Çaresizlik Öğrenilir Mi?

Yazar Damla Kankaya • 12 Temmuz 2024 • Yorumlar:

“Bazen sizin de böyle gelmiş böyle gidecek dediğiniz ya da çaba göstermeme gerek yok nasıl olsa hiçbir şey değişmeyecek şeklinde düşündüğünüz oldu mu? İsteklerinizin gerçekleşmeyeceğine inandığınız zamanlar? Bu inancınızdan dolayı isteklerinizin gerçekleşme ihtimali olsa bile hiçbir çaba göstermediğiniz oldu mu? İşte bu kişilerin yaşadığı durum, Öğrenilmiş Çaresizlik olarak tanımlanıyor. Siz de bu sorulara evet yanıtını veriyorsanız, gelin Öğrenilmiş Çaresizlik kavramını birlikte inceleyelim.”

Öğrenilmiş çaresizlik, sıklıkla kontrol edilemeyen durum veya olaylarla karşılaşan bir canlının, kontrol etmesinin mümkün olduğu sonraki anlarda dahi içinde bulunduğu durumu veya olayı değiştiremeyeceğine yönelik inanç geliştirmesi ve olaylar karşısında pasif direnç göstermesi olarak ifade edilir. Bu ifadeyi daha geniş bir çerçeveden açıklayacak olursak öğrenilmiş çaresizlik “herhangi bir durum veya olay karşısında sürekli başarısızlık yaşanması veya istenmeyen durumların ortaya çıkmasının etkisiyle, hiçbir şeyin bir fark yaratmayacağı inancının oluşması ve bu inancın oluşması sonucunda da gelecekte karşılaşılabilecek benzer durumlarda, başarıya ulaşmanın mümkün olmadığı düşüncesinin yerleşmesiyle pasifleşmek ve bu başarıya ulaşılabilecek bir durum dahi olsa, cesaretin ve kendine olan inancın zayıflamasıyla hiçbir şey yapmamaktır” (Aktan ve Yay, 2016).

Öğrenilmiş çaresizliğin bireyler üzerinde kontrol kaybına sebep olduğu söylenebilir. Yaşanan bu kontrol kaybının kişileri motivasyonel, duygusal ve bilişsel yönden etkilediği görülmüştür. Motivasyonel düzeyde kontrol kaybı; yaşanılan olumsuz deneyimler sonucu oluşan iç kontrol kaybındaki, canlıların değiştirebileceği durumu değiştirme ve kontrol etme isteğindeki yok olma durumudur. Bu durumdaki canlılar çevresindeki olaylara tepki verme konusunda istek kaybı yaşayabilmektedirler. Duygusal düzeyde kontrol kaybında ise çaresizliği öğrenen birey, içinde bulunduğu durumdan ne yaparsa yapsın kurtulamayacağına ve bu duruma karşı çaresiz olduğuna kendini inandırarak duygusal düzeyde kontrol kaybı yaşayabilir. Duygusal düzeyde kontrol kaybı ile iç kontrol kaybı birleşerek derinleşir ve güven yitimi, anksiyete yükselmesi, stres, umutsuzluk, depresyon gibi ruhsal sıkıntılara sebep olabilir. Son olarak da bilişsel düzeyde kontrol kaybı yaşayan kişiler, eylemler ve eylemlerin sonuçları arasında bağ kurmakta sıkıntı yaşar ve söz konusu sürece bütün olarak bakmakta, süreci kavramakta zorluklarla karşılaşır. Bu durumdaki bireyler bir nevi yabancılaşma durumu yaşamaktadırlar. Aynı zamanda bilişsel düzeyde kontrol kaybı, kişilerin kurumlar ve kuralların düzenleyici değerlerine inanmamaya başladığı bir anomi durumu olarak da görülür (Gökkaya, 2015). Bu noktada öğrenilmiş çaresizliğin, bireylerin içinde bulundukları durumdan kurtulmalarını engellemekle birlikte bireylerde bazı ciddi bozukluklar görülmesine sebep olabildiği görülür. Bu bozukluklar, bireylerin hayatı boyunca kişisel veya sosyal sorunlarla karşı karşıya kalmalarına neden olabilir. Bu bağlamda öğrenilmiş çaresizlik davranışı, son yıllarda bireylerin sosyal ve toplumsal olaylar karşısındaki tutumlarını etkileyen bir durum olarak görülmektedir (Aktan ve Yay, 2016).

Öğrenilmiş çaresizlik içinde olan bireylerin, potansiyellerinin farkında olmadıkları ve özgüven eksikliği yaşadıkları görülür. Bu bireyler, bir sorunla karşılaştıkları zaman sorunu çözmeye yönelik sorumluluk almak yerine sorumluluğu başkalarına yükleme, yapamadığı veya başaramadığı şeyler için başkalarını suçlama eğilimi içinde olurlar. Dolayısıyla başarısız oldukları konularda, diğer insanların da başarısız olacaklarını düşünerek onları olumsuz yönde etkilerler. Kendi ayakları üzerinde durmak ve kendi problemleriyle başa çıkabilmek konusunda başarısız olurlar ve bir kurtarıcıları olmasını isterler. Öğrenilmiş çaresizlik içerisinde olan bireylerin bir diğer özelliği ise, içinde bulundukları durum üzerinde kontrolleri olmadığı inancıyla, insan davranışlarının yaşanılan durumlar üzerinde etkisiz olduğunu düşünerek kendilerini olayların akışına bırakmaları ve kadercilik anlayışını benimsemeleridir. Dolayısıyla, olayların sonuçlarına hiçbir şekilde etkide bulunamayacaklarını düşünmeleri, bu bireylerin konuşmalarında da sınırlayıcı genellemeler kullanmalarına sebep olur. Konuşmalarının çoğunlukla “Böyle gelmiş böyle gidecek”, “Bunu yapsan ne olur, yapmasan ne olur? Hiçbir şey değişmeyecek” şeklinde olduğu görülür (Yılmaz, 2015).

Öğrenilmiş çaresizlik davranışının ortaya çıkmasının nedenlerine yönelik ise birçok görüş ileri sürülmüştür. Marks, bütün canlılarda görülebilen öğrenilmiş çaresizliğe başlangıç eksikliğinin, başaramama düşüncesinin, motivasyonel eksikliğin ve kontrolsüzlüğün neden olduğunu belirtmiştir. Marks’ın belirttiği bu üç sebep, bireylerin çaresizliği öğrenmelerinde kendilerinden kaynaklanan faktörlerin neden olduğu durumlardır. Hiç şüphe yok ki bireylerin çaresizliği öğrenmesinde, kendilerinden kaynaklanan faktörler dışında çevresel, bireylerin içinde bulunduğu toplumların özellikleri gibi dış faktörlerin de etkisi yüksektir. Örneğin, değişime ve yeniliklere açık toplumlarda içinde bulundukları şartları değiştirmeye yönelik gösterilen çaba, bu toplumdaki bireylerin de karşılaştıkları sıkıntılarla başa çıkmak için çaba göstermeyi öğrenmelerine, dolayısıyla da öğrenilmiş çaresizlik davranışı göstermemelerine sebep olacaktır. Ancak değişime ve yeniliklere kapalı, bulundukları durumları kabullenmiş toplumlardaki bireyler, kendi sıkıntılarıyla başa çıkma konusunda da gayret göstermekten kaçınarak çaresizliği öğrenme davranışı gösterme eğilimleri oldukça yüksek olacaktır (Aktan ve Yay, 2016).

Uzm. Psk. Damla Kankaya SÜNTEROĞLU

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)