Blefaroplasti (Göz Kapağı Estetik Ameliyatı)
Yazar Osman Metin Yavuz • Plastik Rekonstrüktif Ve Estetik Cerrahi Uzmanı • 6 Ağustos 2019 • Yorumlar:
Gelişmiş ülkelerde, orta yaş ve üzerindeki bireyler -özelliklede erkekler- estetik cerrahinin nimetlerinden azami şekilde yararlanmaktadırlar. Bu kapsamda batıda rutin olarak yapılan ameliyatlardan birisi de Blefaroplasti dediğimiz gözkapaklarına uygulanan estetik cerrahi ameliyatlarıdır.
Üst göz kapaklarının düşüklüğü, göz kenarlarında kırışıklıkların belirmesi ve gün geçtikçe derinleşmesi ile alt kapaklardaki torbalanmalar, orta yaşlardan itibaren kendini hissettirmeye başlar. Bu belirtilerin ortaya çıkmasıyla beraber, çözüm üretilmesi gündeme gelir. Erken ve orta yaşlarda, göz etrafında beliren bu yaşlanma çizgilerine yönelik ilk akla gelen pratik çözüm, göz kapağı çevresine botox uygulamalarıdır. Botox uygulamaları ile kaşların bir miktar kaldırılması ve bu şekilde üst göz kapaklarının düşüklüğünün bir miktar önlenmesi, göz kenarlarındaki kaz ayakları dediğimiz derin çizgilerin giderilmesi söz konusu olabilir. Ancak botox, alt kapaklarda oluşan torbalanmalara ve renk değişikliklerine çözüm olamamaktadır. Eğer alt kapakta doğumsal olarak torbalanma ve morluklar varsa, bunun çözümü hangi yaşta olursa olsun, cerrahi yaklaşım olmaktadır. Botox uygulamalarının sonucu kalıcı değildir. Yaklaşık altı ay veya en fazla bir yıl sonra etkisi geçer ve tekrar uygulanması gerekir, Yine de, eğer kesinlikle ameliyat istenilmiyorsa, belli bir yaşa kadar bu bölgedeki sorunların çoğunun çözümü, tekrarlayan botox enjeksiyonları ile başarılabilir. Bazen yaştan bağımsız olarak, üst gözkapaklarında düşüklük ve alt göz kapaklarında torbalanmalar ve morluklar da söz konusu olabilir. Bu durum genellikle genetik komponenti olan ve genç bireylerde görülen doğumsal bir sorundur.
Özellikle belli bir yaştan sonra yüz gençleştirme gündeme geldiğinde, konu bir bütün olarak ele alınmalı ve ona göre topografik bir plan yapılmalıdır. Yani sadece göz kapağında düşüklük, göz kenarlarında kaz ayakları ve gözaltındaki torbalanmalar değerlendirilmemeli, aynı zamanda alındaki kırışıklıklar, kaş arasındaki derin Çizgiler ve yüzün orta ve alt bölgesindeki sarkmalarda bu değerlendirmenin kapsamı içine dâhil edilmelidir. Çünkü yüze yapılacak yaklaşımların tamamı bir bütündür. Sadece göz kapağı bölgesine yaklaşımda bulunursanız, alındaki kırışıklıklar ile orta ve alt yüzdeki sarkmalar daha fazla ön plana çıkacak-tır. Bunun tam tersi de mümkündür. Sadece yüz germe ameliyatı yapılıp göz kapaklarına ameliyat yapılmazsa, bu sefer de istenmeden de olsa4 gözkapaklarındaki düşüklük, kırışıklık ve torbalanma görüntülerinin daha fazla ortaya çıkmasına neden olabilirsiniz. Yani alın bölgesi, orta yüz ve gözler bölgesi ile alt yüz ve boyun bölgesine yaklaşımın, bir bütün olarak değerlendirilmesi ve yapılacak işlemlerin birbirine uyumunun sağlanması gerekir. Günümüzde alın bölgesinin gerilmesi için artık ameliyat seçenekleri pek tercih edilmemektedir. Geçmişte, saç içinden geniş kesilerle yapılan alın gereme ameliyatları çok popülerdi. Daha sonra, saç içindeki üç delikten girilerek yapılan endoskopik alın germe ameliyatları geliştirildi. Ancak bugün alın bölgesine yaklaşımın, ameliyat dışında (201( daha basit yöntemlerle yapılabileceği anlaşılmış ve uygulama alanına konulmuştur.
Alt yüz ve boyun bölgesinin en önemli ameliyatı ise yüz ve boyun germe ameliyatlarıdır. Özellikle orta yaşın üzerindeki bireylere uygulandığında dramatik mükemmel sonuçların alınması mümkün olabilmektedir. Klasik yüz germe ameliyatlarında amaç; tüm yüzün ve boyunun aşırı gerilmesinin sağlanmasıdır. Bu tip yaklaşımlarda sonuçlar abartılı olmakta, mimik kasları aşırı gerilmekte ve doğal görünümden bir miktar uzaklaşılmaktadır. Aşırı gergin ancak doğal olmayan bir görüntünün ortaya çıkması, her zaman bireyi tatmin etmemektedir. İnsanlar genellikle yüzündeki kırışıklıklardan ve boynundaki sarkmalardan kurtulmak istemekte, ancak aynı zamanda yüzünün doğal görünümünün de korunmasını talep etmektedirler. İşte bu noktada “klasik yüz germe" yaklaşımı yerine “mini yüz germe" yaklaşımının tercih edilmesi gündeme gelmektedir. Mini yüz germe yaklaşımında; aşırı germe işleminden kaçınılmakta, yüz ve boyun gerilirken aynı zamanda yüzün doğal görünümünün korunması amaçlanmaktadır. Bunun için; mimik kaslarını aşırı germe yerine, bazı asma teknikleri kullanılarak ameliyat başarılabilmektedir. Bu yaklaşımda, klasik yüz germeye kıyasla şişlikler ve morluklar çok daha kısa sürede geçmekte ve kişi bir-iki hafta içinde, işine ve gücüne dönebilmektedir. Orta yüz ve göz kapakları için en önemli ameliyat “blefaroplasti” dediğimiz göz kapağı estetik ameliyatlarıdır. Bu ameliyatlar genel anestezi altında hastane ortamında yapılabildiği gibi, aynı zamanda lokal anestezi altında muayenehane şartlarında da kolaylıkla gerçekleştirilebilen ameliyatlar grubunda yer almaktadır. Hatta ameliyat sırasında kooparasyonun sağlanması ve hastaların istendiğinde komutlara uyarak göz kapaklarını hareket ettirebilmesi, bir avantaj olarak değerlendirilebilir. Bu ameliyatlar doğuştan üst göz kapaklarında fazla dokusu ve/veya alt göz kapaklarında torbalanmaları olan genç bireylere de uygulanabilir. Ancak en fazla, orta yaş ve üstü kadın ve erkek bireylere uygulanmaktadır. Özellikle non-cerrahi estetik yaklaşım dediğimiz, ameliyatsız yüz gençleştirme yöntemlerinden artık yarar göremeyecek kişiler, hedef kitle olarak belirlenebilirler. Mesela botox uygulamaları sonucunda; kaşlar bir miktar yukarı kaldırılabilir, göz kenarlarındaki kaz ayakları giderebilir, ancak alt göz kapağındaki torbalanmalara bir türlü çare üretilemez. Eğer üst gözkapaklarındaki deri dokusu fazlalığı göz üzerine düşüp görmeyi bile etkileyecek hale gelmişse ve alt göz kapaklarındaki torbalanmalar belirgin hal almışsa artık blefaroplasti ameliyatı yaptırmanın zamanı gelmiş demektir. Çare artık ameliyattır. Ameliyat kelimesinin kimseyi ürkütmemesi gerekir. Çünkü blefaroplasti ameliyatları oldukça basit ve kolay olan cerrahi uygulamalardır. Yalnız bu ifadeyi kullanırken bir noktaya özellikle, dikkat çekmek gerekir. Bu ameliyat hasta için kolay ve pratik bir ameliyattır. Ancak cerrah için aynı şeyleri söylemek mümkün değildir. Hasta açısından oldukça kolay görünen bu ameliyat, cerrah açısından bakıldığında, estetik cerrahinin belki de en fazla bilgi ve beceri gerektiren operasyonlarından birisidir. Bu yüzden bu ameliyatları, özellikle “Blefaroplasti” konusunda uzmanlaşmış plastik cerrahların yapmasında büyük yarar vardır. Aksi takdirde, daha sonra telafi edilmesi zor bazı komplikasyonlarla karşılaşmak mümkündür. Blefaroplastiti ameliyatları, lokal anestezi altında ofis şartlarında da kolaylıkla uygulanabilir. Ameliyattan hemen sonra kişi istirahatteki için evine dönebilir. Üç günlük bir iyileşme döneminden sonra, konulan dikişlerin alınması söz konusudur. Ameliyattan sonra göz çevresine uygulanan buz tatbikinin, oluşabilecek şişliklerine ve morlukların önlenmesinde etkili olduğunu biliyoruz. Göz kapakları bütün vücut bölgeleri içinde ameliyat izi en az kalan bölgelerdir. Bu bölgedeki ameliyatlardan sonra kalacak izler minimaldir. Özellikle açık renkli bireylerde, bir kaç hafta sonra ameliyat izi tamamen fark edilmez hale gelmektedir. Bu ameliyatı geçiren kişilerin bir hafta sonra işine gücüne dönmesi mümkündür. Hastalara, ameliyattan sonra bir müddet gözlerini güneş ışınlarından koruması için gözlük kullanması tavsiye edilebilir.