Çağımızın Yaygın Hastalığı Panik Atak
Yazar Melis Tuncay Neçare • Psikolog • 19 Aralık 2018 • Yorumlar:
Her insan hayatının belli dönemlerinde çeşitli sebeplerden dolayı korku ve endişe yaşar. Bazen bu korku ve endişe anlarında vücudumuz istem dışı olarak bazı fizyolojik değişimler geçirir. Bu değişimler titreme, kalp çarpıntısı, ani terleme ve uyuşma hissi şeklinde kendini gösterebilir. Aslında bu değişimler her insanda korku ve endişe anlarında normal olarak açığa çıkar. Fakat panik bozukluk hastalarında bu fizyolojik değişimler günlük yaşamını olumsuz etkileyecek boyutlara ulaşarak ciddi bir sağlık problemi haline dönüşür.
Kriz anlarında oluşan bu fizyolojik değişimler hastayı o kadar çok etkiler ki, günlük yaşam içerisinde ortaya çıkabilecek her korku ve endişe anlarında bu fizyolojik değişimlerin (Terleme, Kalp Çarpıntısı, Nefes daralması gibi) tekrardan ortaya çıkabileceği korkusu, durumu onlar için işin içinden çıkılmaz bir kısır döngü haline getirir. İşte biz bu durumu psikoloji biliminde Panik Bozukluk olarak tanımlamaktayız.
Panik Bozukluğu ani ve tekrarlayıcı bir şekilde ortaya çıkan, fiziksel ve bilişsel belirtilerle birlikte gelen korku nöbetleri olarak ta adlandırabiliriz. Bu nöbetler pek çok başka kaygı bozukluğunda görülse de, panik bozuklukta ayırt edici özellik bu nöbetlerin beklenmedik bir şekilde ortaya çıkmalarıdır. Ataklar genellikle kişi dışardayken gelişir. Örneğin; mağazada alışveriş yaparken, sokakta yürürken, otoparkta iken, araba kullanırken, ya da evde kanepede uzanmış televizyon izlerken gelişebilir. Belirtiler aniden ortaya çıkar ve genellikle 10 dakika içerisinde tepe noktasına ulaşırlar. Çoğu atak 20-30 dakika içinde sonlanır, nadiren bir saatten fazla sürer.
Psikiyatristler ve Psikologların tanı kitabı olarak kullandıkları DSM-5’te panik bozukluk şöyle tanımlanır:
-
Tekrarlayıcı ve beklenmeyen panik ataklar. Panik Atak aniden kabaran ve birkaç dakikada tepe noktasına ulaşan aşırı bir korku ve rahatsızlık duygusu.
-
Son bir ayda en az bir panik atak aşağıdaki durumlardan biriyle yada ikisiyle birlikte yaşanmıştır:
-
Tekrar panik atak yaşayacağım korkusu ya da atağın sonucundan endişe etme (örn. Kalp krizi, delirme, kontrolünü kaybetme vb)
-
Ataklara bağlı olarak anlamlı olumsuz davranış değişikliği (kaçınma davranışının gelişmesi)
-
Sorun madde kullanımına ya da bir tıbbi durumun ortaya çıkabileceği fizyolojik belirtilerle açıklanamaz.
-
Ataklar başka bir akıl hastalığı ile açıklanamaz.
Kesin tanı için aşağıdakilerden en az 4 tanesi görülmelidir:
-
Kalp atışlarının hızlanması, çarpıntı
-
Terleme
-
Titreme
-
Nefessiz kalma duygusu
-
Göğüs ağrısı ya da göğüste rahatsızlık
-
Mide bulantısı ya da midede sıkıntı
-
Baş dönmesi
-
Üşüme veya ateş basması
-
Karıncalanma, uyuşma, hissizleşme
-
Derealizasyon (gerçek değil ya da hayalmiş duygusu) veya Depersonalizasyon (kişinin kendinden ayrılma duygusu)
-
Ölüm korkusu
-
Delirme ya da kontrolü kaybetme korkusu
Kişi tekrarlayan ataklarla birlikte daha büyük bir atak geçirme endişesi ile devamlı karşı karşıyadır. Bu yoğun korku ve endişe kişinin günlük bozacak seviyededir. Fiziksel belirtilere yönelik gelişen kaygı normal bedensel belirtilere yönelik duyarlılığı arttırır. Bu nedenle gün içinde bu tür bedensel belirtilere yol açan durumlar ve aktiviteler panik atakları tetikler. Örneğin; hızlı yürümeden dolayı kalp atımında hızlanma, fazla kafein tüketiminden dolayı kalp çarpıntısı ve titreme, sıcak ve nemden dolayı terleme, gerilim filmi izlerken heyecanlanma gibi. Kişi bu fiziksel belirtileri tetikleyecek aktivitelerden kaçınmaya başlar. Bu davranışlardan kaçındıkça kişi kaygılarını istem dışı olarak daha çok besler. Böylece bir kısır döngü oluşur. Fiziksel belirtiler dolayısıyla panik atakları tetikleyebilecek her durumdan kaçınma başlar.
Kişi normalde panik atak yaşayabileceği bazı durumlara daha önceden belirlediği kendini güvende hissettiren nesne, kişi ve koşullarla girdiğinde bu durumlarda geliştirdiği kaygısı azalır. Örneğin biriyle dışarı çıkmak, yanında kolonya, ilaç, su, kese kağıdı taşımak, duvar kenarından yürümek, dışarıya cep telefonsuz çıkmamak, sık sık tansiyon ölçmek, nabız almak, hastane yakınlarında bulunmak ve Acil Servisi sık sık ziyaret etmek gibi.
Panik Bozukluğun nedeni henüz tam olarak belirlenemese de insan beyninde var olan alarm sisteminin yanlış çalışması veya alarm eşiklerinin çok düşük olması sebepler arasında gösterilebilir. İnsan beyninde bu alarm reaksiyonuna aracılık eden bölgeler olan limbik sistem ve amigdala bölgesinin tetiklenme eşiğinin bazı kişilerde düşük olduğu kanıtlanmıştır. Bu kişilerin panik bozukluk geliştirmeye daha yatkın oldukları söylenebilir.
Genetik yatkınlığın ve aile tutumunun da önemli bir rol oynadığı araştırmalarca kanıtlanmıştır. Örneğin aile içinde yaşanan olayların karamsar bir şekilde yorumlanması, ailenin çocuğa karşı aşırı koruyucu ve kollayıcı bir tutum içinde olması panik bozukluğa zemin hazırlamaktadır. Ayrıca panik bozukluğun üniversiteden yeni mezun olma, yeni bir iş ,iş kaybı, evlenme, çocuk sahibi olma, yakınını kaybetme, boşanma gibi insan hayatında var olan önemli yaşam geçişleri ile bağlantılı olduğu görülmektedir.
PANİK BOZUKLUĞUN TEDAVİSİ
Panik Bozukluk tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır. Genellikle bilişsel davranışçı psikoterapi panik bozukluk tedavisinde en etkili yöntem olup, rahatsızlığın ciddiyet seviyesine bağlı olarak ilaç tedavisi de gerektiğinde uygulanmalıdır. İlaç tedavisinde hedeflenen, beyinde serotonin hormonunun (mutluluk hormonu) düzeyini artırarak kişide endişe ve sıkıntı yaratan fizyolojik değişimleri kontrol altına almak ve kişinin kendini daha enerjik ve mutlu hissetmesini sağlamaktır. Psikoterapide ise hedef; bilişsel davranışçı terapi metodları kullanılarak kişinin olumsuz düşünce ve inançlarını daha olumlu, gerçekçi ve dengeli olanlarla değiştirmektir. Bu sayede ileride kişinin ilaç kullanma ihtiyacından bağımsız bir şekilde kalıcı bir tedavi ortaya koyulur.
Sonuç olarak; Bilişsel Davranışçı Terapi, kişinin ataklarını ve sebeplerini daha iyi anlamasına ve onlarla en kolay nasıl baş edileceği konusunda uzmanlaşmasına odaklanır. Panik sırasında yaşanan savaş ya da kaç tepkisinin doğası öğretilerek, atak esnasında yaşanan fiziksel belirtilerin normal ve zararsız olduğu anlatılır. Kaygı ve panik günlüğü oluşturma ve düzenli nefes egzersizleri tedavi planının bir kısmını oluşturur ve kişinin endişe ve korkularının üzerine gidilerek kontrol altına alınması hedeflenir.