Çocuklar Yetişkin Rolüne Geçiyor: Ebeveynleşme Kavramı
Yazar Elif Segah Berkem • 15 Mart 2024 • Yorumlar:
Çocukluktan erişkinliğe uzanan dönemin her aşamasında şüphesiz en önemli unsurlardan biri ebeveynlerdir. Güncel görüş, çocuk ve ebeveyn arasındaki ilişkinin karşılıklılık temelinde hem ebeveynin hem çocuğun birbirlerini etkiledikleri ve birbirlerinden bir şeyler öğrendikleri diyalektik bir ilişki modeli olduğudur (Kağıtçıbaşı, 2007). Evrensel ebeveynlik kurallarından biri ebeveynin çocuğun fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamasıdır. Ne yazık ki bazı ailelerde ebeveynler rollerini yerine getirmez ve aile içi denge bozulur, böyle durumlarda çocuklar dengeyi yeniden sağlamak için ebeveynlik rolünü üstlenebilirler. (Minuchin, 1988) Böyle ailelerde ebeveynler kasti ya da kazara çocuklarının onların sorumluluklarını almasına ortam sağlarlar (Hooper, 2008).
Ebeveynleşmeye farklı yaklaşımlardan biri her durumda olumsuz olmayacağı yönündedir. Jurkovic (1997), kavramı genişleterek yıkıcı veya uyumsal ebeveynleşme şeklinde iki tür ifade etmiştir. Yıkıcı ebeveynleşme, çocuğun bir yetişkin gibi davranmasını ve aile üyelerinin sorumluluğunu almak adına kendi ihtiyaçlarının görmezden gelinmesine razı olmasını yani fedakârlık yapmasını ifade eder. Uyumsal ebeveynleşme ise çocuğun yaptığı fedakarlıkların ailenin farkında olmasını ve takdir edilmesini içerir. Uygun kültür normları çerçevesinde çocuğun gelişim dönemine uygun görevler verilirse ebeveynleşme, sağlıklı gelişimde işlevsel bile olabilir (Hooper, 2009; Jurkovic, 1997).
Minuchin (1974), ebeveynleşme davranışlarını duygusal ve fiziksel ebeveynleşme olmak üzere iki alt boyuta ayırmıştır. Fiziksel ebeveynleşme davranışı; ev işleri, temizlik, bulaşık yıkama, fatura yatırma, kardeşine bakma gibi günlük fiziksel aktiviteleri kapsar. Sağlıklı bir düzeyde olduğunda uzun vadede çocuğun sorumluluk alma ve başa çıkma becerilerini geliştirdiği için olumlu sonuçlar doğurabilmektedir (Thirkield, 2002). Duygusal ebeveynleşme ise çocuğun kendi ebeveynlerine duygusal destek sağlamasını ifade eder (Minuchin, 1974). Çocukta gelişimsel düzeyinin üstünde ona ait olmayan sorunları çözme, sır tutma, kriz anlarında çözüm üretmeye çalışma, arabuluculuk gibi davranışlar gözlenir. Duygusal ebeveynleşme, çocuk için en zararlı ebeveynleşme türü olarak kabul görmüştür. (Aldridge, 2006; Chase, 1999; Hooper, 2007; Katz ve ark., 2009).
Ebeveynleşmenin yaşanması için birçok risk faktörü mevcuttur. Bunlardan biri ebeveynler arası çatışma, özellikle boşanma sonrası bağın zarar görmesi ve çocuğun artan sorumluluğudur (Johnston, 1990; Peris ve Emery, 2005). Psikolojik sorunlar ve ebeveynleşmenin korelasyonunu inceleyen çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Depresyon, kaygı somatik yakınmalar gibi problemler özellikle duygusal ebeveynleşmede yaygın olarak görülmektedir (Hooper ve ark., 2008). Hooper ve Wallace’e ait (2010) ebeveynleşmede algılanan adalet ve psikopatoloji arasındaki ilişkiyi inceledikleri çalışmada, kişilerin bu süreci haksız ve karşılıksız olarak niteledikleriyle doğru orantılı olarak somatik yakınmalarının arttığı bulunmuştur. Alanyazındaki bulgular duygusal ebeveynleşmenin fiziksel olana göre daha olumsuz doğurguları olduğu yönündedir (Earley ve Cushway, 2002; Hooper, 2007; Hooper, 2012; Tompkins, 2007).
Bu durumla başa çıkmak ya da daha iyisi önlem almak için en sağlıklı yol, aile bireylerinin uzmanlardan destek almalarıdır. Aileyle çalışan psikologlar, aile içi dinamikleri anlamak ve uygun stratejiler geliştirmek konusunda uzmandırlar. Ebeveynlerin çocuklarına uygun görev ve sorumluluklar vererek onların gelişimine destek olmaları, çocuklarının duygusal ihtiyaçlarına daha duyarlı olmaları ve sağlıklı iletişim becerilerini geliştirmeleri için uzmanlarla iş birliği yapmaları gerekmektedir. Bu süreçte, aile birlikte çalışmalı ve birbirlerine destek olmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, her aile farklıdır ve her durum benzersizdir, bu nedenle bir uzmandan destek almak, ailenin ihtiyaçlarına özel olarak uygun stratejilerin belirlenmesine yardımcı olabilir.
Psk. Elif Segâh Berkem