ÇAĞIN EN BULAŞICI HASTALIĞI : FOMO
Yazar Reyhan Nuray Duman • Psikolog • 18 Ekim 2016 • Yorumlar:
En çok Z kuşağını tehdit eden, son yıllarda artan sosyal medya bağımlılığı olarak tanımlanan FOMO yüzyılın hastalığı olmaya aday gibi görünüyor. Gelişen teknoloji ile birlikte kişilerin sosyal yaşamı da bundan büyük ölçüde etkilenmekte ve sosyal olmanın iletişime geçmenin tanımı artık değişmekte.
Fomo’nun kelime anlamı “Fear of Missing Out” yani çevrimiçi olmamaktan korkma, kaybetme korkusu. Kişi, internetle bağlantılı olmamaktan korkuyor. Gittiği yerde Wi-Fi çalışmıyorsa , internete giremiyorsa huzursuz oluyor. İnsanlar internete giremediğinde temel bir ihtiyacı karşılanmamış gibi hissediyor. Bu durum bir korku oluşturuyor. Fomo, bu durumu tanımlamak için popüler psikolojide kullanılan bir terim. Teknolojik aletlerle geçirilen vakit genellikle aile ve sevdiklerimizle geçireceğimiz zamandan çalınıyor. Bu durum kişilerin günlük zaman dilimindeki aktivitesini bozup eşi ve çocukları ile ilgilenmeyen telefonunu elinden bırakamayan yetikinler olarak sayısı gittikçe artan bir topluluğun ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu kuşağın ebeveynler olarak yetiştirdiği kuşağın gelecekteki halini hayal ettiğimizde toplumu büyük sıkıntıların beklediğini sorunun gün geçtikçe büyümekte olduğunu rahatlıkla söylemek ise hiç zor olmuyor.
Fomo küreselleşmenin bize bir hediyesi. Küreselleşme sadece politik-sosyolojik değişimleri yanında getirmedi aynı zamanda teknolojik bir değişim de oldu. Teknolojinin yaygınlaşması bütün dünyayı birbirine yakınlaştırdı. Eskiden çevremizdeki kişilerle sosyal ağ kurup hayatımıza devam ederken bugün dünyanın her yerinden insanlarla sosyal ağlar üzerinden arkadaşlıklar kurabiliyoruz. Duygusal ilişkiler hatta evlilikler bile sosyal ağlar aracılığı ile günümüzde gerçekleşebilmektedir. Yapılan bir araştırmaya göre, 2010 ve takip eden yıllarda internet üzerinden tanışıp evlenen insanların oranı %35 artmış. Ancak bu evliliklerin uzun sürmediği ve internet üzerinden tanışıp evlenenlerin %60‘ının 2-5 yıl içerisinde boşandığı görülmüştür. Sanal dünyada tanışıp evlenen kişilerin boşanmasındaki en büyük neden ise insanların kendilerini olduğundan farklı göstermesi ,evliliklerin bu nedenle sahte bir temel üzerine kurulmasıdır. Bu durum zamanla fark edildiğinde boşanmalar da kaçınılmaz olarak ortaya çıkmaktadır.
Teknoloji sayesinde günümüzde istediğimiz bilgiye anında ulaşabiliyoruz. Bu durum dünyayı elektronik bir köye çevirmeye başladı mesafeler yakınlaştı. Aslında düşünüldüğünde bilgiyi yakınlaştıran ve çok büyük kolaylıklar getiren bu durum insanı insan yapan değerleri sarstı. Bunlardan biri de sosyal medya bağımlılığı, bu bağımlılığın yaşı gittikçe de düşüyor. 3, 4 yaşındaki çocukların elinde telefonlar, tabletler çocuklar uyuşmuş şekilde birbirleri ile oyun oynamıyorlar. Çocuk gelişiminin en önemli parçası olan oyun giderek yerini sanal oyunlara bıraktı. Anne babalar sussun diye çocuklarına bu sanal uyuşturucuyu çekinmeden veriyorlar. Bu çocuklar ergenlikte sanal olarak arkadaşlık kuran gençlere dönüşmekte ve yetişkin halinde ise artık birbirleri ile dialog kuramayan insanlar oluyorlar. Bu bağımlılık öyle bir hale geldi ki aynı odada bulunan aile üyeleri de tek kelime bile etmeden ellerinde akıllı telefonlarla saatlerce zaman geçiryorlar.
Sosyal Medya ile geçirilen zaman kişinin günlük yaşam düzenini bozduğunda , eskiden yaptığı halde sosyal medya ile geçirdiği zaman nedeniyle artık aksattığı faaliyetler oluyorsa FOMO kapıdan gözüktü demektir. Sosyal medya bizi sosyal olarak engelli birine dönüştürüyorsa buna rahatsızlık demek gerekiyor.
Toplumda, sanal âlemde daha fazla yer edinebilmek gibi bir kültür oluştu. Twitter'da yazdıkları retweet yapılmayanlar veya Facebook'da ve İnstagram’da yeterince beğeni almayanlar kendilerini kötü hissediyorlar. Snapchat ie anı yaşamayıp bunun sürekli video kaydını çeken, duygularını bu yolla ifade eden , takipçi sayısı ile var olan ve sevildiğini hisseden kişiler sosyal medya aracılığı ile kendi davranışlarının sözlerinin onaylandığını, sevildiğini hatta değerli olduğunu hissediyor. FOMO da görülen önemli özelliklerden biri de sürekli diğer insanların ne yaptığı ile ilgilenme olarak ortaya çıkıyor. Bu durum insanların kendi yaşantılarından mutlu olmamasına ,sürekli olarak daha iyisini istemesine ve aile içinde çatışmalara neden olacak durumların ortaya çıkmasına da neden olabiliyor. Teknoloji bir amaç için kullanildığı takdirde hayatı kolaylaştırabiliyorken bunun gereğinden fazla kullanılması ile kişinin günlük yaşam aktivitesini bozuluyorsa, teknoloji hayatının tek konusu haline geliyorsa, kişi eşiyle ve çocuklarıyla ilgilenmiyorsa, gerçek arkadaşlıklar kurmuyorsa artık bağımlılık söz konusu olmaktadır.
Sosyal medya bağımlılığının belirtileri nelerdir?
Giderek sosyal medya araçlarını daha fazla kullanmak,
Sosyal medyaya gün geçtikçe daha fazla ihtiyaç duymak,
Kullanmadığında huzursuzluk hissetmek,
Farkında olduğumuz kişisel problemlerimizi sosyal medya aracılığı ile halletmeye çalışmak
Sosyal medya kullanımının kişiye güven vermesi.
Sosyal medyada fazla zaman geçirilmesiyle oluşan bu durum sonucunda kişi, bir yerden sonra işlerin ters gittiğini durumunda anormallik olduğunu boşa vakit geçirdiğini anlamaya başlıyabiliyor ama kendini engelleyemiyor. İşte bağımlılık burada ortaya çıkmaya başlıyor. Kişi hayattan haz almamaya başlıyor. Beyinin ödül olarak algıladığı karşıdaki insanın bize gülümsemesi, arkadaşlarla konuşmak gibi durumlar ödül olarak algılanmamaya başlıyor. Gerçek hayattan sıyrılıp telefon ve bilgisayarın içine kendini hapseden bu insanlar sadece sanal ortamda bulunmaktan zevk alıyor.
Çocuklar güvende olsun diye sokağa çıkmasını istemeyen anne babalar bilmiyor ki sokaktan daha büyük bir tehlike evde yanı başında. Çocuklar sahte bir kimlik edinip sanal alemde dolaşıyor. Bunun sonucunda yalan doğal bir olgu olarak çocuğa gözükmeye başlıyor. Kendini olduğu gibi kabul etmeyen hayal ettiği şekilde kendini tanıtan ve gittikçe kendinden uzaklaşan bireyler ortaya çıkmaya başlıyor. Sosyal ağlar insanlara “yeni bir ben” olma seçeneği sunuyor. Ayrıca oluşturulan bu yeni kimlik istediğin zaman değiştirilebiliyor. İşler ters gidiyorsa olumsuz eleştiri alıyorsan yada popüler olamadıysa hemen başka bir kimlik edinilebiliyor. İşte bu durum normal hayatta ilişki kurarken kendi söylediğimizden ve davranışımızdan sorumlu olma, yaptığımız hataları düzeltmeye çalışma gibi insani olan vasıfları ortadan kaldırıyor. Arkadaşlıklar ve ilişkiler kısa süreli, sorumluluk almayan çok rahat yalan söyleyen insanlar ve sahte kendilikler…İşte bu durum zamanla insanın gittikçe kendisinden daha fazla uzaklaşmasına, hayatı yaşamamasına gerçek anlamda mutlu olamamasına neden oluyor.
Teknoloji gererekli olduğu taktirde amacımıza ulaşmak için bir araç olarak kullanıyorsa hayatımızı kolaylaştırmaktadır. Ancak teknolojiyi bir araç olarak değil hayatımızın merkez noktasına bir amaç olarak koyarsak hayatımızı kısıtlamış kendimizi sosyal bağımlı hale getirmiş oluyoruz. Sosyal medyada ideal bir kullanıcı, gerçek hayat ile sanal dünya arasındaki sınırları koruyabilen kullanıcıdır. Eğer siz anı yaşamaktansa o anın fotoğrafını çekip aldığınız beğeni miktarınca mutlu oluyorsanız gerçek hayattan uzaklaştığınız anlamına gelir bu.
Telefonu elimizden bırakıp, bilgisayarın başından kalkıp; insanlarla yüz yüze görüştüğümüz sohbetler, kısa yürüyüşler, aile toplantıları, çocuklarımızla oyun oynamak gibi faaliyetleri arttırıp FOMO dan uzaklaşabiliriz. Unutmamak gerekir ki hiçbir sanal yaşantı gerçek yaşantının yerini tutamaz. Hayata dokunmak ve gerçekten yaşamak için bırakalım elimizden telefonları, kapatalım telefonları. Hayata gerçek bir gülücük hediye edelim ve gerçek kendiliğimizi sevelim. Unutmayalım geçen zaman bir daha geri gelmeyecek.