Biz Ne Deriz, Çocuğumuz Ne Anlar?
Yazar Nurhan Bolat Meriç • Psikolog • 3 Mart 2021 • Yorumlar:
Bir çocuğun benlik algısı, anne babasından ya da ona büyüten kişilerden aldığı mesajlardan iyi veya kötü yönde etkilenir. Her bir çocuğun yetiştirilme tarzı, yetiştirdikleri her çocuk gibi farklılıklar gösterse de, bu anne babaların çoğunun ortak bir noktası çocukları için en iyi olanı istemeleridir. Bu kişiler her gün doğru olanı yapmaya ve anne baba olarak doğru kararlar almaya çalışmaktadırlar. Ancak bütün iyi niyetlerine rağmen yanlış kararlar alabiliyorlar. Bazen bu hatalar önemsiz olabilir ama sıklıkla hem çocuğun, hem de tüm ailenin geleceğini etkileyecek sorunlar yaratacak kadar etkili olmaktadır. Peki bu iyi niyetli ve iyi anne babalar neden yanlış seçimler yapmaktadır Bazen sadece kötü bir öneri, bazen çocuklara duyulan sevginin anne babaları işe yaramayan önerilere karşı savunmasız yapması, bazen doğru olmayan varsayımlar, bazen de bilgi eksikliği. Ama en yaygın olan neden, sözlerinin ve davranışlarının ne kadar büyük bir etkisinin olduğunun farkında olmamalarıdır. En iyi olan, yaptığı hatanın uzun vadeli olası etkilerini görüp de şok olan bir anne babanın bir değişim geçirme isteğinin olmasıdır. En kötü olanı ise, bu keşfin çok geç yapılması ve artık geri dönülemeyecek bir yola girilmiş olunmasıdır. Bunu bir hikaye ile anlatırsak daha anlaşılır bir hale gelecektir.
Nuran, kızı Ayfer´le birlikte arabadan inip, her hafta bir araya geldikleri oyun gruplarını heyecanla selamladılar. Hatice´nin oğlu Ahmet, Aysel´in kızı Ayşegül de arabalar durur durmaz heyecanla aşağıya atlamışlardı. Anneler de eğlence dolu hafta sonlarını iple çekiyorlardı. Hepsi çok uzun zamandır arkadaştılar ve artık kardeş gibi olmuşlardı. Ancak, anneler arasındaki güzel arkadaşlık ilk kez sarsılıyordu. Bu haftaki buluşma, küçük Mehmet´in annesi İnci´nin evindeydi. Nuran, Hatice ve Aysel, Mehmet´in bir kardeşin bile anlaşmakta zorluk çekeceği aşırı yaramaz bir çocuk olduğunda birleşiyorlardı. Grup neşeyle konuşarak evin kapısına yaklaştı. Nuran, Ayfer´in yeni tüylü tavşanına sıkıca sarıldığını ve biraz gergin olduğunu fark etti. Nuran çok güzel bir gün olacağını söyleyerek onu neşelendirmeye çalıştı. Bu düşüncesi kapıyı çalmalarından kısa bir süre sonra değişmişti bile. Mehmet, kapıyı zincirliyken açılabilecek kadar aralayıp, onlara garip bir bakış fırlatıp, dilini çıkartarak kapıyı suratlarına çarptı. Mehmet´in kahkahalarını duymakta gecikmediler ve ardından da İnci´nin yakınmaları, "Mehmet, tatlım, bunu yapmamanı daha önce de söylemiştim, insanları incitiyorsun. Sadece o da değil," diye devam etti, "beni de utandırıyorsun. Neden beni utandırıyorsun, Mehmet ". Mehmet´in annesine bir cevap verip vermediğini kapının diğer tarafındakiler duyamadı. İnci kapıyı açtı ve sanki bir şey olmamış gibi misafirlerini karşılamaya çalıştı. Çocukları oyun odasına gönderdi ve arkadaşlarını da mutfağa davet etti. Daha beş dakika geçmemişti ki Ayşegül hemen arkasında Mehmet ile birlikte mutfağa daldı. Gözyaşları arasında neler olduğunu anlatmaya çabalarken, Mehmet sürekli olarak sözünü kesiyordu "Ben bir şey yapmadım!" ve "Benim suçum değil." Sonunda anneler, Mehmet´in Ayşegül´ün hiçbir oyuncağına ellemesine izin vermediğini ve oyuncaklarını fiziksel kuvvetle korumaya çalıştığını anladılar. İnci kolunu oğluna dolayıp fısıldayarak "Mehmet, tatlım, lütfen gidip bir süre güzelce oynayın. Büyükler biraz konuşmak istiyor. Ayşegül´ün yine gelip seninle oynamasını istiyorsan, oyuncaklarını paylaşmasını öğrenmelisin. Haydi, şimdi gidin güzelce oynayın, tamam mı, tatlım ´ İnci Mehmet´i yumuşakça oyun odasına yöneltti. Bundan sonra her şeyin yolunda gideceğini umuyordu ama bu biraz şüpheliydi.
Ayşegül biraz çökmüş, Mehmet ise oyuncaklarını paylaşmaya niyeti olmadığı ve kimse bunu yapmaya onu zorlayamayacağı için zafer kazanmış bir şekilde geri gittiler. Anneler de bu arada beraberliklerinin tadını çıkarmaya çalışarak kahvelerinden birer yudum aldılar. Ama hepsi de ne kadar görmezden gelseler de, bu ilk muharebenin sürekli bir savaşa dönüşeceğini biliyorlardı, ikinci çıngar çıktığında Mehmet yine göründü ve mutfakta bir şeyler aramaya başladı. İnci yine o yumuşak sesiyle "Ne arıyorsun, canım şimdi bir şeyler yemek yok, yemek zamanına çok yaklaştık." "Bir şey almıyorum" demesine karşılık tişörtünün altındaki şişkinlik başka bir şeyler söylüyordu. Annesi şüphelenip tişörtünü kaldırınca, bir paket cips ve kurabiye ortaya çıktı. Mehmet oldukça şaşırmış bir şekilde bakıyordu. Birazdan İnci´nin oğluyla konuşurken kullandığı o yumuşak ses duyuldu. "Mehmet, canımın içi. Biliyorsun ki bana yalan söylemenden hiç hoşlanmıyorum. Ayrıca oyun odasına yiyecek götürmemen gerekiyor." Bütün cümlelerin sonu sanki soru soruyormuş gibi, soru tonlaması ile bitiyordu. Mehmet zorunlu bir "özür dilerim"! Ağzında geveledikten sonra, her şeyi yerde bırakıp koşarak uzaklaştı. İnci, çocuğunun olumsuz davranışının utancı ve iyi bir davranış için tüm yalvarmalarının can sıkkınlığı arasında ezilip kalmıştı. Çok hoş geçmesi gereken bir öğleden sonrayı neden hep kendi çocuğunun mahvettiğini bir türlü anlayamıyordu. Kısa bir süre devam eden sessizlik ve arkadaşça konuşmalar annelerin hoşuna gitmeye başlamıştı ki, bir çığlıkla hepsi dondu kaldı. Hızla oyun odasına yöneldiler. Ayfer´in yeni ve sevgili tavşanı artık bir baykuşa benziyordu. Elindeki makas ve önündeki tüyler Mehmet´i ele veriyordu ama yüzünde hiçbir utanç ifadesi yoktu. Nuran hiçbir şey söyleyemedi. Diğer anneler mutfağa dönerken o da içini çeken kızına sarıldı. İnci bu sefer Mehmet´i sert bir ses tonu ile azarladı. "Mehmet! Ayıp sana! Başkasının oyuncağını mahvedemeyeceğini biliyorsun! Ayrıca benim makasımı da kullanamazsın! Ben seninle ne yapacağım neden iyi davranamıyorsun " Mehmet annesine bakıyordu ama yüzündeki boş ifade söylenenlerin hiçbir şey ifade etmediğini belli ediyordu. İnci, Nuran ve Ayfer´e dönüp oğlu adına özür diledi. Ziyaretin geri kalan kısmı kısa ve gergin geçmişti. Anneler birer birer "zamanın farkına vardılar" ve huzurlu evlerine gitmek üzere oradan ayrıldılar.
Çocuğumuza Verdiğimiz Mesajlar
"Seni denetim altında tutamıyorum. Davranışlarına nasıl sınır koyacağımı bilemiyorum. Seni iyi davranmaya nasıl ikna edeceğimi bilemiyorum. Bu yüzden, gidip istediğini yapabilirsin, benim tek yapabileceğim olanlara üzülmek." Bunları Düşünün!
Aslında Mehmet´le ilgili sorun, paylaşmak istememek, izinsiz yiyecek almak, arkadaşının oyuncağını mahvetmek veya saygısızlık etmekten çok daha ciddi bir sorun. Mehmet´in asıl sorunu uyması gereken kuralları, ondan beklenen davranışları ve uyumsuzluk durumunda sonuçların neler olacağını bilmemesidir. Annesinin kibar uyarıları ve umutsuz sözleri gereksinimi olan bilgileri ona vermeye yetmiyor. Mehmet gibi bir felaket bir günde doğmaz. Bu tip davranışlar her gün üzerlerine yenileri eklenerek yavaş yavaş gelişir, görmezden gelinen ya da yanlış bir şekilde ele alınan her yanlış davranış genel olarak gergin aile ortamını yaratır. Bu da, çocuğun sürekli olarak yanlış davranışlarını sürdürdüğü, anne babanın da sürekli olarak sözcüklerle buna katkıda bulunduğu bir işkence ortamıdır.
Mehmet ve tüm çocuklar aslında oldukça mantıklıdırlar. Çok küçük yaşlardan itibaren anne babalarının çocukları üzerinde ne kadar güçleri olduğunu ya da olmadığını keşfederler. Anne babalar belli kurallar koyup, onları tutarlı ve adil bir disiplin ile destekledikleri zaman çocuklar doğru davranmayı öğrenmektedirler. Anne babalar kural koyma ve onları izleme konusunda başarısız olurlar ve yanlış davranışla ilgili olarak tek yaptıkları yakınmak olursa, sonuçta çocukları herkesin kaçındığı doğru davranmakta zorlanan birisi haline dönüşür. Burada annesinin gözden kaçırdığı gerçekten üzücü olan nokta, sonunda asıl acı çekecek kişinin Mehmet olacağıdır.
Yapabileceğiniz Değişiklikler
Çocuklar doğru ile yanlışı öğrenmiş, iyi davranışları ve toplumsal becerileri gelişmiş olarak doğmazlar. Bütün bunlar sonradan kazanılan yeteneklerdir. Anne babalık, çocuklarımızın kendi davranışlarını yönetecek becerilerle donatılması için sürekli olarak öğretme, yönetme, düzeltme gerektiren zor bir meslektir. Bu görevi ne denli iyi ve hızlı üstlenecekleri, onlara vereceğimiz eğitimin niteliğine ve niceliğine bağlıdır. Bu konuda başarıyı etkileyecek bazı ipuçları şunlardır:
1. Çocuğunuzla ilişkinizde lider rolünü üstlenin. Bizim öykümüzde İnci yetkili gibi davranmıyordu. Mehmet´den istedikleri çok zayıf ve yalvaran bir ifade ile dile getiriliyordu. Konuşmalarında otoriter ve güvenli bir yaklaşım yoktu. Örneğin, Mehmet oyuncaklarını paylaşmayı reddettiği zaman, İnci ona yalvardı. "Mehmet, tatlım, lütfen gidip bir süre güzelce oynayın. Büyükler biraz konuşmak istiyor. Ayşegül´ün yine gelip seninle oynamasını istiyorsan, oyuncaklarını paylaşmasını öğrenmelisin. Haydi, şimdi gidin güzelce oynayın, tamam mı, tatlım " Bunun yerine gözlerinin içine bakarak kararlı bir ses tonu ve belirgin yönergelerle konuşsaydı, Mehmet onun sözlerine daha çok saygı duyabilirdi. Ellerini Mehmet´in omuzlarına koyarak ve gözlerinin içine bakarak otoritesini daha iyi ortaya koyabilir ve beklentisini belirtebilirdi: "Ayşegül bizim misafirimiz. Buraya seninle oynamaya geldi ve eşyalarını onunla paylaşman gerekiyor."
2. Kesin kurallar belirleyin. Çocuğunuza karşı etkili bir önder olmak yönergeler vermekten öteye geçmelidir, iyi bir anne baba-önder, öğretmek, kurallar koymak ve beklentileri önceden açıklamak için zaman harcar. Mehmet´in oyuncaklarını paylaşmaması, anne babanın önceden saptayacağı ve öğreteceği kurallarla önlenebilecek çok tipik bir durumdur. İnci, oyun grubu gelmeden önce, oyun oynamanın ayrıntılarını belirlemek için biraz zaman harcayabilirdi. Sonra da onları Mehmet´in izlemesi gereken kurallar olarak ortaya koyardı. Örneğin, "Paylaşmak istemediğin bazı oyuncaklarını bir yere kaldırabilirsin. Onların dışında bu odadaki her şey arkadaşlarının oynaması için burada olacak. İnci, paylaşmayı reddetmesi durumda Mehmet´in katlanacağı sonuçların neler olacağını da önceden belirleyebilirdi. "Arkadaşlarınla oyuncaklarını paylaşmadığını öğrenirsem, onlar burada oynarken sen odanda bir süre oturmak (mola) zorunda kalacaksın."
Çocuklarınız önceden onlardan neler beklediğinizi anlarlarsa, onlara uymaları daha kolay olacaktır. Daha önce belirtildiği gibi, İnci oyun arkadaşları gelmeden Mehmet´in neler beklediğini belirleseydi, onu yönlendirecek kuralları olacaktı. Daha da iyisi, ailenin paylaşma konusunda genel bir kuralı olsaydı, Mehmet kabul edilebilir davranışlar örüntüsünü öğrenebilirdi. Belirli kurallar olmasının diğer bir üstünlüğü de, anne baba olarak her durum için yeni kurallar belirlemenize gerek olmaması, kuralların günlük etkileşimlerin birer parçası haline gelmesi olacaktır.
3. ilan ettiğiniz kararlarınızı takip edin. Çocuklar sık sık ve sürekli olarak bizim otoritemizi denerler. Bizim görevimiz çocuklarımızın verdiğimiz yönergeleri izlemesini sağlamaktır. İnci, Mehmet´e, yapması gerekenleri önceden bildirmiş olsaydı ve buna uymadığı zaman uygulanacakları hatırlatsaydı, onunla beraber oyun odasına gidip buna uyup uymadığını gözlemesi iyi olurdu. Hala paylaşmaya yanaşmazsa, bir süre kalmak üzere (mola için) odasına gönderilmeliydi.
Yeni beceriler kazanın. Anne baba olmak belki de yapmak zorunda olduğunuz en zor meslektir ve bütün işlerde olduğu gibi bilgi ve beceriler kazandığınız sürece daha etkili bir şekilde yapılacaktır. Çocukların tipik davranışları konusunda daha çok bilgi sahibi olmak ve onlarla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmek çocuğunuzun gelişim sürecinde size yardımcı olacaktır. Anne babalıkla ilgili pek çok yaratıcı ve değerli bilgi ve becerileri öğrenebileceğiniz kitaplar, dergiler ve seminerler hayatınızı çok kolaylaştıracak ve bu mesleği daha hoş ve tatmin edici kılacaktır.