Çift Terapisine Bakış (Kısım II)

Yazar Gonca KüçüktetikPsikolog • 10 Şubat 2017 • Yorumlar:

Bu bölümde çiftler arasında yaşanan sorunların sebeplerini daha yakından inceleyerek tedavide karşımıza çıkan sorunlardan bahsetmek istiyorum. Boşanma oranındaki artışlar dünyanın her yerinde görülmektedir ve bu ülkeler arasında Türkiye’de yer almaktadır. Türkiye İstatistik Kurumunun 2013 yılındaki araştırmalarına göre boşanma oranın en yüksek görüldüğü ilk üç il sırasıyla; Antalya, İzmir ve Muğla olarak tespit edilmiştir.

Boşanma artışındaki nedenler nelerdir ve bunlarla nasıl baş edilir?

Yüksek beklentiler ilişkilerin yürümemesinde ve boşanmaya kadar sürüklenmesinde büyük rol oynar. Beklentilerimizin gerçekçi olup olmadığını gözden geçirmekte fayda var. Çoğu kişi evlenmeden önce eşi ile ilgili, evlendiklerindeki hayatları ile ilgili ve daha bir çok şeye dair hayal kurup kafalarında bir takım kabullenilmiş düşüncelerle adım atabiliyorlar. Bunun sonucunda evlendiklerinde bu beklentilerin dışına çıkan en ufak bir detay onları git gide rahatsız edebilecek hale geliyor ve en sonunda “Bu benim evlendiğim insan değil!” ya da “Ben böyle bir evlilik hayal etmemiştim.” diyebiliyorlar.

Bunun en büyük sebeplerinden biri ilişkide tarafların değişime ve karşı tarafın eksiklerine karşı hoşgörü eksikliğinden kaynaklanıyor. Jacobsen ve Christensen’ın geliştirdiği Bütüncül Davranışsal Çift Terapisinin dayandığı en önemli temel ilke: kabullenme ve tolerans göstermeye dayanır.

Özellikle genç çiftlerde görebileceğimiz ilişkiler çok çaba gerektirmemeli düşüncesi sıkıntılara sebep olabiliyor. Tam aksine ilişkiler çok çaba gerektirir. Âşık olmak, hoşlanmak kolaydır ama evlenmek, hayatı paylaşmak, ilişkiyi sürdürmek bambaşkadır.

Algısal olarak hepimizin ön yargıları mevcuttur. Etrafımızda olan olayları, insanları ve ilişkilerimizi nasıl değerlendirdiğimize dair bilişsel şemalarımız vardır. Bunun yanı sıra aile şemaları vardır. Şemalar biraz olsun beklentilere benzeler fakat daha bilincimiz dışında gelişir ve zihnimiz tarafından olaylara uygulanırlar. Aile şemaları dediğimiz şey kendi aile içi ilişkilerimiz ve deneyimlerimize dayanır. Bu şemalar daha sonra ileriki ilişkilerimizde de aktifleşirler. Eğer sorunlu bir aile geçmişimiz varsa; örnegin kavga ortamında ve şiddetle geçen bir çocukluğunuz olduysa kendi ilişkinizde de bu tarz bir etkileşim içerisine girmeniz olasıdır. Olaylarla baş etme ve diğeri ile iletişim kurma şekliniz ancak kavga, gürültü ve şiddetle mümkündür çünkü bir diğeri ile iletişim kurma şekliniz ile ilgili bu şekilde bir öğrenilmişlik geliştirmiş olabilirsiniz ve kendinizi ifade etmenin başka yollarını bulamayabilirsiniz. Uyumsuz şemalar varsa bunlar üzerinde çalışılmalıdır.

Gelen çiftlerin en önemli sıkıntılarından biri genelde bir birleri ile olan bozuk iletişimleri olduğunu gözlemliyorum. Kişi kendini doğru ve sağlıklı şekilde karşıya ifade edemediği durumlarda; karşı tarafta anlayış göstermede sınırlı kalıyor ve çoğu zaman bir çıkmaza doğru sürüklenebiliyorlar. Bizim terapide yaptığımız çiftlere nasıl doğru iletişim kurulur bunun örneklemelerini yapmaktır. Yıkıcı değil yapıcı iletişim kurmayı öğretmektir.

Sıklıkla karşılaştığımız bir diğer sorun eşlerden birinin daha fazla yakınlık istediği gerçeğidir. Burada kişisel farklılıklara karşı hoşgörü ve anlayış göstermek gerekiyor. Bir kişinin duygulanım tarzı diğerinkinden farklı olabilir. Biri daha sakinken diğeri daha tutkulu olabilir. Çiftler bu farklılıkları göz önünde bulundurarak beklentilerini gerçekçi tutmak zorundalar.

İlişkilerde bedel-fayda oranından bahsetmek mümkündür. Bedelin düşük olduğu ve faydanın çok yüksek olduğu durumlarda ilişkiyi yürütürüz. Bu faydanın bedeli, faydanın kendisini aştığında bir dengesizlik olamaya başlar ve sıkıntı çıkar. Özünde ilişkilerin dayandığı önemli şeylerden biri ihtiyaçların karşılanmasıdır. Eğer ihtiyaçlarımız karşılanıyorsa bu bizi tatmin eder. Hangi davranışların çiftler arasında tatmin arttıracağını bularak bu sıkıntılara müdahale edebiliriz.

Pozitif davranışları arttırırsak negatif davranışları azaltmaya gerek kalmayacaktır. Sadece pozitif davranışlara odaklanırsak zaten negatif davranışlara odaklanmamız gerekmez. Pozitif şeylere odaklanmak karşılığında da pozitif şeyler getirir.

Çift terapilerinde önemli unsurlardan biri de çiftlerden birinin kişilik sorunu ve ya kişilik bozukluğu olup olmadığıdır. İkinci önemli unsurlardan biri de kişinin bağlanma şeklidir. Bu ikisinin de çiftin ilişkilerinde bir röl oynadığı şüphesiz ve bireysel düzlemde incelenmesi gereken bir durumdur. Bununla ilgili yazının devamı bir sonraki bölümde...

 

Anahtar kelimeler: boşanma, çözüm odaklı düşünme, bilişsel terapi, tedavi, terapi, olumlu düşünme, farkındalık, psikoloji, ruh, beden, zihin, mutsuzluk, depresyon, kaygı, semptom, kişilik, karakter, evlilik, aldatma

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)