Çağımızın Hastalığı: Stalk!
Yazar Dila Hotlar • Psikolog • 16 Mart 2020 • Yorumlar:
Stalk, stalklamak, stalkler… Günümüzde bu kavramları oldukça fazla duymaya ve kullanmaya başladık. İnternetin her alandan hayatımıza girmesi, ilişki aralıklarına dahi sızması sebebiyle yaşantımızın daha merkezi bir konumunda yer almaya başlayan sosyal medyanın kimine göre avantaj, kimine göre dezavantaj yaratan bir bölümü olarak: Stalk. Stalklamak sağlıksız bir durumun belirtisi mi yoksa teknolojinin getirdiği bir avantaj mı? Stalk neye sebep olur ya da bizi neyden korur? Yapmalı mıyız, yapmamalı mıyız? Bunlara hep beraber bir bakalım…
Stalk kelimesi İngilizceden dilimize geçmiş bir kelimedir. Türkçe karşılığı genel hatlarıyla sözlüklerde “sessizce yaklaşmak, gizlice sokulmak, kol gezmek, sinsice izlemek, ağır adımlarla yürümek, azametle yürümek, sarmak (f.); sap, yaprak sapı, tüy sapı, kadeh ayağı (i.) (Dictionarist, n.d.)” gibi sözcüklerle ifade edilmektedir. Oxford Dictionaries’de stalk eylemi; “birine istenmeyen veya saplantılı bir ilgi ile tacizde bulunmak veya sıkıntı vermek” siberstalklama (cyberstalking) ise; “Bir kişiyi taciz etmek ya da korkutmak için, örneğin tehdit edici e-postalar göndererek onunla elektronik iletişim yöntemlerinin tekrar tekrar kullanılması (Oxford, n.d.)” olarak tanımlanmaktadır. Siberstalker (cyberstalker) kısaca, başka bir kişi veya kişilerin çevrimiçi etkinliklerini izleyen kişidir.
Bunlar stalk kavramının daha çok sözlük tanımları olarak görülüyor. Günümüzde stalk sanal ortamda bir kişinin profilini yakından takip etme veya ona dair detaylı bilgi edinmek için iz sürmenin kabul edilebilir ve normal karşılanan durumuna dair bir tanım olarak kullanılmaktadır. Stalklamak sosyal medyanın yaygınlaşması ve kişisel profillerin sosyal ağlarda yer almasıyla birlikte sanal ortamda sıkça yapılan ve rutinleşen bir eyleme dönüşmüştür. Stalk bu anlamda sosyal medya ağlarında iz sürme şeklinde de bir anlam kazanmıştır. Bu yazıda da stalk kavramının daha çok bu anlamına ve bu anlamın nedenine, nasılına bakacağız.
Kelime iz sürme anlamı bağlamında ele alındığında, stalkerın amacının bir şey aramak olduğu ya da şüphe ettiği bir şeyin doğru ya da yanlışlığını anlama çabası olduğunu göstermektedir. Kelime aslında eylemin keyfi yapılmadığını, içerisinde merak unsuru barındırdığını göstermektedir. Bu sebeple stalk yapmanın temel nedenlerinden birinin merak duygusu olduğunu söylemek yanlış olmaz. Kimi merak ediyoruz? Sevgilimizi, eski sevgilimizi, patronumuzu, özendiğimiz ya da nefret ettiğimiz birini… Bu sayılan ya da sayılamayanların hepsi ayrı güdüler ve ihtiyaçlarla merak edilmektedir. Önemli olan bu altta yatan ihtiyaçları anlayabilmek.
Bunu yaparken de en temel isteğimiz bu kişiler hakkında bilgi sahibi olmak. Stalk bilgiye doğrudan ulaşılamadığında ya da ulaşılan bilginin güvenirliği hakkında şüphelerimiz varsa devreye giriyor. Ancak burada dikkat edilmesi gereken konu, basit bir merakla başlayan sürecin kişide öfke, kıskançlık gibi duygular uyandırmaya başladığı nokta olmalıdır. Bu noktada, kişi kendine zarar verdiğini hissettiği noktada durmayı bilmelidir.
Gerçek hayattaki stalk ile siber stalk birbirinden oldukça farklı değerlendirilmesi gereken kavramlar. Gerçek hayatta bir kişinin gittiği yerleri takip etmek, kimlerle arkadaşlık ettiğini gözlemek, hatta ne giydiğini görmek için dikizlemek fikri bizi oldukça rahatsız ederken, bunu sosyal medya aracılığıyla yaptığımızda bir endişe duymuyor, kendimizi haklı görüyoruz. Yani, gerçek hayatta birini izlemek, birinin özel alanına girmek toplumsal yaşamda hoş karşılanmamasına rağmen, sosyal ağlarda birinin profilini incelemek, takip etmek, onunla ilgili özel bilgilere ulaşmak son derece olağan görülmektedir.
Stalk yapmanın en çok devreye girdiği yerlerden biri kuşkusuz bir ilişkinin bittiği zaman. Stalklamak ayrılık sürecinin sonrasında gerçekleştiğinde yeni yaşama uyum sağlamayı zorlaştıran en önemli etkenlerden birisi olarak göze çarpıyor. Süreç nasıl işliyor?
Psikolojik olarak temasta olmak ihtiyacı içinde olduğumuz ama gerçek hayatta temas edemeyeceğimiz (platonik aşk, eski sevgili vs.) kişiler için yaptığımız stalk davranışı aslında iletişimde olma ihtiyacından ileri geliyor. Birine aşık olduğumuzda beyin dopamin salgılamaya başlıyor. Dopamin kişinin beyninde uyuşturucu maddelerle aynı etkiyi gösteren bir nörotransmitter. Nasıl uyuşturucu madde kullanan kişiler aynı hissi yeniden yaşamak için o maddeye tekrar tekrar alarak bağımlılık döngüsüne giriyorsa, aşık olduğumuzda da beynimizdeki kimyasal süreç bu şekilde işliyor.
Ayrıldığımızda ve aşık olduğumuz kişiyle bağımız koptuğunda stalk yapmak erişilmez olanı erişebilir hale getiriyor. Peki bunun nesi kötü? Ayrılık demek bir bağın kopması, kişinin sevdiği kişiden vazgeçmesi demek. Kişinin sürekli olarak stalk aracılığıyla temasta kalmaya devam etmesi ayrılık sonrası uyum sürecini geciktiyor, reelde kopan bağın kişinin içsel sürecinde devam etmesine neden oluyor. Onun ne yaptığından, nerelere gittiğinden, kimlerle arkadaşlık ettiğinden, hatta hangi zamanlarda çevrimiçi olduğundan haberdar olarak ilişkiyi tek taraflı hale getirmek ayrılık sonrası süreci baltalıyor.
Peki bu sadece tek taraflı bir olgu mu? Yani stalk yapanın bu konudaki tutumlarından bahsederken, bu durumu stalklanın nasıl etkilediğinden bahsetmemek konunun ele alınırken eksik kalmasına sebep olacaktır.
Beğenilmek, onaylanmak, kabul görmek insanı duygusal anlamda besleyen ve tatmine götüren araçsal doyumlar olarak değerlendirilebilir. Yaşamın her aşamasında sosyalleşme sürecini sürdüren birey, içinde bulunduğu ortamda başkalarıyla ilişki kurarak sosyal hayatını devam ettirmektedir. Sosyal ağların yaygınlaşmasıyla birlikte, bu sosyalleşme süreci de farklı platformlara taşınmış, sosyal ağlarda yaratılan profiller üzerinden gerçekleşmeye başlamıştır. İçinde bulunulan topluluk tarafından kabul görme, beğenilme, onaylanma vb. etkileşimler de bu ağlar vasıtasıyla sağlanır olmuştur.
Sosyal ağların yoğun kullanılmasının özünde bireyin kendi gerçekliğinden kaçarak, olmayı istediği kişi gibi davranma özgürlüğüne sahip olması ve sanal benini dilediği/hayal ettiği şekilde oluşturarak yeni bir ben var etme çabasının olduğu ileri sürülebilir. Kişi olmak istediği karakter tutum özelliklerini sosyal medyada yansıtmakta ve bu sanal gerçekliğe kendini kaptırarak gerçek beninden kaçış yaşayabilmektedir. Bu durum da bireyi tatmin duygusunun doruğuna çıkarmaktadır.
Bu nedenle birey için sosyal ağlar bağımlılık haline gelmekte ve zamanının büyük çoğunluğunu bilgisayar, tablet, cep telefonu ya da benzer cihazlarla sosyal ağları takip ederek (günde en az birkaç kez; uyumadan önce, uyanır uyanmaz, gün içerisinde facebook, twitter, instagram vb. ağlarda gezinmek, yer bildirimi yapmak) geçirebilmektedir.
Sosyal ağlarda kurulan profiller üzerinden inşa edilen sanal ben, sürekli kendisiyle ilgili bilgiler paylaşarak, ağında bulunan diğer kullanıcılara nasıl bir birey olduğunu, nelerden hoşlandığını, nerelere gittiğini, bir ilişkisi olup olmadığını, gündelik sıkıntı veya mutluluklarını servis ederek stalkerlar için bir yol haritası çizer. Bu paylaşımlar yorum aldığında, paylaşıldığında ve like/beğeni topladığında dikizlenen konumunda olan birey aldığı geribildirimlerle tatmin olur.
Goffman’ın (2014) performans/temsil kavramları hatırlanacak olursa; bireyin benliğini çerçeveleyerek sunduğu, yani gözetlendiğini biliyor olarak kendini bir çerçeveye oturtup, sanal benini oluşturmakta olduğu ve bu sanal beni dışa vuran bütün paylaşımların zaten başkaları tarafından takip edildiğinin/gözetlendiğinin farkında olduğu için, görülmesini ve izlenmesini beklediği tüm paylaşımları bu bilinçle seçtiğini/belirlediğini ifade etmek mümkündür.
Sonuç olarak, teknolojinin hızla geliştiği ve sosyal ağların yaşamımızın her yönünü kuşattığı günümüz çağında sanal dünyanın ve sosyal ortamların çağımızın en etkili iletişim yollarından biri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Sosyal hayatta bizi bir araya getiren iletişim yollarının çoğunun sanal ortamlara taşındığı bir çağda yaşıyoruz. Ancak tüm sosyal ilişkileri sanal ağlar aracılığıyla gerçekleştirmek kişiyi kendi gerçekliğinden uzaklaştırma gibi bir tehlike de taşımaktadır.
Günümüzde sosyal medyayı kullanmayın gibi bir tavsiye ya da yorum yapmak çoğu kişi için çok olası bir seçenek olarak görülmediği için bu ağların içinde kendi gerçek benliğimizle ne kadar bağlantıda kaldığımızı zaman zaman sorgulamak, stalkı gündelik yaşamın bir rutininden çıkarmak, bize zarar verdiği noktada dur diyebilmek yapabileceklerimiz daha olası hedefler. Gerçek benliğiniz ile sanal benliğiniz arasındaki farkın açılmaması dileğiyle…