Cep telefonunu elimize her aldığımızda
Yazar Nurçin Eğercioğlu • Psikolog • 24 Ağustos 2016 • Yorumlar:
Cep telefonunu elimize her aldığımızda…
Geçen gün gittiğimiz bir restoranda bir çift gözüme çarptı, evlenme teklifi için olduğunu sandığım güllerle kaplı bir masada oturuyorlardı. Bu çift ya restoranda gezip durmadan fotoğraf çekiyordu ya da oturup cep telefonları ile bir şeyler yapıyorlardı ve aklıma May’in bu satırları geldi:
“Bu dünya bizi her yönden saran gelişmiş iletişim araçları arasında gerçek bireysel iletişimin fazlasıyla güç ve seyrek olduğu bir dünyadır…insan olarak şimdiki alınyazımız, kişiler arasındaki iletişimin neredeyse yok edildiği bir dünyada yaşamak… yaşamımızı bir ses kayıt cihazına konuşarak geçiriyoruz; evlerimizdeki radyo, televizyon ve telefon kablolarının sayıları arttıkça varlığımız daha da yalnızlaşıyor.”
May, aynı kitabında ayrıca şizoid olarak tanımladığı içinde yaşadığı dünyada var olan “Şizoid insanın teknolojik insanın bir ürünü” olduğundan bahsediyor.
May bu satırları 1969 yılında yazdığında, cep telefonu insanların hayatına Amerika’da sadece 5 sene önce girmişti ve 1,5 milyon kullanıcısı vardı. 2013 verilerine göre dünyada cep telefonu kullananların sayısı ise 6,8 milyar kişi. May acaba bugün gençlerin %55’inin günlük toplam 4 saatten fazla zamanı cep telefonunda yaşayarak geçirdiğini duysa ne derdi?
“Şizoid” midir tam olarak bunun karşılığı kestiremiyorum; çünkü artık hepimiz iki hayatımız olduğunu biliyoruz: 1) Gerçek yaşamımız 2)Sanal dünyadaki yaşamımız. İki yaşamımız var ama bizden bir tane var. Bu durum bir seçimi gerektiriyor: Ya orada olacaksınız ya burada. Sanırım May’in bahsettiği bu yalnızlık yanımızdaki kişiye sanal dünyayı tercih ettiğimizde başlıyor. Yanımızdaki ile değil de sanaldakilerle konuşmaya başladığımız da başlıyor gerçek yaşamdaki aramızdaki uzaklık. O zaman başlıyor susmalar… o zaman başlıyor yanyana ama uzak olmalar… o zaman başlıyor May’in bahsettiği bu iletişimsizlik.
O yüzden sanal dünyayı yok saymanın imkânsız olduğu günümüzde ihtiyaç duyulan bir denge kurmak belki. Denge, bir yandan sanal dünyada var olurken karşımızdaki sevdiğimizi unutmamak… onunla yaşayabileceğimiz o anı kaçırmamak… orada var olacağım diye sevdiğimiz kişiyle göz göze gelmenin… içtiğimiz bir yudum çayın ve yüzümüze dokunan serin rüzgarın keyfini unutmamaktır belki… Denge, bunların keyfini yaşarken bir süreliğine de olsa sanal dünyaya arkamızı dönebilmektir belki… gerçekte anın keyfini yakalamışken, onları sanal dünyamıza tercih etmemektir belki.
Unutmamız gereken gerçek şu belki, cep telefonunu rasgele de olsa elimize her aldığımızda dengeyi kuramayıp içinde bulunduğu anı kaçıran… sevdiğinden uzaklaşan…yaşamı kaçıran yine biziz… yine biz olacağız!