Çocuğumun Geleceği için Kaygılanıyorum

Yazar Kübra MetePsikolog • 1 Haziran 2020 • Yorumlar:

Bazı tarihlerin yazılışlarına bir anlam yüklemenin herhangi bir açıklaması var mıdır bilmiyorum ama içinde 0 rakamı olan tarihlerin farklı bir gücü olduğunu düşünüyorum. Belki doğum tarihimdeki 0’ın hayatıma kattığı anlamdan böyle bir yorum çıkarıyorum belki de çocuksu bir düşüncedir bilemiyorum. Dolayısıyla 2000, 2010, 2020 şeklindeki tarihlere adım atmak beni her zaman heyecanlandırmıştır. 2020 yılı sadece bizim için değil Dünya’nın pek çok noktasındaki insanlar için de farklı bir giriş yaptı hayatımıza.

Güne başlarken ne duysam artık şaşırmam dediğimiz bir süreçten geçtiğimiz pek aşikâr. Korona virüsü, ülkemize gelmeden önce diğer ülkelerde yaşandığı için çok yabancı olmadığımız bir şeydi ama bizim ülkemize geldikten sonra yani deneyimledikten sonra fazlasıyla sarsıldığımız doğrudur. Yaklaşık üç aylık bir süreç artık bu virüsle nasıl yaşamaya çalışacağımız noktasında bize yeterince zaman verdi. Bir süre daha maskeli ve sosyal/fiziksel mesafeli yaşamaya dikkat ederek hijyen kurallarını önemseyerek yaşantımızı yeniden çerçeveleyeceğiz. İşte tam bu yeniden çerçeveleme konusunda bilişsel esneklik ve duygusal denge konuları bizim en büyük kaynaklarımız olacaktır.

Bilişsel esneklik; insan beyninin, karşılaştığı karmaşık ve yeni herhangi bir duruma uyum sağlayabilmesi, problem çözme becerilerini kullanabilmesi ve düşüncelerinin farkına varabilmesi olarak nitelendirilebilir. Psikolojik sağlamlılık ve dayanaklılık kelimeleri ile benzer noktalara vurgu yapan bu beceri, şu an ihtiyaç duyduğumuz en değerli kaynaklar arasındadır.

Duyguları dengede tutma becerisi, bir diğer önemli kaynaktır. Hem fiziksel sağlığımızın hem psikolojik sağlamlığımızın büyük bir sınavdan geçtiği yaklaşık üç aylık bir süreci düşünecek olursak duygularımız sık sık dalgalanabiliyor. Bu dönem en güçlü hissettiğimiz duygular, korku ve kaygı olabilir. 

Duygulardan bahsederken, özellikle bu süreçte en fazla kaygının üzerinde duruyoruz. Nedense kaygı bana göre iki ucu keskin bir bıçak gibi. Yeri geldiğinde hayatta kalabilmemiz için tehlikeli durumlarda ihtiyaç duyduğumuz kaygı, düzeyini aştığı zaman yaşamımızda bir sağlık problemi haline gelir. Mesela, ortalama 36.5-37 Cº olması gereken vücut ısımızın, 35 Cº altına düşmesi ile hipotermi; 38 Cº üstüne çıkması ile hipertermi sınırına geçmiş oluruz. Yani, vücut ısısı gibi kolestrol, tansiyon benzeri tüm değerlerimiz fiziksel sağlığımız için ne demekse; psikolojik sağlığımız için de duygularımızın dengesi de odur. 

Peki, hem kendimizi hem ailemizi hem de çocuklarımızı ve geleceğimizi düşündüğümüz bu pandeminin kaç bilinmeyenli denklemi ile nasıl ilerleyeceğiz. Nasıl bir gelecek hayali kuracağız? Çocuğumuzun geleceği için kaygılanmamak nasıl mümkün olacak?

Bu noktada Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisini iyi anlamak bize bir soluk aldırabilir. Maslow, yaşamın ilk temel ihtiyaçlarının uyku, yemek, ısınmak gibi fiziksel ihtiyaçları karşılamak olduğunu, ardından sırayla güvenlik, ait olma, değer görme ve kendini gerçekleştirme ihtiyaçları olduğunu belirtir. Hayatımızın özeti gibidir bu şema. Bu basamaklarda ne kadar emin olursak bir diğer basamağa o şekilde geçebiliriz. Şimdi bu basamağın hangi katında olursak olalım özellikle Korona ile birlikte tepetaklak olduğumuz ve sıfır noktasına indiğimiz bir süreç geçiriyor olabiliriz. Ve biz bu basamaklarda nerede kalmışsak oradan yolumuza devam etmek istiyor da olabiliriz. Ama şu an bizim acil durumda ilk kurtarılacaklar listesinde olduğu gibi önceliklerimize odaklanmamız önemli. Önceliğimiz ilk etapta fiziksel ihtiyaçlarımız (maddi-manevi kaynaklarımız) ve güvenliğimiz olacaktır. Kaynaklarımızı tarayacağız, bir zaman bu basamaklardan nasıl geçmişsek tekrar geçmenin yollarını arayacağız. Çok kolay olduğunu söylemiyorum ama kesinlikle mümkün. Kimimiz bireysel kimimiz de destek alarak ilerleyebilir ve odak noktamızı uzun süreli geleceğe değil yakın zamanlı geleceğe odaklamaya çalışabiliriz. 

Basamaklarda ilerlemeye çalışırken bir yandan da psikolojik sağlamlığımızı güçlendirebilmek için bilişsel esnekliğimizi ve duygularımızı gözlemlemeye devam edebiliriz. Çocuklarımızla, o an yaşadığımız mutluluğa, enerjiye, dokunuşa odaklanmak bize iyi gelebilir. Bu sırada zihnimize gelen kaygılı düşünceleri misafir edip tekrar çocuğumuza yönelebiliriz. 

Pek çok ebeveynden “biz yine bir şekilde yaşadık, atlattık; dünya gittikçe çok daha tehlikeli ve baş edilemez bir yere doğru gidiyor. Çocuklarımızın okul hayatı, üniversite ve meslek yaşantıları, evlilikleri nasıl olacak ya da olacak mı?” gibi kaygılı ifadeleri o kadar yoğun duyuyoruz ki. Tekrar ifade etmem gerekirse umut ederek ve çabalayarak ilerlerken, kontrol edemediğimiz durumlar için biraz soluk almamız gerekiyor. Daha yakın geleceğe odaklanabiliriz. Mesela normalleşme süreçleri devreye girdikçe bu yazı nasıl geçirebileceğimizi düşünebiliriz. Bundan beş-on yıl sonrası için de umut etmek, hayal kurmak çok değerli tabiki ama olumsuz düşünceler size misafir olarak gelmeye başladığında da bunu fark edin. Her misafirliğin bir sonu vardır. Eğer misafirimizi kabul eder onu bir süre dinler ve ihtiyaçlarını karşılarsak bir süre sonra usulca yanımızda ayrılacaktır.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)