Çocuğunuzu anaokuluna verdiniz. Sizi neler bekliyor?

Yazar Emine EraslanPedagog • 5 Aralık 2016 • Yorumlar:

Çocukların büyük kısmı yeni okullarına isteyerek gidiyorlar ve çok mutlular. Sonra birden bire isteksizlik, gitmeyeceğim diye ağlamalar başlıyor. Nedeni basit: İlk günler onlara misafirlik gibi geliyor. Bir hafta – 10 gün sonra kuralları fark ediyorlar. Halbuki evde kural yoktu! Hatta kuralların çoğunu kendileri koyuyorlardı: Yemeğini beğenmez ise, alternatif yiyecekler var. Yemeğini yemedi, acıkınca yer. Okulda öyle değil, yemeğini yemek saatinde yemezse aç kalır. Evde evin küçük prensi – prensesi idi, okulda kendisi gibi bir dolu prens – prenses var, hepsine eşit muamele yapılıyor. Demek ki eve geri dönmeli ve tekrar evin prensi – prensesi olmalı.

Anne babalar, lütfen bu tuzağa düşmeyin. Siz karar verip okula başlattı iseniz, çocuğunuz okula düzenli gidecek. Çocuğunuz istemiyor diye ara veremezsiniz. Kararlı ve tutarlı kalın, çocuğunuzu okuluna gönderin.

Çocuğunuzu anaokuluna verdiniz. Neler yapmalısınız?

Sınıf öğretmeni ile iş birliği içinde olmalısınız. Eğer bir sorun varsa en başından haberdar edilmelisiniz ki büyümeden çözülebilsin. Okula para veriyorum diye öğretmenleri bunaltmamalısınız. Onlarla hesap sorar gibi konuşmamalısınız. Diyaloğa açık olduğunuzu, sorunları karşılıklı konuşarak çözmek isteğinizi ifade etmelisiniz. Bilelim ki, öğretmen sınıfa girip kapıyı kapattığı anda çocuğumuz artık ona emanet. Öğretmenler de insan, çocuklarımız çok kıymetli, iş birliği çok çok önemli.

Bazen velilere soruyorum, okul nasıl gidiyor diye, “Bilmem” diyorlar, “okulda henüz toplantı olmadı”. Toplantı beklemeden öğretmenle haberleşebilmelisiniz. Çoğu okulda çocuğa ait günlük defter tutulur. Hem öğretmen, hem de anne baba o günle ilgili notları günlük deftere yazarlar. Defter çocukla birlikte her gün okula gidip gelir.

Çocuğumuzu anaokuluna verdiğinizde tek beklentiniz akademik bilgi olmamalı. Arkadaş ilişkileri, grupla birlikte oyun oynama ve rol alma da önemlidir. Velilerin bu sosyal yanı da takip etmelerini önemle öneririm.

Bazı okullar çok iddialı. Özellikle zihinsel gelişime odaklılar ve daha üstün, daha ileri çocuklar yetiştirmeyi vaat ediyorlar. Eğer anne baba olarak bu tür bir okulu tercih ediyor iseniz çocuğunuzun yaşı düzeyinde bilgi almasına ve doyasıya oyun oynayabilmesine dikkat edin. Aksi takdirde çocuğunuzdan onun çocukluğunu çalıyorsunuz. İlkokulla birlikte akademik bilgi başlıyor ve öğrenmenin, okumanın sonu yok. Ama çocukluk geri gelmeyecek.

Büyük şehirde yaşıyorsanız anaokulu için çok çeşitli ekollerde çok fazla alternatifiniz var. Okulların tanıtım günlerine gidin, okulları gezin, kendi aile yapınıza ve eğitimden beklentinize uygun okulu seçin.

0 – 6 yaş çocukların gelişimi ve öğrenmesi tüm dünyada aynıdır. 0 – 6 yaşta her çocuğun yapması gereken davranışlar, öğrenmesi gereken bilgiler, oynadığı oyunlar aynıdır. Örneğin bir bebek 1 yaş civarında yürür, 6 aylık bebeği yürütemeyiz. 6 aylık bebeği yürütebilecek bir teknik dünyada yoktur. 2 yaşında bir çocuk kalem tutabilir, karalayabilir. Ama çöp adam, ev, vs. çizemez. 5 yaşında bazı çocuklar okuyabilirler, ama 7 yaş çocuğu gibi yazamazlar. 2 yaşındaki çocuk harika koşabilir, tırmanabilir ama ancak 3 yaşından sonra bisiklet pedalı çevirebilir. Bu yüzden anaokulu programları tüm dünyada genel olarak aynıdır. Okulun özelliğine göre fark ayrıntılardadır.

İyi bir anaokulundan beklentileriniz ne olmalıdır?

Öğretmen çok önemlidir. Öğretmenin çocuklarla kurduğu iletişime ve ilişki biçimine çok dikkat etmelisiniz. Öğretmen sevgi dolu olmalı, ama kuralları da olmalıdır. Çünkü kuralsız bir eğitim olamaz. Öğretmen kuralları koyarken velilere de ihtiyaç duyabilir, öğretmenle iş birliği yapmalısınız.
Eğitim programını takip etmelisiniz. Çocuğunuz neler öğrendi, nasıl öğrendi. Burada sadece akademik bilgiyi kast etmiyorum, çocuğunuz yeni oyunlar, yeni şarkılar da öğrenmeli. Okulu mutlaka ünitelere bağlı geziler düzenlemeli, çocuk tiyatrolarına götürmeli. Okul götürmüyor ise çocuğunuzu tiyatroya siz götürmelisiniz. Okullardaki drama etkinlikleri de çok önemlidir.
Evde her akşam çocuğunuzla konuşmalısınız. O gün okulu nasıl geçti, neler yaptı? Mutlu mu, mutsuz olduğunu his ettiği anlar var mı? Özellikle 5 yaş çocuğu okulunu ve gününü çok ayrıntılı anlatır. Çocuk kendini ifade etmelidir. Mutsuzluklarını anlatabilir ise rahatlar ve çözümü kendi de bulabilir.

Örnek: Sınıftaki en güzel araba ile o oynamamıştır, başka bir çocuk oynamıştır. Bundan dolayı mutsuzdur. İfade etmesi önemlidir, çünkü yarın da o oyuncakla kendisi oynayabilir, ya da gidip arkadaşından isteyebilir, ya da öğretmene söyleyebilir, vs. Bu tip durumlarda sorunu öğrenin ama siz çözmeyin. Sadece çocuğunuza çözüm yollarını önerebilirsiniz.

Okullarda kesinlikle önermediğim televizyon, yani ekranlardır. Okulunuz çocukları oturtup çizgi film seyrettirmemelidir.
Her okulda mutlaka serbest oyun saati olmalıdır. Çocuğunuzun bu saatte ne yaptığını, ne oynadığını, kimlerle oynadığını öğretmeninden öğrenmenizi tavsiye ederim.

Örnek: Bazı veliler (gururla) diyor ki: “Benim çocuğum lider ruhlu. Hep yönetmek istiyor, hep oyunu kendi kurmak istiyor.” Halbuki doğru olan o grupta her çocuğun sıra ile lider olmasıdır. Çocuğunuz hep lider olmak istiyor ise, bir süre sonra diğer çocuklar tarafından oyuna alınmayacak ve yalnız kalacaktır.

Çocuğunuz okula gitmek istemiyorsa nedenini mutlaka öğrenmelisiniz. İsteksizlik bazen çocuğun kendisinden, bazen öğretmeninden, bazen de okulun sisteminden kaynaklanabilir. Nedenini bilirseniz çözüm de daha hızlı gerçekleşebilir. İsteksizlik okulun sisteminden kaynaklanıyor ise okulu değiştirebilirsiniz. Ancak çocuğu evde bekletmemelisiniz.

Sonuç olarak okul öncesi kurumları öneriyor, çocuğunuzu mutlaka bu tür kurumlara göndermenizi tavsiye ediyorum.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)