Biz Olma Zamanı

Yazar Ayşe Albayrak • 16 Ekim 2024 • Yorumlar:

Son yıllarda toplumun hemen her alanında ve kesiminde karşılaştığımız toplum değerlerinin kaybı bir çoğumuz için endişe verici boyutlara ulaşmış durumdadır.Peki toplum ahlakının bu kadar hızlı erozyona uğraması ,toplum devamlılığını , huzur ve refahını sarsacak boyutlara ulaşmasının nedenleri nedir? Bu durum bireylerin psikolojisini ve davranışlarında ne gibi sonuçları beraberinde getirmektedir?

Bu yazı da örneklerle bu soruların yanıtlarını aramaya çalışacağım

Toplumsal Ahlak

Toplum ahlaki dediğimiz de buranın sadece kadınlardan beslenen bir kısım olmadığını idrak etmek ile işe başlayacağız.Toplum ahlakı toplumu oluşturan tüm bireylerin sorumluluğunda olan bir olgudur.

Örneğin bir ilişkide ya da bir kişi ile tanışmak istediğimiz de karşı taraf bize Hayır diyorsa bu hayır demektir.Bunu evete çevrilmesi gereken bir yere evirmeye hakkımız yoktur.Dünyanın sonu değildir.Eğer bu hayır bizi çok etkilediyse neden bu kadar etkilendiğimize bakmalı gerektiği yerde sosyal destek ya da uzman desteği almalıyız.

Yolda yürüyen bir kadın sadece yolda yürüyordur bakamaz ,korna çalamaz,laf söyleyemez takip edemezsiniz.

Toplumda yaşarken üzerimize düşen sorumluluklar olduğunu bilmek zorundayız.

‘’Önce Ben ‘’ kavramının son dönemde altının nasıl boşaltıldığının bilincine varmamız lazım.

Ölçü derken ölçülü olma durumunun hayatın her alanına sirayet etmesi gereden bir düstur olduğunu unutmamalıyız.

Bir zincirin halkasıyız.

Ayağımızda ki ayakkabı , üstümüzde ki kıyafet  ,yediğimiz ekmek diğer insanaların emekleri sayesinde bizim oldu. Onu alacak parayı yine başka insanlar üzerinden kazandık.Kendimizi her alanda önceliklendirmek yasal hakkımız olabilir ama ahlaki değil .

Kıtlık zamanı paramızın olmazı markette ki herşeyi almamız için bize yasal bir zemin sunuyor olabilir ama insani değildir.

Acil bir durum olduğunu komşunuzun rahatsızlandığını ve sizden yardım istediğini düşünün .Yardım etmemek’’ müsait değilim’’ demek hakkınız olabilir ama insani değil.

İş hayatında etik dışı davranış, haksız rekabet ve bunlardan oluşan kazançların sürekli göz önüne serilmesi toplum genelinde adalet duygusunu zedemekte bazı kesimin de ‘’ ama herkes yapıyor’’ cümlesinin altını doldurmaktadır.Sonuç olarak bireyler arası ve kurumlar arası güvensizlik artarsa dayanışma ve ahlaki değerlerin temeli de sarsılır.

Sosyal Çürümenin Psikolojik Boyutu

Psikolojik sonuçlarına baktığımız da ise toplum da güvenin zayıflaması depresyon , anksiyete, kimlik bunalımı , bağımlılıklar, suisid (öz kıyım )  vakalarında artışa neden olmaktadır.

Özellikle gençlerin toplumdaki bazı değerlerin hızla değiştiğine tanık olmaları ‘’Gelecekte nerede ve nasıl yaşıyor olacağım ‘’sorusunun cevabını belirsizliğe sürüklemektedir.Bu belirsizlik hayal kırıklığı yaratmaktadır.Toplumsal normların yetersiz kaldığı ortamlarda özellikle dijital dünyada  kontrolün sağlanamaması daha genç bireylerin öz değerlerinin zarar görmesine ya da oluşmamasına ,toplumdan uzaklaşmaya ve azınlık bir grupla yanlış bir izolasyon sürecine girmelerine  neden olabilir.

Bireyler arasında artan güvensizliğin stres düzeyinin artışına ve yalnızlık hissini körüklediği de yapılan çalışmalarla ortaya konulmaktadır.

İnsanların birbirine şüphe ile yaklaşması ruh sağlığında ve yaşadığımız fiziksel ortamda  etkisini net göreceğimiz yaralar açmaktadır.

Sosyal Medya ve Yalan Haberlerin Etkisi

Sosyal medyada çıkan olumsuz örnek oluşturacak yalan haberler zaten hali hazırda gelecek kaygısı yaşayan insanları farklı bir şekilde ağına düşürmektedir.

İnsan bedenlerinin bir obje gibi sunulması , çalışmadan para kazanılması gibi içeriklerin desteklenerek servis edilmesi bir kesimi etkisi altına alabilmektedir.

Sahte başarı hikayeleri ise gerçeklik algımızı bozmakta ve kendimize karşı ‘’herkes benden başarılı yapabiliyor ,ben yapamıyorum ‘’şeklinde karşılık bulmaktadır.

Buda değersizlik kaybı ve özsaygı gibi değerlerimizde bir boşluk oluşturabilir.

Diğer bir denge bulmamız gereken konu  ise sosyal medya da normların , jargonun hızla değişmesi ve kişileirn bu ormlara uyma zorunluluğu hissetmesidir.

Sosyal medya mecrası ,  toplumdan izole bir alan  gibi düşünülüp hareket edilemkte fakat orada zayıflayan değerlerin etkisini gerçek hayatta görmekteyiz.

Çözüm: Ahlaki Yeniden İnşa ve Toplumsal İyileşme

Bu yolda atılacak en önemli adım ise toplumun tüm kesimlerinde ahlaki değererin korunmasını ve kuşaktan kuşağa aktarılacak öğeler olduğunu unutmadan iyileştirerek inşa edilmesini sağlamaktır. Eğitim sistemi içerisinde bunun la ilgili bir açık bırakılmayacak şekilde doldurulmalı müfredatla desteklenmelidir.

Çocuklara küçük yaştan itibaren sadece insan değil yaşayan her canlı ile empati yapabilmesi ,dürüst davranması ,adalat ve saygı gibi kavramların altı çizilerek verilmesi önemlidir.Ve bu biz yetişkinlerin önderliğinde olması gereken bir durumdur. 

Evde dedikodu yapıyor, insanlarla ilgili kötü sözler söylüyorsak , insanların sürekli hatalarını arıyorsak ,kendimizle ilgilenmek yerine başkaları gündemimizse , halıyı balkondan çırpıyor  , komşumuzun bizi bir konuda uyarmasına kulak vermiyorsak , evimizde adaleti sağlayamıyorsak  çocuğumuzun bu değerlerle donatılmasını ve bilinçli bir birey olmasını  beklemek gerçekçi bir beklenti değildir.

Sosyal medyanın etik kullanımı konusunda bilinçlendirici eğitimler verilmelidir.Sosyal medyanın toplumdan ayrı bir yer olmadığı o mecrayı kullanan kişilerle toplumda yaşadığımız bireylerin aynı kişiler olduğunu aklımızdan çıkarmamalılız.Yolda giderken birisine dönüp ‘’Kıyafetin hiç olmamış ‘’diyemiyorsak bunu sosyal medya kanallarında da yapamayız.

Sadece eğitimle sınırlı kalmayarak sosyal politikalar ve projeler geliştirilmeli , toplum bireyleri olarak sınırlılıklarımızı bilmeliyiz bu projelerinin geliştirilmesi ve desteklenmesinde aktif rol almalıyız.Toplumsal dayanışmayı  sadece kriz dönemlerinde gündemimizde tutmamalı bunu yaşamımızın bir parçası haline getirmeliyiz.

Her alanda etik değerlerin korunacağı ve hep daha iyiye gelişmesini sağlayarak ön planda tutmalıyız.

Yasaların kişilerin yaşam hakkını kısıtlayan  ya da yaşam hakkına müsaade etmeyenlere , insanların inançlarına sırf kendi inanmıyor diye ahlaksız bir şekilde yaklaşanlara , kendini koruyamayacak durumda olan kişileri istismar etme gibi toplumda asla kabul görmeyecek olaylar içerisinde bulunan buna zemin ,hazırlayan çanak tutan kişilerle ilgili ağır yaptırımların olacağını bilmek şuandaki kanayan yaraya yarabandı olacaktır. Devamında ise toplumda köklü bir temizlik şart.

Toplum değerlerimizdeki kayıplar sadece bireyleri değil toplumsal ruh sağlığını da olumsuz etkileyen bir süreç.

Bazı şeylere dur diyebilmek için bir uyanışa ihtiyaç vardır. Hem bireysel hem de toplumsal olarak…

Bir Psikolog , bir anne , bir komşu ,bir eş , bir kadın ve bu vatanın bir evladı  olarak güvenli bir ortamda yaşamak, yardıma ihtiyaç duyduğumda ulaşacağımı bilmek ,giydiğim ,yediğim, gezdiğim yerlerden dolayı yargılanmayacağım ,kahkaha desibelime göre muamele görmeyeceğim ,saçımın rengine göre etiketlenmeyeceğim, yolda yürüdüğümde sürekli arkamı kontrol etmek durumunda kalmayacağım , sadece o sakaktan o saatte geçtiğim için zarar görmeyeceğim , çocuklarım için sürekli güvenli alan neresi diye koşturmayacağım ,yemeğin tuzunu fazla kaçırınca şiddet görmeyeceğim , Cinsiyetçi küfürlere maruz kalmayacağım , kadın sürücü olduğumu gören kişilerin garip hareketler yapmayacağı , iş yerinde mobing uygulanmayacağı  ve suan da yazamadığım bir sürü şeyi düşünmeden huzur güven anlayış saygı ve merhametli bir toplumda  yaşamak hakkım …

HEPİMİZİN HAKKI…

Psikolog 

Ayşe Albayrak

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)