Çocuklarda Ayrılık Kaygısı
Yazar Beste Ergün Özel • 29 Mayıs 2023 • Yorumlar:
Kaygı birçok bilimsel kaynakta anksiyete ve endişe kelimesi ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle çocuklarda ayrılık kaygısı ile çocuklarda ayrılık anksiyetesi veya ayrılık endişesi diye bahsedilen durumlar birbiriyle tıpatıp aynıdır.
Çocuklarda ayrılık kaygısı, doğal gelişim süreci içerisinde belli yaş aralıklarında belli düzeylerde yaşanabilen ve normal olarak kabul edilen bir durumdur. Özellikle bebeklik ve erken çocukluk dönemi olarak adlandırdığımız 0-3 yaş aralığında kendisine bakım veren kişilerden ayrılan sağlıklı bebeklerin belli bir düzeyde kaygı (anksiyete) hissetmeleri oldukça normaldir.
Ebeveyni veya çocuğa bakım veren (bakıcı, anneanne, babaanne vb.) ile kurduğu ilişkide bebek, hem fiziksel hem de duygusal anlamda bakıma muhtaç durumdadır. Dolayısıyla bu bakımı onların kendisine sağlamasını bekler. Bu nedenle bebek için bugüne kadar tüm ihtiyaçlarını karşılayan ve her daim yanında olan kişilerden ayrı kalmak oldukça güçtür.
Bebeklik döneminde dünyayı anlama ve anlamlandırma becerileri yeteri kadar gelişmediği için bebek, kendisinin yanından ayrılan kişilerin tekrar geri dönmeyeceğinden endişe duyabilir. Aslında bu endişe, bebeğin diğer kişi ile kurduğu yakın duygusal ilişkiye dair hissettiği güven ve bağlılığın bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bebeklik döneminde oluşabilen ve belli bir düzeye kadar doğal olarak karşılayabildiğimiz ayrılık kaygısı durumu, bebeğe bakım veren kişiler tarafından sağlıklı şekilde yönetilmesi ve kademeli biçimde çözümlenmesi gereken hassas bir durumdur.
Bu hassas duruma bağlı olarak gelişen kaygı duygusu bebeklikte çözümlenemediğinde büyümenin her bir aşamasında farklı durumların içerisinde ayrılık kaygısı olarak kendini gösterir. Yani bebeklikte çözümlenmemiş ayrılık kaygıları çocukluk dönemine, çocuklukta çözümlenememiş ayrılık kaygıları da ergenliğe ve yetişkinliğe geçerek şekil, boyut ve düzey değiştirebilir.
Özellikle çocukların ebeveynlerinden ya da bakım verenlerinden birinin işe gitmek için evden çıkması gibi belli bir süre ayrı kalması gereken durumlarda, parkta kendine arkadaş edinebilme gibi başkalarıyla da sosyal ilişkiler kurması gerektiği zamanlarda ve okul adaptasyonunu sağlayabilmesi gibi en çok da okula başlama yaşı geldiğinde çocuklarda ayrılık kaygısı daha belirgin şekilde gözlemlenebilir.
Çocuklarda Ayrılık Kaygısı Kaç Yaşında Başlar?
Çocuklarda ayrılık kaygısı, kişi sürekliliğinin kazanılmasından sonra 6 – 8 aydan itibaren başlamaktadır. Kişi sürekliliği, bebeklerin bir kişi mevcut ortamdan çıksa bile o kişinin hâlâ var olduğunu bilmesi durumudur.
6-8 aydan itibaren bebekler, henüz zaman kavramı yeterince gelişmiş olmadığı için ortamdan ayrılan bakım verenlerinin geri dönüp dönmeyeceğini bilemezler. Dolayısıyla bakım verenleri ortamdan ayrıldıklarında onların kendilerini bırakıp gitmeleri hakkında endişelenirler. Bebeklerin yaşadığı bu kaygı, bağlanma süreci tamamlanana kadar geçen süre içerisinde normaldir. Ama bir bebek ayrılık kaygısı belirtilerini sürekli gösteriyorsa o zaman düzensiz, tutarsız ve endişeli olmayı gerektirecek bir durum olduğu düşünülebilir.
Çocuklarda ayrılık kaygısı, bebeklik döneminde başlar. Ancak bakım veren kişiler tarafından çocukların uygun ve güvenli bir biçimde diğer insanlar ve dış dünya ile temasının sağlandığı, kendilerinden bir süre ayrı kalabildiği ortamlar oluşturulduğu takdirde bu kaygı azalır. Dolayısıyla ayrılık kaygısı eskisi kadar yoğun yaşanmaz. Çocuklar, kendisine bakım veren kişilerle sağlıklı ayrılma ve keyifli kavuşma anlarını yaşadıkça bu sahne çocukların zihninde pekişir.
Sağlıklı bir ayrılık ve kavuşma durumunun çocuk zihninde yarattığı pekişme, 2 güçlü güven bağını ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlardan biri ebeveynlerine güven bağı, diğeri ise ebeveynin güvendiklerine güven bağıdır. Bu iki güçlü bağın sonucunda çocuklar ebeveynlerinin kendilerini terk etmeyeceklerine güvenirken, ebeveynlerinin kendisi için seçtiği kişilerin de (öğretmen, anneanne, babaanne, oyun ablası, bakıcı vs.) güvenilebilir kişiler olduğuna inanırlar. Dolayısıyla bakım verenlerinden uzak kaldıklarında kaygı yerine mutluluk, huzur ve keyif duygularını daha rahat yaşayabilmektedirler.
Çocuklar, güven bağı geliştirdiğinde kendini çok daha huzurlu hissedebilir. Örneğin, kendisini okula bırakan annesinden ayrılırken annesinin belli bir süre sonra tekrar geri gelip onu okuldan alacağını bildiği için (ebeveyne güven) ve annesinin onu güvenilir bir öğretmene teslim ettiğine inandığı için (ebeveynin güvendiklerine güven) çocuk, okulda arkadaşlarıyla da eğlenceli ve keyifli vakit geçirebilmektedir.
Böylece çocuklar, bakım verenleriyle yaşadıkları ayrılıkların da sonsuz ayrılıklar olmadığından emin hâle gelir. Tüm bunların sonucunda çocuklar, bakım verenlerinden ayrılma durumunda duygularıyla daha kolay biçimde baş edebilmektedirler.
Çocukların ayrılıklar konusunda daha az tepki verdikleri ve zorlu duygularıyla baş edebildikleri bir hâle gelmeleri için 3 – 4 yaşına kadar bakım verenlerinden ayrılma durumlarına alıştırılmaları gerekir. Bu yaş dönemini geçtiği hâlde ayrılığa dair yoğun kaygı belirtileri gösteren çocuklarda “ayrılık kaygısı bozukluğu” olma olasılığı vardır.
Çocuklarda Ayrılık Kaygısı Bozukluğu Nedir?
Ayrılık kaygısı bozukluğu, çocukların ebeveynlerinden veya onlara bakım veren kişilerden ayrıldıkları zamanlarda meydana gelen oldukça yoğun ve gerçekte var olan ayrılma durumunun içeriğine uygun olmayan aşırı huzursuzluk ve endişe hâlidir. Çocuklarda ayrılık kaygısı birçok farklı davranış biçiminde gözlemlenebilir. Bunlar, aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Çok fazla ve yoğun şekilde ağlama, bağırma
Bakım veren kişilerden ayrılmayı asla kabul etmeme
Bakım veren kişilere fazlaca yapışma
Bakım veren kişilerden ayrılmayı gerektiren durumlarda mide bulantısı, karın ağrısı veya baş ağrısı gibi çeşitli fiziksel yakınmalar dile getirme
Terleme, titreme, kalp çarpıntısı, sık nefes alıp verme, gerginlik
Uykuya dalmada güçlük
Ayrılık durumlarının tetiklediği gece uykularında bozulmalar
Uyku sürecinde kâbuslar görme
Yalnız uyuyamama
Bakım veren kişilerden ayrılmamak için çeşitli bahaneler söyleme
Bakım veren kişilerden ayrılma anında artan endişe hâlini azaltmak ve kendisini sakinleştirmek için kendisiyle konuşmaya çalışan kişilerle iletişim kurmayı reddetmek
Kendisiyle sosyal ilişkiler kurmak isteyen farklı kişilere karşı kapalı olmak
Ayrılıkla ilgili konuşmalar olduğunda (örneğin okula gitme gibi) kulaklarını kapatma, bağırma, kendini yere atma gibi aşırı tepkiler gösterme
Ayrılık konusu geçtiğinde konuyu değiştirme çabaları
Çocuklarda yukarıda yer alan davranış bozukluklarının görülmesi, ayrılık kaygısının bir işareti olarak değerlendirilebilir.
Çocuklarda Ayrılık Kaygısı Bozukluğu Neden Olur?
Çocuklarda ayrılık kaygısı bozukluğuna neden olan birden fazla etken söz konusu olabilmektedir. Söz konusu etkenleri inceleyerek bu kaygının ortaya çıkmasına neden olan durumlar hakkında bilgi sahibi olmak isterseniz aşağıda yer alan başlıklara göz atabilirsiniz.
Çocuğun Bakım Verenlerinden Ayrılma ve Özerklik (Otonomi) Kazanma Süreci
3 yaşına gelmiş bir çocuğun hiç bakım veren kişilerden ayrı bir zaman geçirmemiş, onlardan ayrı kalmamış olması çocuğun bakım verenlerine karşı bağımlı ilişkisini sürdürmesine neden olur. Çocuğun özerklik gelişiminin ideal bir şekilde yönetilebilmesi için ebeveynlerin çocuklarını uygun bir şekilde söz konusu ayrılıklara hazırlaması önemlidir.
Uygun Olmayan Ebeveyn Tutumları
Aşırı korumacı ebeveyn tutumları gösteren ebeveynlerin çocukları bakım verenlerinden ayrı olduğu zamanlarda dış dünyayla olan ilişkisini kendi kendilerine sürdüremeyeceklerine inanırlar. Çünkü onları dış etkenlere karşı koruyacak olan birinin olmadığını düşünürler. Bu nedenle bakım verenlerinden uzakta olduklarında kendine güvenememe, aşırı endişe ve korku hissedebilirler.
Bakım Verenlerin Çocuklarından Ayrı Kalmaya Dair Kaygıları
Bakım veren kişiler de çocuklarından ayrıldıklarında yoğun bir hüzün veya endişe hissedebilmektedirler. Bu ebeveynler çoğunlukla çocuğundan uzak kalarak kendi bireysel yaşamını sürdüremeyeceklerine inanırlar. Ayrıca kendilerinden başka hiç kimsenin çocuğuna iyi bakamayacağını düşünebilirler. Örneğin; çocuklarının yemek yemeyip bütün gün aç kalacağı, okulda salıncakta sallanırken düşeceği gibi durumları düşünüp paniğe kapılabilirler.
Uygun Anlatım Yapılmadan Gerçekleştirilen Ani Ayrılık Süreçleri
Bakım verenlerin çocuğa hiçbir bilgi vermeden, çocuğun fark etmediği bir anda ayrılığı gerçekleştirmeleri çocukta güvensizlik ve kaygı yaratabilir. Örneğin, çocuk oturma odasında oyun oynarken annenin çocuk ağlamasın diye gizlice evden dışarı çıkması ve çocuğun sonradan annenin evde olmadığını, onun belirsiz bir zamanda gittiğini fark etmesi sonucunda ayrılma kaygısı daha çok tetiklenebilmektedir.
Travmatik Olaylar
Kaza, ameliyat, ciddi hastalık, ölüm, taciz ve şiddet gibi travmatik olaylar, ayrılık kaygısının tetiklenmesine neden olan durumlardandır. Örneğin; bakım verenlerden birinin trafik kazası geçirmiş olması, çocuğun onlardan her ayrı kaldığında söz konusu kişilerin başına kötü olayların geleceği endişesini yaşamasına neden olabilir.
Olumsuz Sosyal Deneyimler
Çocuk, bakım verenlerinden uzakta kaldığı sosyal ortamlarda diğerleri tarafından olumsuz tutumlara veya zorbalıklara maruz kaldıysa bu durumlar çocuk için olumsuz sosyal deneyimlere dönüşebilir. Bu olumsuz deneyimler de ayrılık kaygısı şeklinde kendini göstermektedir.
Akut Rahatsızlıklar veya Psikolojik, Mental ve Fiziksel Problemlerin Varlığı
Soğuk algınlığı gibi akut rahatsızlıklarda ebeveynin çocuğuna yoğun bakım sağladığı hastalık süresinin bitmesi, şeker hastalığı gibi ebeveyninin sürekli kontrolünde olması gereken kronik bir rahatsızlık, farklı fiziksel hastalıklar veya çocukluk depresyonu gibi psikolojik sorunlara neden olan durumlar, çocuklarda ayrılık kaygısına sebep olabilir. Belirtiler, duruma göre akut ya da kronik şekilde kendini gösterebilmektedir.
Çocuklar, Bakım Verenlerinden Ayrı Kalmaya Nasıl Alışabilir?
Çocukların onlara ilgi, bakım ve duygusal yakınlık sağlayan bakım verenleriyle düzenli bir şekilde birlikte olmaya ihtiyaçları olduğu gibi, onlarla sağlıklı biçimde ayrılıklar yaşamaya da ihtiyaçları vardır. Ancak bu ayrılmayı sağlayabilmek çok kolay değildir. Çocukların ayrılık kaygısı bozukluğu geliştirmeden bakım verenlerinden sağlıklı biçimde ayrılabilmeleri için hem ebeveynlerin hem de varsa çocuğa bakım veren diğer kişilerin dikkat etmesi gereken bazı noktalar vardır.
Aşağıda yer alan önerilere dikkat edecek olan kişilerin çocuklarının bakım verenlerinden sağlıklı bir biçimde ayrılabilme ve ayrılık kaygısı geliştirmeme olasılığı yüksektir. Bunun için aşağıda yer alan önerilere göz atabilirsiniz.
Bebeklik döneminden itibaren çocukla ayrılabilmeyi sağlayacak güvenli ortamlar oluşturulmalıdır. Örneğin; çocuk ile ebeveynin bazen ayrı odalarda olabilmesi ya da çocuğun farklı bir güvenilir yetişkin ile baş başa kalması gibi durumlar, çocuk tarafından deneyimlenmelidir.
Çocuğun bakım vereniyle ayrı kalacağı durumlar; uzaklık, zaman ve ortam bakımından azdan çoğa doğru kademelendirilmelidir. Yani çocuklar önce kısa zamanlar, yakın mesafeler ve daha güvenli ortamlar ile baş etmeli, ardından ayrılıkların süresi kademeli bir biçimde arttırılmalıdır. Bu durum; daha uzun zaman, daha uzak mesafe ve daha az güvende hissedilen ortamlar olarak açıklanabilir. Söz konusu kademelendirme sisteminin yavaş ilerlemesi ve çocuğun baş edebileceği zorlukta olmasına dikkat edilmelidir.
Çocuk ile gerçekleştirilecek daha uzun süreli ayrılıklar öncesinde (Örneğin, anne babanın birkaç saatliğine şehir dışında bulunması gibi) bu ayrılığın neden olduğu, ne kadar süreceği ve çocuğun bu sürede kiminle olacağı gibi konular çocuğa anlatılmalıdır.
Çocuğa anlayabileceği bir dille ve somut örneklerle ayrı kalma sürecinin anlatılması önemlidir. Hikâyeler ve oyunlar gibi yöntemlerle ayrılığı anlatmak, çocuğun durumu çok daha net bir şekilde anlamasını ve rahatça duruma alışmasını sağlayabilir. Örneğin, çocuğun yaşayacağı ayrılığa özel bir hikâye oluşturulabilir veya yaşanacak olan ayrılık senaryosu oyuncaklarla oynanabilir. Özellikle hikâye veya oyunlarda hayvanlardan yararlanmak çocukların daha fazla hoşuna gidebilir. Tüm bu denemelere rağmen çocuk ayrılma sürecini tam olarak kavrayamadıysa anlatım yönteminin veya kullanılan cümlelerin çocuğun anlayabileceği yaş seviyesine uygun olup olmadığı kontrol edilmelidir.
Çocuk konuyu kavramasına rağmen ikna olamadığından dolayı ya da ayrı kalmayı kabullenemediği için sürekli bu konuyu tekrar tekrar soruyor ve rahatlatıcı bir cevap almayı istiyorsa her seferinde çocuğa aynı cevapları vererek onu rahatlatabileceğinizi düşünmek de doğru değildir.
Çünkü bu tekrarlı sorular, çocuğun durumu anlamasına rağmen ayrılık hakkında yaşadığı zorlu duygularla baş etmekte güçlük çektiğini gösteriyor olabilir. O nedenle çocuğa tekrar sözel açıklamalar yapılırken çocuğun duygusal anlamda da rahatlayabilmesi için dokunma, yumuşak ses tonuyla telkin verme, gözlerinin içine güven verecek şekilde bakma gibi duygu düzenleme metotlarının kullanılması gerekir.
Çocukla ayrılma anlarında bakım verenlerin mutlu, rahat, kendinden emin, sakin ve güvenli hissetmeleri önemlidir. Çocukların ebeveynlerin ruh hâllerini kolayca anlayabildikleri unutulmamalıdır.
Ayrılık anları çok uzamamalı ve dramatik bir hâle dönüştürülmemelidir.
Çocuk ayrılık sürecine yönelik üzüntü, öfke ya da kaygı hissettiğine dair belirtiler gösterirse bu duygular dinlenip anlaşılmalı, benzer duyguların bakım verenler tarafından da hissedildiği belirtilmelidir. Kararlı bir tutum göstererek bu ayrılığın neden yaşanması gerektiği çocuğa açıkça ifade edilmelidir.
Bakım verenler, çocuğa anlatılan ayrılık süresi ve koşullarına riayet etmelidir. Çocuğa anlatılan durum ile gerçekte yaşanılan ayrılık durumu birbirinden farklı olursa çocuk bakım verenine karşı güvensizlik yaşayabilir. Rutin dışı gerçekleşen değişimler nedeniyle ayrı kalınan sürede değişiklikler söz konusu olursa çocuğa neden böyle bir değişimin yaşandığı sade bir dille çocuğun yaşına uygun bir biçimde anlatılmalıdır.
Çocuk; diğer aile üyeleriyle, aile yakınlarıyla ve diğer çocuklarla görüştürülerek çocuğun bakım verenleri olmadan başkalarıyla zaman geçirmesi adına fırsatlar yaratılmalıdır. Bu gibi etkinlik zamanlarında bakım verenler, çocuğun diğerleriyle birebir iletişim kurarak sosyal ilişkilerini güçlendirebilmesi için bir adım geride durmalıdır.
Çocukların Ebeveyn veya Bakım Verenlerinden Ayrı Kalması Gerektiği Durumlar Çocuklara Nasıl Anlatılır?
Ebeveynlerinden ya da bakım veren kişilerden ayrı kalınması gereken durumları çocuğa doğru bir dille anlatmak, çocuğun diğer kişilerle de (arkadaşlarıyla, öğretmeniyle, akrabalarıyla vb.) yaşamı boyunca sağlıklı bağlanma kurması ve onlardan sağlıklı ayrılabilmesi adına oldukça önemlidir. Bu yüzden çocuğun bakım veren kişiden ayrılması söz konusu olduğunda birtakım noktalara dikkat edilmesi gerekir. İlk olarak çocuk ile göz hizasına gelinmeli, sakin ve rahat bir ses tonu ile konuşulmalıdır. Ardından ayrılığın neden ve ne zaman olacağı hakkında çocuk bilgilendirilmelidir.
Yaşanacak ayrılığın ne zaman başlayıp biteceği hakkında çocuğa doğru bilgi verilmelidir. Bu konuşma içeriği, çocuğun yaşı ve bilişsel düzeyine göre belirlenmelidir. Anlatım yaparken zaman gibi soyut kavramlar çocuğun anlaması adına somutlaştırılmalıdır. Örneğin, çocukla beraber ayrılık zamanını gösteren bir saat resmi çizerek akrep ve yelkovan çocuğun sevdiği renklerde boyanabilir.
Ardından “İşte biz bu saatte seninle ayrılacağız.’’ denilebilir. Daha sonra ise buluşma saatini gösteren başka bir resim çizilip akrep ve yelkovan tekrar aynı renkte boyanarak “İşte saat böyle olduğunda da tekrar bir araya geleceğiz.’’ denebilir. Daha küçük yaştaki çocuklar için oyuncaklarla ayrılık senaryosunu canlandırmak, ayrılığa dair bir hikâye oluşturmak da resim kadar etkili olabilmektedir.
Çocuğa ayrılık süresinin korunacağı hakkında güvence verilmelidir. Eğer ayrı kalma süresi trafik ya da planlanmamış durumların gelişmesi neticesinde çocuğa söylenilen süreden daha uzun sürerse bu durum da çocuğa anlayabileceği düzeyde açık bir dille anlatılmalıdır. Bu konu hakkında önceden yaşanmış örnekler çocuğa hatırlatılabilir.
Örneğin: “Hatırlıyor musun dün seninle saat 11.00’de oyun parkına gidecektik, bunun için her şeyi yaptık. Ama trafik çok fazla olduğu için geciktik ve 11.00’den daha geç bir saatte oyun parkına gidebildik. Biz biraz gecikmiş olsak bile sonunda oyun parkına varabilmiştik. İşte aynı şekilde şimdi de benim eve gelme süremde bir gecikme oldu ama geç de olsa eve geleceğim ve seninle tekrar kavuşacağız’’ gibi açıklamalar yapılmalıdır. Ayrıca çocuğun ayrılık süresinde kiminle ve nasıl zaman geçireceği de ona anlatılmalıdır.
Çocuk ayrılık hakkında üzülür, endişelenir veya korkarsa önce bu durum karşısında çocukta oluşan duyguları dinlemek gerekir. Ardından bu duyguların normal olduğu ve benzer duyguların anne-baba ve ona bakım veren yetişkinler olarak kendilerinde de oluştuğu çocuğa iletilmelidir.
Bu konuşma şöyle gerçekleştirilebilir: “Daha önce seninle hiç bu kadar uzun süre ayrı kalmamıştık. Bu nedenle korkman veya endişelenmen çok normal. Ben de senden ayrı kalacağım için biraz üzgünüm ve seni özleyeceğimi hissediyorum. İstersen birbirimizin bir eşyasını yanımızda tutabilir, birbirimizi çok özlersek o eşyalara bakabiliriz. Sonra ayrılık zamanımız dolduğunda tekrar bir araya geleceğiz ve o zaman ayrı zamanlarımızın nasıl geçtiğini birbirimize anlatabiliriz.”
Yukarıda bahsi geçen konuşmalara rağmen çocuğunuz size hâlâ endişelerinden bahsediyor, ağlıyor ya da öfkeleniyor ise aynı açıklamaları sürekli yapmak veya söz konusu plandan vazgeçmek yerine çocuğun sakinleştirilmesi gerekir. Saç okşayarak, masaj yaparak ya da sarılarak bunu yapabilirsiniz. Bunun yanı sıra çocuk, öfkesini ve kaygısını dışarıya atarak duygusal boşalma sağlayabilmesi için yastık yumruklama ya da kâğıt yırtma gibi kimseye zarar vermeyecek yollar ile sakinleştirilebilinir.
Çocuklarda Ayrılık Kaygısı Bozukluğu Belirtileri Görüldüğünde Neler Yapılmalıdır?
Yukarıda bahsedilen önerilerin bakım verenler tarafından dikkate alınarak uygulanmasına rağmen çocuk yine de ayrılık anlarında yoğun kaygı belirtileri göstermeye devam ediyorsa ve sonucunda ayrılık kaygısı ile baş edilemediği düşünülüyorsa vakit kaybetmeden bir psikolog ile görüşmek gerekebilir.
Aksi durumda yaşanan bu kaygı uzun süre devam ederek yaşamı oldukça güç bir hâle getirebilir. Üstelik ayrılık kaygısına yönelik yıkıcı duygu, düşünce ve davranışlara doğru yollarla müdahale edilmediğinde bu süreç çok yoğun stres yükü getireceği için bu yük çocuğun ve bakım verenlerin de ruh sağlığında tahribatlar oluşturabilecek güce erişebilir.
Ayrılık kaygısının yaşandığı dönem sonrasında bu çocuklarda veya bakım verenlerde bilişsel, duygusal ve davranışsal birtakım zorlanmaların ortaya çıkma olasılığı yüksektir. Bu tahribat, çocuk ve bakım verenleri ayrı ayrı olumsuz biçimde etkilediği gibi aralarındaki bağı da zedeleyerek ilişkilerini de olumsuz etkileyebilmektedir.
Bu nedenle çocuklarda ayrılık kaygısı yaşanan yaş dönemini aşmaktan ziyade bu dönemin nasıl sağlıklı olarak aşılacağına önem verilmelidir. Bu süreçte çocuk ve bakım verenlerde sağlıklı bilişler ve duyguların ortaya çıkması ön plana alınmalıdır. Böylece çocuğun bakım verenlerinden sağlıklı şekilde ayrışabilme becerileri güçlendirilerek bir sonraki gelişimsel döneme güven, huzur ve olgunlukla geçişinin desteklenmesi gerekir.