''Bizim İçin Her Zaman Çocuk Kalacaksın''
Genç ya da yetişkin ne zaman "of anne baba ya ben artık çocuk değilim" dese ailenin çoğunlukla ilk savunması "kaç yaşına gelirsen gel bizim için her zaman çocuk kalacaksın" sözü olur. Bu özellikle de Türk aile yapısı gibi yarı geleneksel toplumlarda sıklıkla gözlenen bir olgudur. Çocuğun artık çocuk olmadığı bir yetişkin olduğu ya da yaşının ilerlediği bir türlü kabul görmez. Çünkü aile bağları o derece duygusal ve iç içe geçmiş vaziyettedir ki anne babalar bir türlü çocuklarının büyüdüğü ve bir birey olduğu gerçeğini kabullenmezler. Peki bu denli iç içe geçmişlik doğru mu? Gelin beraber inceleyelim.
Öncelikle aile fertlerinin kaç yaşlarına gelirse gelsin birbirlerini önemsemeleri, birbirlerine sevgi duymaları, yardımcı ve destek olmaları son derece pozitif bir tutumdur. Mesela bu tutumu batı toplumlarında pek göremeyiz. Onlarda 21 yaş artık tam bir bireyselleşme yaşı olarak kabuk edilir ve bununla beraber aile, çocuklarından neredeyse tüm desteğini çeker. Görüşme sıklıkları azalır. Artık o bir bireydir ve kendi başının çaresine bakmalıdır. İşin bu tarafının da tıpkı bizdeki iç içe geçme durumu kadar doğru bulmadığımı söylemeliyim. İster genç ister yetişkin olsun, ister beraber ister ayrı yaşansın fertler sosyal ve duygusal olarak birbirlerini desteklemeye devam etmeli bağlarını tamamıyla koparmamalıdırlar.
Ancak Türk toplumuna baktığımızda bu durum bazen çok abartı bir noktaya varabiliyor. Her çağa uygun bir yaklaşım durumu vardır. Bir çocuğa bebek gibi, bir yetişkine bir çocuk gibi ya da bir çocuğa yetişkin gibi davranılmaması gerekli. Bu durum bireyin sosyal, duygusal gelişimini ve özgüvenini olumsuz olarak etkiliyor. Örneğin ergenlik dönemindeki bir gence çocuk gibi davrandığınızda (onun yerine ona sormadan karar vermek, onun kontrolünde ve sorumluluğunda olması gerekenleri sürekli hatırlatmak, sürekli her şeye müdahil olmak vb.) öfkeyle tepki verse de zihninin bir noktasında ona kendini yetersiz hissettirecek bir düşünce tohumu ekmiş olursunuz. Bunun ileriki safhalarında ise kişi yetişkinlik çağında kendi kararlarını veremeyen, ciddi kararsızlıklar yaşayan, hayatıyla ve geleceği ile ilgili bir plan program yapamayan, sürekli onay bekleyen, kendi istekleri ve hayalleri olmayan başkalarına ipotekli bir kişilik yapısına bürünür. Yani bağımlı olacağı bir kişi arar. Onun varlığına sürekli ihtiyaç duyar. Onun kendisinin yerine karar vermesini sağlayarak, yapılan seçimlerin sorumluluğunu üstünden atmaya çalışır. Çünkü kendini biçare, güçsüz ve zavallı hisseder. Bağımlı olunacak kişi bir eş, arkadaş ya da aileden biri olabilir. Halbuki sağlıklı bir yetişkin tek başına var olmayı (kendi ayakları üzerinde durabilmeyi) bilmelidir.
Bir de daha nadir de olsa bunun tersi bir durum söz konusu da olabiliyor. Yani bir çocuğa ya da ergene yetişkin özgürlüğü tanınan durumlar da mevut. Aslında buna özgürlükten ziyade ihmal diyebiliriz. Bu aileler çocuklarına özgürlük adı altında tamamıyla mesafeli, soğuk, duygusal herhangi bir etkileşim olmadan davranıyorlar. Bu ortamdaki çocuk serbestliğin ve ilgisizliğin de verdiği etkiyle çok uç noktalara gidebilir, bunları tecrübe edebilir. Sevgi ve alakadaki eksikliği uygun olmayan şekillerde (bir çeteye üye olmak, madde bağımlılıkları, sevgisiz büyüdüğü için insanlara karşı öfkeli ve duygusuz olmak, ciddi suçlar işlemek gibi) tamamlama durumu söz konusu olabilir.
Bu yazıda her iki uçtan da örnek verip karşılaştırmaya yapmaya çalıştım. Ailelerin yapması gereken şey dengeyi sağlamak olmalı. Her yaşa uygun sınırlar geliştirilmeli, seçimler ve kararlar demokratik bir şekilde alınmalı, çocuklarınızın seçimlerini ciddiye almalısınız. Tabii ki bu seçimler yine yaşa uygun seçimler olmalı. Mesela 13 yaşındaki çocuk gitmek istediği spor kursunu seçmek de serbesttir ama gece geç saatlere kadar dışarılarda tek başına bulunması onun seçimi ya da kararı dışında kalmalıdır. Çünkü o yaştaki bir çocuk gece vaktindeki tehlikelerden bir haberdir ve henüz kendini koruyabilecek yaşta değildir. Ancak bir yetişkine böyle bir sınırlama getirilmesi abartı kaçabilir nitekim o risklerin ve çözüm yollarının daha çok farkındadır.
Bu yüzden sağlıklı kimlik gelişimi için her zaman ebeveynler çocuklarının yaşlarına uygun şekilde davranış ve yaklaşımlar göstermelidir.