Cam Tavan Sendromu ve Öğrenilmiş Çaresizlik
Yazar Ezgi Beyza Toprakçı • Psikolog • 13 Ocak 2020 • Yorumlar:
İnsanlar olarak yapabildiklerimiz sınırlıdır. Her konuda engellerle karşılaşırız ve bu engellerden bazıları imkansızlık sınırımızı oluşturur, yapabileceklerimizi sınırlar. Peki sahip olduğumuz sınırların sadece zihnimizde var olma ihtimalini hiç düşündünüz mü?
Bilim adamları pirelerin zıplayabildikleri yüksekliklerle ilgili bir deney yürütürken pireleri metal zeminli ve 30 cm yüksekliğe sahip bir cam fanusa koyarlar. Ardından metal zemini ısıtırlar ve pireler zıplamaya başlar. Normalde 30 santimetreden daha fazla zıplayabilen pireler fanusa kapalı oldukları için cam tavana çarparlar. Hayvanların algısal süreçleri insanlar kadar gelişmiş değildir. Bu nedenle pireler kendilerini sınırlandıran şeyin ne olduğunu idrak edemezler. Binlerce kez yükseğe zıplamayı deneyen ve her defasında cam tavana çarparak sınırlandırılan pireler bu deney sonucunda 30 santimden fazla zıplayamamayı öğrenmiş olurlar. Deneyin ikinci aşamasına geçilip pireleri sınırlandırılan cam tavan kaldırıldığında metal zemin tekrar ısıtılır. Ancak pireler daha yükseğe zıplama imkanları olduğu halde sadece 30 cm zıplamaktadırlar. Dış engel kalkmıştır, artık kendilerini sınırlandıran bir tavan yoktur. Ama ‘İstesem de daha fazla zıplayamam.’ inancı zihinlerine yerleşmiştir. Artık engel zihinlerindedir.
Tıpkı pireler gibi insanlar da ‘neyi yapamayacaklarını’ deneyimleri sonucu öğrenir. Bu deneyimi her zaman bizim yaşamamız da gerekmez. Bir başkasının yaşadığı deneyimi görüp bundan da sonuç çıkarabiliriz. Ve bu sonuçlarımızın toplamı bizim neyin mümkün olup neyin imkansız olduğuna dair inancımızı belirler. İşte buna ‘Cam Tavan Sendromu’ ya da ‘Öğrenilmiş Çaresizlik’ denir. Kafamızda zıplayabileceğimize inandığımız en yüksek nokta bizim cam tavanımızdır. Cam tavan sendromu kariyer, aile, duygusal ilişkiler gibi farklı alanlarda görülebilir ve herkesin cam tavanı farklı mesafededir.
‘Zaten yapamayacağım’, ‘Böyle gelmiş böyle gider’, ‘Denesem de bir şey değişmeyecek’ gibi cümlelerle uzun süredir inandığımız yenilgiyi kabulleniriz. Oysa daha denememişizdir bile. Yenileceğimize inandığımız durumlarda fizik biliminde ‘atalet’ adı verilen durum oluşur. Bunun bir diğer adı ‘eylemsizlik hali’dir. Tıpkı kafasını cam tavana çarpıp daha yükseğe zıplayamayan pireler gibi yenilgiyi önceden kabul etmişizdir ve tekrar denemeye cesaret bile etmeyiz.
Cam tavan sendromuna günlük yaşamdan birçok örnek vermek mümkündür. Bedensel görünüşünden memnun olmayıp defalarca kez rejim yapmış ancak her defasında başarısız olmuş bireyler bir süre sonra denemekten vazgeçer ve oldukları durumu kabul ederler. Çünkü sonucu değiştiremeyecekleri yönünde bir inanç oluşmuştur.
Kariyerin bir aşamasında takılıp kalma korkusuyla ilerleyemeyen bireyler de öğrenilmiş çaresizlik durumuna örnek verilebilir. Aile şirketlerinde çalışan aileden olmayan bireylerde, ataerkil toplumlarda iş hayatına atılmış kadınlarda ve hatta son dönemlerde başörtü engeline maruz kalan idealist kız öğrencilerde bu sendrom görülebilir. Ne kadar çalışırsa çalışsın ne kadar başarılı olursa olsun sahip olduğu cinsiyetten, dini inançtan veya geldiği soydan ötürü bir üst aşamaya asla geçemeyen kişilerle karşılaşırız. Aynı duruma düştüğümüzde çoğumuz beklemekten yorulur ve ‘Emek versem de zaten olmayacak.’ düşüncesiyle vazgeçeriz. Türkiye 'de önemli pozisyonlarda ve yönetimin tepe noktalarında kadınların daha az olmasının sebebi cam tavan sendromu argümanıyla açıklanır. Bu sendromu kadınların hamilelik gibi kariyerinde yaşadığı duraklamalar ve iş hayatında var olan cinsiyet ayrımcılığı gibi sebeplerden dolayı çok daha fazla hissettiği bir gerçektir. Ancak cam tavan sendromunu yıkıp en yükseği hedefleyerek tarihe iz bırakmış kadın girişimcilerin olduğunu da unutmamak gerekir.
Bir insanın ulaşabileceği en üst nokta cam tavanıdır. Tavanımızı dar tutarsak daha fazlasına asla erişemeyiz. Yenildiğimize uzun süre inanırsak yenilgimiz gerçek olur. Oysa henüz sonlanmamış oyunun kaybedeni yoktur. Ve her yeni gün tekrar denemek için bir fırsattır. Hayallerimiz ne kadar yüksekte olursa ulaşma ihtimalimizin olduğu nokta da o kadar yüksekte olur. Sınırlarımızı bilmeliyiz ama sınırlarımızın esiri olmamalıyız. Yeter ki denemekten vazgeçmeyelim.
Eğer ağaca çıkmak istiyorsanız, yıldızlara çıkmaya niyet edin, başarırsınız. - Konfüçyüs