Çocuklar ve Güvenli Bağlanma
Yazar Damla Kankaya • Psikolog • 10 Mayıs 2022 • Yorumlar:
-
Çocuğum neden benimle güvenli bağlanamadı?
-
Çocuğum bensiz 5 dakika duramıyor, odadan ayrıldığım an ağlamaya başlıyor.
-
Çocuğumu sakinleştiremiyorum, kendimi anne olarak yetersiz hissediyorum.
-
Bebeğim doğduğunda ondan aylarca ayrı kaldım, şuan benimleyken sürekli huzursuz.
-
NE YAPMALIYIM?
Bir kişinin başka bir kişiyle oluşturduğu duygusal bağ, ‘’bağlanma’’ olarak bilinir. Bağlanma süreci, bebek doğduğu andan itibaren değil, anne karnına düştüğü andan itibaren başlar. Bu bağ, birincil bakımveren ile bebek arasında özellikle yaşamın 6-12 aylarında gelişen ve bebekte güven duygusu oluşturan güçlü bir bağdır. Psikologlara göre, bir çocuğun erken yaşta annesi, babası, bakıcısı ile kurduğu bağ, yaşamı boyunca sürecek geniş kapsamlı sonuçlara sahiptir. Bu nedenle bebeklerin bağlanma özellikleri ve bu özellikleri etkileyen faktörler birçok araştırmacının ilgisini çekmiştir.
-
Ainsworth’un Bağlanma Sınıflandırması
Güvenli Bağlanma : Bebek annesinin yanında rahattır ve oyun odasında rahatça oynar.
Güvensiz – Dirençli Bağlanma : Anne oyun odasını terk ettiğinde, bebek aşırı derecede rahatsız olur ve gözlemci bebeği yatıştıramaz.
Güvensiz – Kaçınmacı Bağlanma : Anne oyun odasını terk ettiğinde, bebek pek etkilenmemiş görünür.
Dağınık Bağlanma : Bebek annesinin yanındayken korkuludur, şaşkındır ve çatışma içindedir. Bu durum annesi ile bebeğin sorunlu bir ilişkileri olduğunun göstergesidir.
-
Psikologlara göre, dönemsel olarak ele alındığında;
0-2 ay: Bebeğin meme arama, baş döndürme, emme, yutma gibi davranışları ‘’bağlanma öncülleri’’dir.
2-6 ay: Bebek bakım veren kişiye gülümsemeye ve onunla uzun süreli göz teması kurmaya başlar. Bu dönem “bağlanmanın oluşma aşaması”dır. Bebek henüz bağlanma figürünü seçmemiştir ancak ebeveynlerini tanır ve onlara tepki verir.
7.ay: Bebekler bağlanacakları kişiyi seçer ve çok geniş olan sosyal çevresini sınırlandırmaya başlar. Bu dönem yabancı kaygısının başladığı dönemdir. 7-24.aylarda bağlanma netleşir. Artık bebek ilgisini, tüm ihtiyaçlarını karşılayan kişiye yöneltir. Bu kişiye “birincil bakımveren” denir. Birincil bakımvereni ile bebek arasındaki ilişki herkesten farklıdır.
Sağlıklı gelişim için bebeklerin fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının karşılanması gerekir. Temel ihtiyaçların karşılanması, sağlıklı fiziksel gelişimin yanı sıra bebek ile birincil bakıcı arasında sağlıklı ve güvenli bir bağlanmaya katkıda bulunur. Birincil bakımveren, bebeğin isteklerine ne kadar duyarlıysa, onu ne kadar dinliyor ve ne kadar anlamaya çalışıyorsa bebek ve bakımveren arasında o kadar sağlıklı bir bağlanma gelişir. Sağlıklı bağlanma geliştirebilen bebeklerde temel güven duygusu oluşur.
Bakımverenleri ile arasında güvenli bir bağlanma olan çocuklar, bakımverenin her zaman yanında olduğunu ve ihtiyaçlarına cevap vereceğini, ulaşılabilir olduğunu bilir. bakımverenin yanındayken rahattır. Güvenli bir bağlanma olan çocuklar, annenin-babanın yokluğunda tepki gösterir fakat geri döndüğünde sakinleşirler. Anlaşıldığını, değerli olduğunu, kabul edildiğini hisseden ve güvenli bağlanan çocuğun hem kendine ve hem de çevresine güveni olumlu yönde desteklenecektir.
-
Çocuğum neden benimle güvenli bağlanamadı?
Güvensiz bağlanan bebeklerin annelerinde düşük benlik saygısı, ebeveynlik görevlerinde ve başa çıkma stratejilerinde yetersizlik göze çarpar. Bazı annelerde doğum sonrası depresyon görülebilir ya da ciddi bir psikotik bozukluk söz konusu olabilir. Bebeğin, bağ kurmasını engelleyebilecek, gelişim geriliği ya da tıbbi sorunlar olabilir. Bağlanma sorunu yaşayan bebeklerin çoğunun zor mizacı olduğu, beslenme ve uyku alışkanlıklarının düzensiz olduğu, sinirli oldukları ve yatıştırılması zor oldukları bilinmektedir. Anneler bazen, acıktıkları için ağlayan bebeklerini kucaklarına alıp teselli etmek yerine, onları emzirmeye çalışırlar. Bazense anne ihmalkar davranabilir ya da bebeğe karşı aşırı müdaheleci bir tutum sergileyebilir. Tüm bu davranışlar bağlanma sürecini engelleyen davranışlardır.
-
Peki bu sorunu çözmenin bir yolu yok mu?
Oyun Terapisi, 0-12 yaşlar arasında bağlanma ilişkilerinin yeniden kurulması ve çocuğun travmatik süreçle baş ederek süreci yeniden anlamlandırmasına yardımcı olan, çocuklarda var olan travmaları, depresyonu, kaygı ve takıntıları, eğer yaşadıysa cinsel istismarı, tuvaletini kaçırma problemini, uyku ve beslenme problemlerini, duygusal olarak bozuklukları ve düşünce sıkıntılarını ortaya çıkartabilen en başarılı psikoterapik yöntemdir. Bu sayede çocukların iç dünyasıyla bir terapi süreci geçirilir ve yaşadıkları sıkıntıların atlatabilmeleri için profesyonel destek süreci başlar.