Biyolojik Tedaviler
Yazar Alper Gökçe • Ortopedi Ve Travmatoloji Uzmanı • 3 Haziran 2015 • Yorumlar:
Sağlığın bozulması hali kişinin duyumsadığı yakınmaları ile algılamasıyla başlar. Birçok insanın şikayeti olmadığı halde hastalığı olması bilinen bir gerçektir. Bu sinsi evrenin uzunluğu ile doğru orantılı olarak tedavi zorlaşabilmekte, hatta bazen hastalıklara yenik düşmemizde önemli role sahip olmaktadır.
Öncelikle biyoloji yani canlı bilimi ya da yaşam biliminin tedavilerimizdeki yerini sorgulayarak yazıma başlamak istiyorum. Bedenlerimiz ahenk içinde yaşayan birbirini destekleyen sistem ve onların alt birimi olan temel canlı birimi olan hücrelerden meydana gelmektedirler. Hücreler sıvı ara maddelerin içinde akışkan olduklarında solid(katı) organların içinde bulunan hücrelere nazaran kolay incelenip gözlenebiliyorlar. Bu sebeple kan, idrar vb. örneği gibi incelemelere sıklıkla başvurulduğunu bilmekteyiz. Dolaşan kan içindeki hücre kaybına veya azlığına halk arasında "kansızlık" denilmektedir.
Peki bu durum yani sadece sıvı olan doku yani kana mı özeldir?
Bu sorunun cevabı ne yazık ki "hayır!" olacaktır. Organ yetmezlikleri, Alzheimer, kalp krizi gibi dokuların beslenme sonucu zamanla yitip gitmesi osteoporoz hastalığında kemiğin kaybı günlük yaşantımızda adını sıkça duyduğumuz hastalıklar arasında yer almaktadırlar. Tüm bu hastalıkların kabaca ortak paydası doku veya parçalarında kayıplar oluşması veya fonksiyon azlığıdır.
Kas iskelet sisteminde özellikle de eklem bölgesinde zamanla karşımıza çıkan ağrıların altında çoğu zaman eklemi oluşturan elemanların zayıflaması güçsüzlüğü hatta azalarak yok olması yatmaktadır.
Gençken düzgün olan bacakların çarpılması, eğrilmesi dışa (X bacak) içe (O bacak) şeklini almaları, kamburluk sıklıkla karşılaştığımız iskelet problemleridir. Kapsam alanını daha da daraltacak olursak diz bölgesinde bize başvuran hastaların bir çoğunda şikayetleri neticesinde yapılan incelemelerde bu durumun detayları çeşitli tıbbi görüntülemelere yansımış olduğu gözlenmektedir. Filmlerde, dizin menüsküs kıkırdak ve bağlarında hasarlanma ve beraberinde yırtılma kopmaların olduğu açıkça belli olur.
Bir bütün olan eklemde oluşan bu yırtık ve kopmalar ile hastadan aslında blok halinde hücreler uzaklaşmakta ve mekanik takılma veya hareket kaybına yol açmaktadırlar. Yazının başında bahsettiğim biyoloji bilimi ile bu durumun bağlantısı burada daha belirgin hale geliyor. Aslında kopan parça içerisinde barındırdığı va zamanla ölen hücrelerdir!
Hekimlik mesleği günümüzde vücuttan hastalıklı kısmı uzaklaştırarak belli bir kayıpla hastanın yaşantısına devam etmesini sağlayan eski yaklaşımın yerine günümüzde organ fonksiyonlarını onaran haline gelebilmiştir. İşte bu fonksiyon "gerikazanımı" biyolojik yolları kullanılarak yapılabilir mi? sorusu artık güncel konumuzu oluşturur. Sıklıkla uygulanıyor olsa da bozulan bir organ fonksiyonunu yapay malzemelerle onarmak biyolojik olmayan tedaviyi seçmek anlamına gelmektedir. Organa protez yerleştirmek yapay kapak takmak vs. biyolojik alternatifin olmadığı hastalıklarda halen kullanılabilir.