Cinsel Şemalar
Yazar Özge Çelik • Psikolog • 12 Eylül 2018 • Yorumlar:
Anne-baba için çocukların cinsel kimliği gerçekten çok önemli oluyor. Bu önem daha hamilelik döneminde kendini belli ediyor. Her ne kadar “Sağlıklı olsun. Başka bir şey istemem. Allah ne verirse.” denilse de, anne-babaların bebeklerinin cinsiyetini öğrenecekleri günü iple çektiğini biliyoruz. Daha sonra da öğrenilen bu cinsiyete göre şekilleniyor her şey. Önce renklerden başlıyoruz ayırmaya. Kız çocuk pembe, erkek çocuk mavi oluveriyor. Odasından kıyafetlerine kadar cinsiyeti belirliyor her şeyini çocuğumuzun. Tabi oyuncak seçimleri, okunacak kitaplar da öyle. Kimse erkek çocuğuna bebek almıyor, ya da kız çocuğuna kocaman bir tır. Onların da öyle hayalleri, istekleri olmuyor. Olursa şaşırıyoruz zaten. Olmaması gerekiyor. Bu dediğim erkek çocuk için biraz daha fazla geçerli bir durum aslında. Yani kızımız kumandalı araba ya da tır almak istediğinde o kadar da tepki göstermeyebiliriz. Hatta bazen bu övünülecek bir durum da olabilir. “ Maşallah erkek gibi kız” diyerek övebiliriz. Ama erkek çocuğun oyuncak bebek istemesi, pek de övülecek, hoş karşılanacak bir durum değildir. Ona “ Maşallah Kız gibi oğlan” diyerek bir övgüde bulunmayız. Okunacak kitaplardan da eğer bir erkek çocuk sahibiysek Kül kedisi Sindirella’yı tercih etmeyiz. Peter Pan olabilir ama. Sinemaya giderken de Erkek çocuk sahibiysek Karlar Kraliçesi’ni değil, Küçük Prensi daha çok tercih edebiliriz. Aslında bunlar masumane şeyler gibi duruyor değil mi? Belki de öyledir tabi bilemiyorum ama birçok şeyi cinsiyet üzerine kurduğumuz kesin. Bunlardan daha çok var. Birkaç tanesinden daha bahsetmek istiyorum. Mesela çocuklarımızın cinsel bölgeleri ve buraya yüklediğimiz anlamlar da gerçekten çok farklılık gösteriyor. Mesela 2-3 yaşında erkek bir çocuk evde çok rahat altı olmadan gezebiliyor ve biz buna gülüyoruz. Hatta balkona çıkanlar ordan çiş yapanlar da olabiliyor. Buna da gülebiliyoruz. Ama yine aynı yaşlarda bir kız çocuğunu altında hiçbir şey yokken balkonda gören teyzenin ne diyebileceğini tahmin edebiliyorum. “Şşşşşt!...Gir kız çabuk içeriye. Öyle dolaşılır mı hiç..Ayıp!” İşte Kız çocuğun çok erken yaşlarda kendi cinsiyetiyle ilgili öğrendiği bir kavram oluyor. “Ayıp!” Sonra bütün her şey bunun üzerine inşa ediliyor. Mesela erkek çocuklarının pipisi sevilen ve ilgi gören bir şey oluyor çocukluktan itibaren. “Amanda benim oğlumun pipisi” diye seven ebeveynler çok var. Tabi sonuçta o da bir organ, el, ayak gibi. Ama bunun yanı sıra “Amanda benim kızımın kukusu” diye seven ebeveynlere çok da rastlamıyoruz sanırım. Neden acaba? Kuku kötü bir şey mi? O pipi gibi sevilmeyi hak etmiyor mu yoksa? Dokunmada da aynı tutumlar devam ediyor. Erkek çocuk pipisini elleyebiliyor. Zaten bu şekilde çişini yapıyor. Ama kız çocuk ellerse, yine “ Şşşşt…çek elini ordan ayıp, ellenmez, ört, ört, cıs.” olabiliyor. Çocukluk dönemi bitince gençlik döneminde de yine aynı tarz yaklaşımlar devam ediyor. Mesela erkek çocuklar için “Oooo benim oğlumun peşinde bir sürü kız var” denilebiliyor ve bu durum övülen bir şey oluyor. Ama yine “Oooo benim kızımın peşimde bir sürü erkek var biri gidiyor biri geliyor” diye övülerek anlatılan bir duruma pek fazla şahit olmadım. Yine genç delikanlılarımızın kız arkadaşları pek rahatlıkla erkek arkadaşlarının evine gelip hatta bazen yatılı kalabilenler ya da birlikte tatile gidebilenler olabiliyor. Ama genç bir kızın bu tarz davranışları çok da olumlu karşılanmıyor. İlk cinsel deneyim açısından da bir genç erkek ilk cinsel deneyimini ne kadar erken yaşarsa kendi arkadaş grubu içinde de o denli övülüyor ve favori olabiliyor. Genç kızlarımız içinse bunun geç olması hatta mümkünse evlenene kadar hiç olması makbul karşılanıyor. Birçok erkek evleneceği kızın bakire olmasını bekliyor. Kadın içinse erkeğin deneyimsiz olması haneye bir eksi olarak yazılabiliyor. Erkeğin deneyimlerini ödüllendirip, teşvik ederken, kızınkileri, yasaklayıp cezalandırabiliyoruz. Hatta kızlar kendi aralarında bile erken cinsel deneyim yaşamış arkadaşlarına pek hoş gözle bakmıyorlar. Bütün bunlar akşam saatlerinde dışarıda olan genç kızlarımıza ya da bayanlara da olumsuz şekilde bakmamıza neden olabiliyor. Hatta onların başlarına maalesef taciz, tecavüz gibi akıl almayacak derecede iğrenç durumlar da gelebiliyor. Şimdi bu yetiştirme tutumlarından vazgeçelim desek ne olur acaba? Erkek gibi kızlar ya da “kötü yola düşmüş” kızlar mı yetiştiririz. Ya da kız gibi oğullarımız mı olur? Erkekliğini ispat edemezler mi? Kendi akran gruplarıyla nasıl uyum sağlarlar? Gerçekten karmaşık bir durum. Ama işte bu tutumlarla yetiştirdiğimiz kız ve erkek evlatlarımız var bizim ve bu tutumlar onların da kendi cinsellikleriyle ilgili çeşitli şemalar oluşturmasına neden oluyor. Yetişkin birer erkek ve kadın olduklarında, birbirleriyle ilişkiye girdiklerinde birbirlerini anlamalarını bekliyoruz ama aynı tutumlara maruz kalmadılar ki, nasıl anlasınlar birbirlerini. Sonra aralarında hem iletişim sorunları hem cinsel sorunlar çıkıyor. Çıkar tabi ki.. çok normal. Kimi aldatmadan şikayetçi, kimi vajinusmus vakası olarak geliyor karşımıza. Orda bile farklı tutumlar karşımıza çıkıyor. Erkeğin aldatması daha kabul edilebilir, affedilebilir bir durumken, kadının aldatması namus cinayetlerine kadar varabiliyor. Zaten cinsellikle ilgili geçmiş yaşantılarında ödüllendirilmiş olan erkek neslinin aynı öğrenilmiş davranışını sürdürmesi de çok anormal bir durum değil, cinsel bölgesini çocukluğundan beri saklamaya çalışan kız neslinin vajinusmus olması da çok anormal değil. Tabi belki tek neden olarak bunları söylemek doğru olmaz ama çocukluktan itibaren bize uygulanan tutumların ve cinsellikle ilgili oluşturduğumuz şemaların yetişkin cinsel hayatımıza etkisini asla yadsıyamayız.