Büyük Çocuğun Suçu Ne? Kardeş Kışkançlığı
Yazar Derya Ikdjaioune • Psikolog • 12 Nisan 2019 • Yorumlar:
Kıskançlık doğal ve evrensel bir duygudur. Çocuk, annesinin dikkatini daha fazla çekmek ister. Bu duygunun temelinde yetersizlik duygusu ve anneyi kaybetme korkusu yatmaktadır.
Çocuk sizin her cümle ve tutumunuzu ciddiye alır ve buna inanır. Bu tür tutumlar, çocuğun gelecekteki okul ve iş hayatı boyunca kalıplar içinde davranmasına, kendisi olamamasına neden olur.
Anne ve baba kardeşini kıskanan büyük çocuğu belirli bir role ya da etikete hapsetmemelidir.
Evde birden çok sayıda çocuk varsa, çocuklardan büyük olana abla ya da abi rolü düşüyor/veriliyor.
Örnek; “Sen büyüdün artık, abla/abi oldun daha farklı davranmalısın!”, “Büyük olan sensin kardeşlerine örnek olmalısın” ,“kardeşinle ilgilen!”, “sadece iki elim var, kız kardeşine sen de annelik edebilirsin! ve benzeri söylemler ve tutumlar büyük çocuğun çevresi tarafından etiketlenmesine yol açar.
Ve daha da önemlisi büyük çocuğun küçük yaşta ondan çocukluğunun çalındığı, çok çabuk büyümek zorunda kaldığı hissi yaratır. Böyle bir durumda; bir çocuktan çocukluğu çalınırsa, yetişkin olduğunda çocuklarla nasıl oynayacağını bilmeyen bir yetişkin ortaya çıkarır.
Duruma küçük çocuk tarafından bakarsak, büyük çocuğu anne-baba gibi davranması, bebek için de güven sarsıcı olabilir.
Ne Yapabiliriz?
Ebeveyn olarak birçok sorumluluğumuz olsa da kardeşler arasındaki ilişkiyi daha fazla ciddiye alarak davranışlarımızı belirlemeliyiz.
Her şeyin eşit olmasına değil, adil olmasına çalışmalıyız.
Büyük çocuğa kardeşinden bağımsız her gün düzenli zaman ayırarak ve duygusal ihtiyaçlarını doyurmalıyız.
Kardeş kıskançlığı yasayan çocuklarınıza eşit zaman ayırmaya çalışmak yerine, her çocuğa kendi gereksinimine göre zaman ayırmak gerekir. Bebeğin henüz kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar küçük olduğu dolayısıyla daha çok ilgiye ihtiyacı olduğu büyük çocuğa anlatılmalıdır.
Kardeşler arasında kıskançlık hissettiğinizde onları birbirinden uzaklaştıracak değil, yakınlaştıracak ortamlar yaratmalıyız.
Kardeşler arasında olan kavgalarda hakem rolü üstlenmemeliyiz. Ebeveynler çocukların tartışmalarına katıldıkları zaman çocukların her biri anne-babasının diğerinin tarafını tuttuğunu düşünür. Bu da rekabetin yoğunlaşmasına yol açar. Büyük kardeş anne babanın koruyucu desteğini sağlayabilen küçük kardeşten nefret eder. Anne baba ne kadar yansız olmaya çalışsa da işe yaramaz, bu nedenle kardeşler anlaşmazlıklarını kendileri çözmelidir. Fiziksel şiddetin olmadığı durumlarda anne babanın araya girmemesi sorunun çözümünü kolaylaştırır.
Tartışmalarda sorun çıkaran çocuğa yönelmek yerine, zarar gören çocukla ilgilenmek, kardeşi “mağdur, ezilen” olarak nitelendirmeye yol açar.
”Kim başlattı?” sorusunu sormaktan kaçınmalıyız. Çünkü olayı kimin başlattığını öğrenmeye çalışmak, çocukların birbirini suçlamasına neden olur. Her bir çocuğun kavganın çıkmasında aynı derecede suçlu olmasından yola çıkarak sonuçlarına eşit şekilde katlanmaları sağlanmalıyız.
Çocukların kavga etmelerinden endişe duymamalıyız. Çünkü çocuklar kavga ettikçe deneyim kazanırlar. Kavga ettiklerinde de seçenekler sunulabilir ya da iyi geçinme kuralları konulabilir. Böylece kavga ettikleri ve iyi geçindikleri zaman sonucun ne olacağını bilirler.
Kardeşler arasındaki kıskançlık ve geçimsizlik ne kadar yoğun olursa olsun ayrı kaldıklarında birbirlerini çok özlerler. Bu durum, ilişkilerinin bazen çok bozuk olduğunu düşünseniz de aslında birbirlerini çok sevdiklerini açıklar.
Kardeşinin giyebileceği, ona küçük gelen giysileri ve oynayabileceği oyuncakları beraber ayırmak işe yarar, fakat vermek istemediği şeyler konusunda zorlamamalıyız. Kendine ait sevdiği bir şeyin kardeşine verilmesi çocuğu üzebilir ve kıskançlığını arttırabilir.
Ailenin bütün olduğu duygusu herkes tarafından hissedilmelidir. Bunun için bütün ailenin birlikte yapabileceği gezinti, piknik, alışveriş, film izleme gibi etkinliklere yer verilmelidir.