Çelişik Duygulu Cinsiyetçilik
Yazar Gülendam Berktaş • Psikolog • 18 Kasım 2022 • Yorumlar:
Toplumsal cinsiyet kavramları bizlere kadınlar ve erkekler arasındaki kültürel farklılıkları ifade eder. Bu farklılıkların, erkek egemen bir toplumda kadın cinsiyetine ilişkin olumsuz tutumların gelişimine neden olarak, toplumsal cinsiyetçilik adı altında topluma ayrımcılık olarak yansıması ile kadının sosyal, kültürel, politik ve ekonomik alanlarda erkeğe göre düşük konumda tutulmasına yol açması yeni bir şey olmamakla birlikte, toplumsal cinsiyetçiliğin kökenine ilişkin tartışmalar hala sürmektedir. Bu farklılıklar toplumdan topluma değişebilmekte ve gelişen dünyayla şekillenmektedir.
Cinsiyetler arası eşitsizlik her zaman mücadele edilen bir problemdir. Yalnızca günümüzde eşitliği savunan düşüncelerin sesinin daha gür çıkmasıyla cinsiyetler arası eşitsizlikler her zaman görünür biçimde yaşatılmasa da maalesef birçok konuda eşitsizlik, örtük ve manipülatif biçimde devam etmektedir. Buna yönelik birden fazla düşünce biçimleri ve araştırmalar mevcuttur.
Bunlardan biri de Glick ve Fiske tarafından geliştirilen "Çelişik Duygulu Cinsiyetçilik"tir. Bu kuram, iki yüzü olan bir madalyon gibidir diyebiliriz. Kadınlar geleneksel ve beklenen rollere uygun biçimde davrandıklarında daha yardımsever ve korumacı tutumlarla; geleneksel beklentilerin dışında davrandıklarında ise düşmanca cinsiyetçiliğe maruz kalmaktadırlar. Bahsettiğim durumların özeti niteliğindeki görsel:
Genel olarak baktığımızda korumacı cinsiyetçilik; kadınların narin, korunmaya muhtaç, erkeklerin sahip olamayacağı düzeyde ahlaki duyarlılığa sahip olan ve erkeklerin duygusal ihtiyaçlarını karşılayabilecek yüce güçlere sahip (!) olan varlıklar olduklarını söyler. Bu bakış açısı oldukça manipülatif olmakla birlikte pozitif bir anlamı varmış gibi gösterilir. Ne yazık ki kadınların da oldukça fazla benimsemiş olduğu bu düşünce biçimlerine karşı çıkıldığında toksik birey olarak adlandırılma ihtimaliniz yüksektir.
Cumhuriyet Üniversitesi öğrencileri arasında yapılan bir araştırma sonucunda erkek öğrencilerin kız öğrencilere oranla daha çelişik duygular içinde oldukları tespit edilmiştir. Öğrenciler arasında cinsiyete göre, erkeklerde düşmanca cinsiyetçilik; kız öğrencilerde korumacı cinsiyetçilik açısından anlamlı bir fark olduğu bulunmuştur. Araştırmadan elde edilen sonuçlar; düşmanca cinsiyetçiliğin yüksek olması durumunda kadınların erkeklere oranla düşmanca cinsiyetçiliğe fazla tepki gösterdiğini, düşmanca cinsiyetçiliği önyargı ve ayrımcılık olarak algılarken, korumacı cinsiyetçiliğe olumlu yaklaştıklarını göstermektedir. Bunun sebebi olarak korumacı cinsiyetçiliğin kadına daha çok değer verme, onu yüce görme gibi anlamlarla bağdaştırılması gösterilebilir.
Son olarak korumacı cinsiyetçiliğe örnek olabilecek birkaç ifade:
- "Sen yorma kendini ben hallederim."
- ''Kadınlar geç saatte tek başına, onu koruyacak bir erkek yanında yokken dışarda durmamalı.
- "Kadınlar narin ve incedir."
- "Erkekler kadınları koruyup kollamalıdır."
- "Kadınlar üstün özelliklere sahiptir."
Liste bu bakış açısıyla uzayıp gider. Önemli olan söylenen cümlelerdeki alt metinleri görebilmek. Çoğu zaman bu düşüncede olan kişiler bile cinsiyetçilik yaptığının farkında olmadan takdir bekliyor maalesef. Yazının başında da dediğim gibi bu durum her zaman mücadele edilen bir konu olmuştur ve öyle olmaya da devam edecektir…