Bu Alan Kimin?
Hazır psikologlar günü gelmişken biraz psikoloji, psikolog ve psikoterapi kavramlarını hatırlatmak istedim. Son zamanlarda görüyorum ki bu kıymetli alanı kirletmeye çalışan istismarcılar had safhada. Psikoloji kaba haliyle, insan zihnini ve davranışlarını inceleyen bilim dalıdır. Bu alanda eğitim almış –eğitim dediysem bu alanda alınmış birkaç sertifikadan bahsetmiyorum, 4 yıllık lisans eğitimini tamamlamış meslektaşlarımdan söz ediyorum- kişilere “psikolog” unvanı verilir. Devamında ise bizler psikolojinin birçok alt alanından hangisine ilgi duyuyorsak o alanda yüksek lisans yapıp uzmanlaşırız. Bunlarla birlikte alanımızla ilgili çeşitli eğitimler alırız, süpervizyonlara katılırız, güncel bilimsel yayınları takip eder literatür okuruz ve hatta kendi terapi sürecimizden geçmeye başlarız. Çünkü psikoloji işte bu kadar özel bir alandır. İnsan psikolojisi gibi karmaşık bir yapıyı anlamaya ve açıklamaya çalışmak ise bu şekilde geniş perspektiften bakmayı ve sürekli gelişimi gerektirir. Ama ne yazık ki gördüğüm kadarıyla insanlar mucizeyi hep başka yerlerde arıyorlar. Bilinçaltı temizliği, kuantum, tuzlu su, enerji yenileme vs gibi bir modadır gidiyor. Belli ki bir şeylerin başına “bilinçaltı” ya da “kuantum” yazılınca kulağa havalı geliyor ama ne yazık ki bunlar ve bunlar gibi gerçek dışı şeylerin bilimsellikle –hele ki psikoterapi ile- uzaktan yakından ilgisi yok. Bir de işin içine ayetleri karıştıranlar var onlardan bahsetmiyorum bile… Şimdi belki bana inanmayanlar, bu tarz yöntemleri deneyenler ve faydasını gördüğünü düşünenler olabilir onlara tavsiyem konu ile alakalı literatür okumak olacaktır. Hepimiz, doğumumuzdan bugünümüze kadar bir takım genetik yatkınlıklar, -örneğin depresyon/anksiyeteye yatkınlık- travmatik öyküler, olumsuz yaşam olayları ile şekil alırız ve bazen bunların yansımaları olan olumsuz duygu/düşünce/davranışları işlevselleriyle değiştirmek gerekir. Bu noktada ihtiyacımız olan şey psikoterapiden başkası olamaz. Psikoterapi demişken bu konuya da biraz değinelim: Kişinin duygu, düşünce, davranış ve kişilik özelliklerini kendi beklentileri doğrultusunda değiştirmesi amacıyla psikoloji ilkelerine dayalı klinik yöntemlerin uygulanması ya da kişilerarası ilişkinin kullanılması (Prochaska ve Norcross, 2007). Yani tanımdan da anladığımız üzere psikoterapi kendi sorunlarını çözemeyen ya da “delirmiş” zannedilen insanlardan ziyade kendine yardım etmek isteyen kişilerin kullandığı bir araç ve biz terapistler de bunu icra eden uzmanlarız.
Umarım artık hem biz psikologlar ve icra ettiğimiz mesleğimiz hem de bu içi boş terimlerle alanımızı sabote etmeye çalışan istismarcılar ile ilgili daha netizdir.