Çocuğa Sınır Koyma
Yazar Duygu Ertan • 13 Nisan 2023 • Yorumlar:
İşe “sınır” nedir ya da ne değildir ile başlamak lazım. İkili ilişkilerde “sınır” kelimesi hep yanlış algılanmış ve yorumlanmış. Bunun nedeni ise çoğunlukla kültürümüz. Bizimki gibi yüzyıllarca iç içe, dip dibe yaşamış kültürlerde “sınır koyma” ifadesi hoş karşılanmadığı gibi aynı zamanda çoğu zaman ayıplanmıştır da. Geçen yıllar, değişen kültürel yapı ile birlikte artık zihinsel olarak sınır koymanın ayıp bir şey olmadığını bilinç düzeyinde anlamış olsak da; atalarımızdan devraldığımız bilinçdışı miraslarımız (bakınız Jung’un Arketip Kuramı) bu durumu algılayamıyor. “sınır” kelimesi çoğunlukla öfke, sertlik, bariyerler ya da hoş olmayan duygulanımları çağrıştırıyor.
Oysa şimdi “sınır”a başka bir yerden bakma zamanı. Sınır demek, güven demek. Hududunu bilmek, bildirmek demek. Nereye kadar gideceğini, nerede durman gerektiğini bilmenin verdiği huzur ve güven demek. Karşımızdaki kişi eşimiz, çocuğumuz veya arkadaşımız olabilir, fark etmez. Her türlü sağlıklı ilişkide güven esas olduğuna göre ve güveni sağlayan öğelerden biri de sınır olduğuna göre; her ilişkide sınırlara ihtiyaç var.
Sınırlara artık bu çerçeveden bakarak devam edelim ve sınır koyarken sık yaptığımız hatalarla daha derinlemesine inceleyelim bu konuyu. Çünkü neyin yanlış olduğunu bilirsek, doğruları onların yerine koymak daha kolay olacaktır. Gün içinde “aaa ama bu çocuk da haddini aştı artık, dur durak bilmiyor, şuna bir haddini bildirmek lazım” diyerek aşağıdaki gibi cümleler kuruyor musunuz bakın bakalım…
*Yapma dedim sana!
*bir daha oradan oraya zıplarsan tokadı yersin bak!
*o tabaktakiler bitmezse bir daha çikolata yiyemezsin!
*tablette çok oynadın, yok artık tablet falan sana!
*ay yoruldum artık, tamam bugünlük ama sadece bugünlük cips alabiliriz…
*sana kaç kez bana bağırma dedim ben? (genellikle çocuğa bağırarak söylenir)
*kardeşinle kavga etmeye devam edin siz, ben evden gideyim de görün günüzü…
Bu cümleler tanıdık geliyor mu? Bazı öfkeli zamanlarımızda içimizden bir canavar çıkıp bağır çağır bu ve benzer cümleleri sarfediyor olabilir. Ama bu canavarı önce fark etmek lazım, sonra da içimizdeki canavara “bu iş böyle çözülmez, şimdiye kadar çözülmedi, hatta daha beter oldu, sen kenara çekil, bu iş bende artık” diyen sağlıklı ebeveyn yönümüzle olaya yaklaşmayı öğrenmeliyiz.
SINIR KOYARKEN EMİRLER YERİNE SEÇİMLER
Sınır koyarken kendimizi bir otorite gibi hissedip emirler yağdırmamız kaçınılmaz oluyor. Çünkü iç sesimiz şunu söylüyor: “BU ÇOCUK, BUNU ÖĞRENMELİ” ya da “BUNU ÖĞRETMELİYİM”.
Şimdi şu içsese bir düzenleme getirelim…
“bunu bu çocuğa öğretmeliyim” yerine “çocuğa seçenekler sunmalıyım ve çocuk seçimlerinin sonuçlarını deneyimleyerek bunu öğrenmeli”. Çünkü ben ebeveyn olarak kural koyucu gibi davranırsam, çocuğum bunu hissedecek ve kendi kimliğini oluşturma dürtüsüyle bana karşı koyacak ve çatışacağız. Ya da tam tersi; benim kurallarıma boyun eğecek, korkacak ve kendi kimliğini benim doğrularım üzerinden şekillendirecek, kendi benliğine yabancılaşıp kendi sesini bulamayacak. O zaman ne yapacağız? Emir vermek yerine seçme şansı yaratacağız. Küçük çocuğa küçük seçimler, büyük çocuğa büyük seçimler.
SEÇENEK SUNARKEN
Seçim verdiğimiz an seçim veriyoruz. Yani çocuğun verdiğiniz iki seçenekten istediğini seçmeye hakkı var. Sizin seçmesini umduğunuz şeyi seçmeyebilir, bu onun hakkı. Buna razı olmayacaksanız bu sürece hiç başlamayın daha iyi.
Seçenek verirken mutlaka cümlenizde “seçmek” kelimesini kullanın.
Diyelim ki çocuk sizin sunduklarınızın dışında bir şey seçti. Örneğin; siz ona bir parça çikolata yemesi için izin vermiştiniz ve o da çikolatamın tümünü yiyeceğim diye tutturdu. Bu durumda sizin söyleyeceğiniz şey “tatlım, çikolatanın tümünü yemek istediğini biliyorum. Ancak üzgünüm ki çikolatanın tümünü yiyemezsin. Şimdi çikolatanın tümünü yemeyi seçersen aynı zamanda yemekten sonraki tatlı hakkından da vazgeçmeyi seçmiş olursun. Bu cümleden sonra çocuk seçimini yapar. Yüksek ihtimalle çikolatanın tümünü yer. O afiyetle çikolatasının tümünü yerken siz de ona şunu hatırlatabilirsiniz “görüyorum ki yemekten sonraki tatlı hakkından vazgeçmişsin”. Buraya kadar sorun yok. Asıl mesele yemekten sonra tatlı zamanı geldiğinde, çocuğunuz tatlı yemek için elini tabağa uzattığında başlayacak. Çünkü sizin ona kıyamayacağınız biliyor. İşte o noktada ona dönüp “canım sen biraz önce çikolatanın tümünü yiyerek bu tatlı hakkından vazgeçmeyi seçtin. Üzgünüm bunu biz yiyeceğiz ve sen yemeyeceksin”. Ve yemeyecek. Bu noktada kararlı, şefkatli ve net olmanız çok önemli. Bir iki denemeden sonra artık düşünerek, kar zarar hesabı yaparak seçimler yapacağından emin olabilirsiniz.
SEÇMEK FİİLİNİ CÜMLEDE KULLANMAK NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ?
Çünkü her bünye boyun eğmek değil; seçim yapmak ister. Yaşı kaç olursa olsun. Ki burada çocukların seçim yapmayı belki de hayatlarında ilk kez deneyimleyecekleri bir durumdan bahsediyoruz. Çocuk seçim yapacak, bu seçimin kendisi için bazen iyi bazen kötü sonuçları olacak. Seçimlerinin sonuçlarını görmeyi ve değerlendirmeyi öğrenecek. Seçimlerinin bazen bedelini ödeyecek ve bu süreçte biz ebeveyn olarak ona destek pozisyonunda olacağız. Anlattığım bu modelde “aaa bak gördün mü, sana iki seçenek sunmuştum, bunu sen seçtin,şimdi ağlaman boşuna” gibi cümleler yok. Şefkat var. Şefkat ve kurallar bir arada olur. Birinden biri yoksa sağlıklı ilişki yok demektir.
Peki çocuk yaptığı seçim sonucunda acı çekiyor, ağlıyor, tepiniyorsa ne yapacağız?
Şefkatli, yumuşak bir ses tonuyla“canım görüyorum ki seçiminden memnun değilsin, çok üzgünsün. Ben buradayım. Oooo bağırarak ağlamaya ihtiyacın var. Evet ağlamak istemen normal. Bazen doğru seçim yapamayıp pişman olabiliriz, üzülebiliriz. Sana sarılmamı ister misin?” ve benzeri cümleler kurabiliriz.
Tutumunuzdan ödün vermeden, kararlı ve çocuğun ağlamasına alan açarak; sevgi dolu ve kararlı bir duruş mümkün…