Çocuklarda Okula Uyum Süreci

Yazar Beste Ergün ÖzelPsikolog • 26 Ekim 2022 • Yorumlar:

Uzun bir yaz tatilinin ardından eylül ayının gelmesiyle beraber okulların açılması konusu da sıklıkla gündeme gelmeye başlar. Tatilin sona ermesiyle yeniden okula dönecek çocuklar için okulların açılıyor olması demek rahat ve esnek bir tatil sürecinden sonra kurallarla, derslerle, sorumluluklarla harmanlanmış farklı bir döneme girmek demektir. Bunun yanı sıra okula yeni başlayacak veya okul değişikliği yapacak çocuklar için okul demek; tamamen yeni bir sürece geçiş yapma ve bu sürece uyum sağlayabilmek anlamına gelir.

Tüm bunların sonucunda eylül ayının gelmesiyle beraber çocuğun yaşı ve kaçıncı sınıfa başladığı fark etmeksizin hem çocuklarda hem de ebeveynlerde okula uyum süreci hakkında farklı duygusal durumlar ortaya çıkabilir.

Okula Uyum Sürecinde Yaşanan Problemler Nelerdir?

Okulların açılmasıyla başlayan okula uyum süreci, yaş düzeyine göre değişmekle beraber pek çok beceri ve sorumluluk takibi gerektirdiğinden; bu dönem hassasiyetle ele alınması gereken bir süreç içerir. Bu süreç içerisinde çocuklarda çeşitli duygusal ve davranışsal zorlanmalar gözlemlenebilir. Okula uyum sürecinde çocuklarda en sık yaşanabilen zorlanmalar şöyledir:

  • Okula gitmek istememe,

  • Anne, baba veya bakım verenlerden ayrılmak istememe,

  • Okula gitmemek için pazarlık yapma,

  • Okul konusunda konuşmak istememe,

  • Okulun olumlu yönlerini yok sayarak sadece olumsuz yönleri hakkında konuşmak isteme,

  • Okula karşı isteksizlik nedeniyle çocuğun hareketlerinde yavaşlama (Sabahları okula hazırlanırken çok yavaş giyinme ve okul defterine yazılarını yavaş yazma vb.),

  • Okula uyum sürecinde kaygılı düşüncelerin yoğunlaşması ile beraber çocuğun huzursuzluğunun aşırı hareketlenme olarak dışarı yansıması (Yerinde duramama, el kol hareketlerinin artması, sakince oturamama, sorumluluklardan kaçınma vb.),

  • Fiziksel yakınmalar (Baş ağrısı, mide bulantısı, karın ağrısı),

  • Uyku problemleri (Çok fazla veya az uyuma, uykuya dalma problemleri),

  • Yeme problemleri (Çok fazla yeme ya da iştahın kapanması),

  • Sık sık ağlama,

  • Öfke problemleri,

  • Huzursuzluk,

  • Endişe ve korku duyguları.

Okula Uyum Sürecinde Yaşanan Problemlerin Sebepleri Nelerdir?

Okula uyum sürecinde bazı çocuklar okul adaptasyonunu daha rahat sağlarken, bazı çocuklar için bu süreç oldukça zor olabilir. Bu süreçte çocuklarıyla beraber zorlanan ebeveynler, bu konuda ne yapmaları gerektiğine karşı zorluk yaşayabilirler. Çünkü okula uyum sürecinde her çocuk farklı tepkiler gösterebilir. Ebeveynlerin kafalarındaki bu soru işaretlerini cevaplamak ve bu sorunların çözüm yöntemlerini tespit edebilmek için öncelikle çocukların okula uyum sürecinde yaşadıkları problemlerin nedenlerini incelemek gerekir. En sık karşımıza çıkan bu nedenler genel olarak 12 alt başlık altında derlenerek sizlere sunulmuştur. Bunlar:

  • Ayrılma Kaygısı

Ebeveynlerinden ayrılma kaygısı bebeklik döneminden itibaren başlayarak tüm çocuklarda gözlemlenebilen bir durumdur. Ayrılma kaygısı, çocukların ebeveynlerinden veya bakım verenlerinden (anneanne, babaanne, dede, teyze vb.) birine ya da birkaçına olması gerekenden daha yoğun biçimde bağlanması sonucunda ortaya çıkabilir. Bu durum, ilişkiyi bağımlılık boyutunda sürdürerek bu kişilerden ayrılması gerektiği ortamlarda onlarsız kalmaya karşı yoğun kaygı ve endişe duyma halidir.

Ayrılma kaygısı yaşayan çocuklar, okul ortamındayken kendilerini bağımlı hissettikleri kişilerden ayrı kalmak zorunda oldukları için okula uyum sürecinde duygusal yönden daha fazla zorlanabilirler. Bu nedenle bazı çocuklar bağımlı oldukları kişilerden ayrılmamak için yoğun çaba gösterirler ve gerekirse sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasını bile göz ardı edebilirler. Örneğin anneden ayrılma kaygısı yaşayan bir çocuk, oyun oynamaktan zevk aldığı halde okuldayken annesi yanında olamayacağı için akranlarıyla oynamayı tercih etmeyebilir, annesinin gitmemesi için okul kapısından içeri girmek istemeyebilir, ağlayabilir, bütün çocuklar oynarken kendisi sessizce oturmayı ve kimseyle konuşmamayı tercih edebilir.

Bu durum, çocuğun ebeveyni ile arasında kurulan bağlanmanın sağlıksız olduğunun göstergelerinden biridir. Çünkü çocuklar 0-3 yaş aralığında ebeveynleriyle olan güven ilişkisini bağlanma temelli sürdürürken 3 yaştan sonra sosyal gelişimlerini sağlıklı sürdürebilmeye devam edebilmeleri için ebeveynlerinden ayrışmaları gerekir.

Çocuk için okula başlama sürecine kadar ebeveynleriyle olan ayrışma ve birleşme süreçleri karşılıklı güven temellerine oturtulabildiyse o zaman çocuk için ebeveynlerinden ayrı kalma süreci daha kabul edilebilir bir durum olur. Bu ayrışma ve birleşme süreçlerindeki dengeyi hissedebilen çocuk işe gitme, özel bir iş için dışarı çıkma ya da okula gitme vb. durumlar yüzünden ebeveynlerinden ayrı kalmayı normalleştirerek belli bir sürenin sonunda onlara tekrar kavuşacağını bilir. Böylece ebeveynleriyle ayrışma ve birleşme sürecindeki güven bağı sağlıklı kurulmuş olur. Bunun sonucunda çocuklar ebeveynlerinin güvendikleri kişilerle de daha kısa sürede güven bağı kurabilirler. Çünkü bu çocuklar, ebeveynlerinin kendileri için doğru kişiler seçeceğine güvenirler.

Ebeveynlerinin güvendiği kişilere güvenebilme durumu çocuğun öğretmeniyle, akrabalarıyla, arkadaş ortamıyla veya sosyal ortamlarda ebeveynlerinin izin verdiği kişilerle bağ kurmasını kolaylaştıran, dışa dönük, enerjik, mutlu ve sosyal yapılı çocuk olmasında önemli rol oynayan bir etkendir.

Daha korunaklı ve dar bir çevrede büyüyen çocukların ayrılık kaygıları okula başlayana kadar ebeveynleri tarafından fark edilemeyebilir. Küçük bir çevrenin getirdiği tanıdık ortamlarda büyüyen çocuklar okula başladıklarında o küçük ve bilindik çevrelerinden ayrılmak zorunda kalırlar. Bunun sonucunda küçük bir çevrede büyüyen çocukların ayrılık kaygıları okula uyum sürecinde görülmeye başlanabilir.

Ayrıca ayrılık kaygısı ölüm, kaza, ani ayrılıklar gibi travmatik olaylar sonucu oluşabileceği gibi, genellikle bakım verenlerin tutumları ve çocuğun mizaç özelliklerinin etkileri nedeniyle de ortaya çıkabilmektedir.

Çocuklarda ayrılma kaygısı belirtileri fark edildiğinde mutlaka destek alınması önerilir. Aksi takdirde bu durum çocukların duygusal süreçlerine, özgüven gelişimine, odaklanma süreçlerine, akademik başarı düzeyleri ile sosyal gelişimlerine de zarar verebilmektedir.

  • Ebeveynlik Tutumları

Okula uyum sürecinde çocukların ebeveynlerinden ayrı zaman geçirmeleri, yeni bir sosyal ortamda bulunarak kendilerini ifade etmeleri, problemlerini kendi başlarına çözmek için girişimlerde bulunabilmeleri, derslerde sorumluluklarını yerine getirebilmeleri, okul kurallarına uyabilmeleri gibi pek çok beceriye sahip olmaları gerekir.

Ebeveynleri tarafından sağlıklı tutumlarla desteklenen çocukların bu becerileri, okula başlamadan belli bir düzeyde gelişim göstermektedir. Ancak bazı ebeveyn tutumları çocuklardaki bu becerileri yeterince desteklemeyebilir veya bu becerileri sekteye uğratabilir. Bu konuyla ilgili yapılan araştırmalara bakıldığında okula uyum sürecinde çocukların sosyal, duygusal ve davranışsal becerilerini desteklemeyen ebeveyn tutumları; aşırı koruyucu, aşırı baskıcı, aşırı hoşgörülü, kararsız ve ilgisiz ebeveyn tutumları olarak belirtilmektedir.

  • Aşırı Koruyucu Ebeveyn Tutumu

Aşırı koruyucu ebeveyn tutumları gösteren kişiler, çocuklarının her türlü ihtiyacını kendileri karşılayarak, çocuklarının problem yaşamamaları adına tüm önlemleri almaya çalışırlar. Bu durum çocukları yaşayabilecekleri problemlere onları karşı korurken aynı zamanda çocukların sorunlar karşısında duygusal dayanıklılıklarının zayıflamasına, sorun çözmeye yönelik kişisel becerilerini geliştirmede yetersiz kalmalarına ve özgüven eksikliği yaşamalarına neden olabilir.

Tüm bunların sonucunda ise çocuklar ebeveynlerine bağımlı hale gelebilirler. Bu çocuklar okula başladıklarında ebeveynlerinden bağımsız şekilde kendilerini ifade etmek, ebeveyn koruması olmadan problemlerle baş etmek ve kendilerini güvende hissetmek konusunda duygusal zorlanmalar yaşayabilirler. Tüm bunlar çocukların okula uyum sürecinde problemler yaşamalarına ve kaygı belirtileri göstermelerine neden olabilir.

  • Aşırı Baskıcı Ebeveyn Tutumu

Aşırı baskıcı ebeveyn tutumları gösteren kişiler, çocukları için yüksek standartlar belirlerler ve çocuklarının bu standartlara uymaları adına onlara duygusal, düşünsel ve davranışsal baskılar uygularlar. Bu ebeveynler; çocukların başarı düzeylerine, sorumluluklarını yerine getirmelerine, okulda iyi anılmalarına yönelik çocukları üzerinde baskıcı olabilmektedirler.

Ebeveynlerinin okulla ilgili konulara aşırı önem verdiğini gören çocuklar, kendilerini sürekli baskı altında hissederek başarısız olma, kendini ifade edememe, sorumluluklarını yerine getirememe gibi endişeler duyabilmektedirler. Duygusal olarak bu baskıyı kaldıramayan çocuklar kaygı belirtileri göstererek okul uyumunda zorluk yaşayabilmektedirler.

  • Aşırı Hoşgörülü Ebeveyn Tutumu

Aşırı hoşgörülü ebeveyn tutumlarında aileler, çocuklarının her türlü davranışına karşı olması gerekenden fazla şekilde hoşgörülü yaklaşırlar. Aslında bu ebeveynler çocuklarının yanlış davranışları karşısında hoşgörülü davranarak çocuklarını duygusal yönden incitmemeye çalışırlar. Ancak farkında olmadan çocuklarına onların yanlış davranışlarını da onayladıkları mesajını verirler. Bu açıdan çocuklar doğru ve yanlış davranışı ayırt etmede, sınırları korumada, diğer insanların sınırlarına saygı duymada zorluk çekebilirler.

Bu çocuklar okul ortamında kurallara uyma, diğerlerine saygı gösterme, sorumluluklarını takip etme gibi konularda kafa karışıklığı yaşayarak ev ortamındaki koşulsuz hoşgörünün aynısını okulda da görmeyi bekleyebilirler. Aynı hoşgörüyü göremediğinde ise çocuk bu durumu kişiselleştirerek okula ya da öğretmenine karşı öfke duyabilir, kendini sevilmeyen, kabul görmeyen çocuk gibi hissedebilir, okulda diğerlerinin kendisine haksızlık yaptığını düşünerek arkadaşlarıyla ya da öğretmeniyle sağlıklı bağlar kuramayabilir veya içe kapanabilir. Bu gibi olası duygusal zorlanmalar nedeniyle çocuk okula uyum sağlama konusunda güçlük yaşadığı için okula karşı da negatif duygular besleyebilir.

  • Kararsız Ebeveyn Tutumları

Kararsız ebeveyn tutumları gösterenler, çocuklarının davranışları karşısında tutarlı biçimde davranmak yerine her durumda farklı tepkiler verirler. Örneğin çocuk yemek yemediğinde ebeveyn bu durum karşısında çocuğuna kimi zaman ‘‘O tabak bitecek!’’ diye kızarken kimi zaman çocuğunu hoşgörü ile karşılayabilmekte kimi zaman ise çocuğunun bu hareketine karşı tepkisiz kalabilmektedir.

Ebeveynlerinin kendilerine gösterdikleri bu kararsız tutumlar karşısında çocuklar, davranışları hakkında gerçekçi bir değerlendirme yapmakta zorlanarak yapmaları gereken doğru davranışın ne olması gerektiğini öğrenemezler. Böylece kararsız ebeveyn tutumlarında gördükleri değişken tavırlar nedeniyle tutarsız davranmak bu çocuklar için normal bir davranış değerine dönüşebilir. Bu durumda çocuğun kendisi de okulda tutarsız davranışlar sergileyebilir, kurallara uymakta güçlük çekebilir ve tüm bunların sonucunda okula uyum konusunda zorlanabilmektedir.

  • İlgisiz Ebeveyn Tutumları

İlgisiz ebeveyn tutumları gösterenler, çocuklarının hem maddi-manevi ihtiyaçlarına hem de isteklerine karşı ilgisiz kalmakta ve çoğunlukla bu ihtiyaçları gidermeyi göz ardı etmektedirler. Örneğin ödevi için ebeveyninden yardım isteyen bir çocuğun ödevlerine karşı ilgisiz kalan, çocuğun önemsediği bir konuya aynı önemi göstermeyen bir ebeveyn; bu tutumuyla çocuğun duygusal ihtiyaçlarını da görmezden gelmiş olur.

Bu ilgisiz tutum çocuğun ‘‘Benim önemsediğim şeyler ebeveynlerim için önemli değil. Benim düşündüklerime, isteklerime önem ve değer verilmiyor. Ebeveynlerim bana ilgi göstermiyor demek ki beni sevmiyorlar.’’ gibi düşüncelerini tetikleyerek duygusal yoksunluk yaşamasında rol oynayan düşünce çarpıtmalarına da neden olabilmektedir. Bu nedenle bu çocuklar doğru değer algısını geliştiremeyerek evde kendisine gösterilen ilgisiz tutumları kendisi de okula, öğretmenine, okul kurallarına, sorumluluklara ve öğrenmeye karşı ilgisiz kalacak şekilde yansıtabilir. Bu durum ise çocuğun okula uyum süreci içerisinde zorlanmasında önemli rol oynar.

  • Çocuğun Mizacı

Çocukların doğuştan itibaren sahip oldukları, yaşam boyunca devam eden, hiç değişmeyen birtakım davranışsal ve duygusal özelliklerine mizaç denir. Özellikle bazı çocuklar doğuştan kaygılı, utangaç, öfkeli veya hassas yapıda olabilirler. Bu yapıdaki mizaca sahip çocuklar için yeni ortamlara alışmak zor olduğundan bu çocuklar okula uyum sürecinde de zorlanabilirler.

Bu yüzden çocukların yeni durumlar karşısında verdikleri tepkileri aynı zamanda onların mizaç özelliklerine göre değerlendirmek gerekir. Çünkü çocuğun okula uyum sürecini sağlamak için ona gösterilecek tutum ve davranışların çocuğun mizacına ters düşecek şekilde onu duygusal yönden daha da zorlamaması gerekir.

Örneğin bir çocuk kaygılı bir mizaca sahip ise okula uyum sürecini sağlamak için çocuğa sadece okul kuralları çerçevesi içinde disiplinli bir tutum sergilemek çocuğun daha fazla kaygılanmasına neden olabilir. Bu gibi durumlarda çocuğun kaygılanmaya yatkın olan mizacını göz önünde bulundurarak onunla olan tanışma, bağ kurma, güven ilişkisini daha sağlam temellere oturtabilmek için konuşma biçimi, ses tonu, beden dili, anlayış, sınırlar gibi konuların daha hassas şekilde ele alınması gerekir.

Çocuk öğretmeninden ve ebeveynlerinden okula uyum sürecinde kendisini, kaygılarını anlayan, onu koşulsuz kabul eden ve kaygılarıyla baş etmesinde kendisini destekleyen bir tutum gördüğünde okula daha kolay uyum sağlayabilmektedir. Böylece çocuk kaygılı bir mizaca sahip olsa bile ona doğru tutum ve davranışlarla yaklaşıldığında çocuğun okula uyum sürecini daha rahat atlatması mümkündür.

  • Okulla İlgili Olumsuz İnançlar

Okula uyum sürecinde çocukların okul hakkındaki düşünce biçimleri, okula dair duygularını belirleyen kilit unsurdur. Çocukların okulla ilgili düşünceleri; onların geçmişte okulla ilgili yaşadıkları olaylarla, çevrelerinden okulla ilgili duydukları veya görerek tanık oldukları durumlarla şekillenir. Eğer çocukların okula yönelik duydukları ve gördükleri yaşam tecrübeleri okulun zor, sıkıcı, katı kuralların olduğu ve sadece ders işlendiği eğlenceden uzak mutsuzluğun hissedildiği bir ortam gibi algılanmasına neden olursa o zaman çocukların okula uyum sürecinde kaygı yaşamaları da kaçınılmaz olabilir.

Ancak bunun tam tersi olarak eğer çocukların okulla ilgili duyduğu ve gördüğü yaşam tecrübeleri okulun çok eğlenceli ve güzel bir ortam olmasına yönelik ise bu durumda okul çocuğa toz pembe bir ortam olarak tanıtıldığından; çocuğun okulda bir sorun yaşaması karşısında yine kendi okuluna, öğretmenlerine ve sınıf arkadaşlarına karşı olumsuz inançlar ortaya çıkabilir.

Bu nedenle çocuğun okula yönelik duyduğu ve gördüğü tüm durumlarla ilgili çocuğa sağlıklı ve doğru aktarımlar sağlanmalıdır. Aksi takdirde bu durum çocuğun okulda yaşayabileceği olumsuz bir olayı hızlıca tüm okul sürecine genelleyip okulu sevmemesine, başkalarının okulda yaşadığı olumsuz olaylardan etkilenmesine ve tüm bunların sonucunda çocukta okula dair olumsuz inançların gelişmesine neden olabilir.

  • Performans Kaygısı

Okul; her ne kadar teneffüs saatleri ile, arkadaşlık ilişkileriyle, oyun, aktivite ve kulüp etkinlikleriyle sosyal yönden zenginleştirilmiş bir kurum olsa da; aynı zamanda öğrenilmesi gereken derslerin, yapılması gereken ödev ve sorumlulukların, başarı sağlanması gereken sınavların da olduğu bir yerdir.

Eğer çocuğun gözünde okul sadece başarı sağlamaya yönelik sorumluluklar üzerinden ağır basarsa, çocuk derslerini dinlerken, ödevlerini yaparken, sınavlarda yüksek performans göstermek için ders çalışırken kaygı yaşayabilir ve bu yüzden de okulun gerektirdiği sorumluluklardan kaçınabilir. Sonuç olarak performans kaygısı okula uyum sürecinde çocukları zorlayan bir faktör olarak karşımıza gelir.

  • Pandemi Koşulları

Pandemi koşullarıyla birlikte yüz yüze eğitimden online eğitime geçiş yapılan okul döneminde çocukların bazılarının eğitim sistemine getirilen yeniliklere uyum sağlamalarında zorlandıkları görülmektedir. Pandemi dönemine kadar çocukların hayatında online kelimesi baskın olarak sanal dünyaya ve sanal oyunlara yönelik çağrışım yaparken, online eğitime geçiş süreci çocukların ekran kullanım alışkanlıklarında da değişiklikler getiriyor.

Bu durumda evlere kapanma nedeniyle çocuklar, ekranı hem eğitim aracı hem de oyalanma, eğlenme, oyun oynama ve sosyalleşme aracı olarak kullanmaya başladılar. Böylece okul yaşamıyla sosyal yaşamını sadece internet üzerinden yürütmeye çalışan çocukların bazılarında okul kurallarına ve okul disiplinine uyum sağlama becerileri ile zamanını verimli kullanmaya yönelik becerilerinin olumsuz etkilendiği gözlemlenmektedir.

Ayrıca çeşitli nedenler yüzünden online derslere düzenli olarak katılamayan çocukların okuldan tamamen uzak kalması sonucunda ders takibini yapma sorumluluklarını kazanmada, okula bağlılık değerlerinin oluşmasında, dikkatini sürdürme ve odaklanma becerilerinde de olumsuz etkiler gözlemlenebilir. Bu olumsuz etkilenmelerin içerisine, pandemi döneminde uzaktan eğitim gören bazı çocukların yatma-kalkma saatlerini belirlemede, sınıf kültürünü benimsemede, okul kıyafetine dikkat etmede, ders dinleme sürelerinde, odaklanma ve dikkati sürdürebilme becerilerindeki olumsuz etkilenmeleri de eklemek mümkündür.

  • Gelişimsel Gerilikler

Okula başlamak veya okulda bir üst kademeye geçebilmek için çocuklarda birtakım becerilerin yaş gelişim dönemlerine uygun ölçüde gelişmiş olması beklenir. Örneğin anaokuluna başlayacak bir çocuğun akranlarıyla göz teması kurması, bezinden kurtulmuş olması, kaşık tutabilmesi gibi bazı gelişimsel becerileri yerine getiriyor olması gerekir. İlkokula başlayacak bir öğrencinin de rakamları tanıyor olması, renkleri biliyor olması, düz çizgi çizebiliyor olması gibi gelişimsel becerilere, dil-bilişsel becerilere, özbakım yeteneklerine ve ince-kaba motor becerilere sahip olması gerekir. Ancak bazı durumlarda çocukların belli becerileri yeterli düzeyde gelişmeden okula başladıkları görülebilir.

Bu çocuklar, akranları düzeyinde gelişimsel becerilere ulaşamadan okula başladıklarında okula uyum konusunda oldukça zorlanırlar. Örneğin düz çizgi çizmeyi öğrenmeden birinci sınıfa başlayan çocuktan; ilkokula başlama döneminin gelişimsel becerisi olan harfleri yazması, onları birleştirerek hece ve kelimeler oluşturması, kelimelerden cümleler oluşturması ve bunların sonucunda da okuma yazmayı öğrenmesi beklendiğinden, bu çocuk doğal olarak okula uyum sağlamakta güçlük çekebilmektedir. Bu nedenle çocuğun okula uyum sağlayabilmesi için gelişimsel sürecinin de sağlıklı şekilde takip edilmesi gerekir.

Çocuğun gelişimsel nedenlere bağlı olarak zorlandığı konularda çocuğa yapabilmesi için baskı kurmak yerine hangi beceri alanında zorlanıyorsa tamamlanmamış becerinin en temeline dönüp temelden çocuğu desteklemek ve böylece okula uyum sürecinde çocuğun özgüvenini zedelemeden ona okula uyum sağlaması için yardımcı olmak gerekebilir.

  • Öğrenme Güçlükleri

Zeka düzeyinde herhangi bir problem olmayan çocukların okuma, yazma veya matematik alanlarından birini ya da birkaçını öğrenme konusunda güçlük yaşamaları öğrenme güçlükleri adı altında değerlendirilmektedir.

Okul süreci içerisinde öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklar, gözden kaçarsa veya fark edildiği halde gerekli önlemler alınmazsa bu çocuklar okula uyum sağlamada oldukça zorlanabilirler. Çünkü özel öğrenme güçlüğü yaşamayan akranları hızlı biçimde öğrenme basamaklarını tırmanırken öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların ekstra çaba sarf ediyor olmaları onları oldukça yorabilir.

Arkadaşlarından daha fazla çaba sarf etmelerine rağmen daha zor öğrendiklerini fark eden bu çocuklar, kendilerini yetersiz ve başarısız hissedebilirler. Bu nedenle de bu çocuklar genellikle okulu olumsuz duygularla eşleştirerek okula gitmek istemeyebilirler ve okula uyum güçlükleri yaşayabilirler.

  • Dikkat Becerilerinde Zorlanma

Dikkat, öğrenmenin alt basamaklarından biridir. Dikkatini toplamada ve sürdürmede zorlanan çocuklar; aktarılan bilgileri fark etme, zihinde işleme, hafızada depolama ve anlayarak öğrenme işlevlerini yerine getirmede akranlarının gerisinde kalabilirler. Bu da çocuğun normalde daha yüksek olan performansını okul hayatında tam olarak gösterememesine neden olur.

Dikkat becerilerinde zorlanan çocuklar genellikle sorumluluk takibi, plan yapma, kurallara uyma konularında da zorlanmalar yaşayabilirler. Bu zorlanmalar, çocuğun okula uyum güçlüğü yaşaması olarak sonuçlanabilir.

  • Sosyal Uyum Güçlükleri

Çocukların herhangi bir sağlık probleminin olmamasına, gelişimsel veya zihinsel yetersizlikler yaşamamalarına rağmen çeşitli nedenlerle çevrelerine uyum sağlamada ve iletişim kurmada problem yaşamaları; duygularını fark etme veya duygularını ifade etme becerilerinde zorlanarak toplumda kabul edilebilir davranışları göstermede güçlük yaşama halleri, sosyal uyum güçlükleri olarak adlandırılır.

Sosyal uyum güçlükleri, çocukların bulundukları birçok ortamda kendini gösterebileceği gibi bazen yalnızca okulda veya yeni bir ortama girildiğinde de ortaya çıkabilir. Bu tip uyum güçlüğü yaşayan çocuklar sosyal bir ortam olan okula uyum sağlamada zorlanabilirler.

  • Dürtü Kontrol Sorunları

Dürtüler, çocukların sahip olduğu anlık ihtiyaçlar ve istekler olarak karşımıza çıkar. Ancak okul çağına erişmiş çocukların kendi yaş dönemlerine göre dürtü kontrollerini sağlama durumlarının yani otokontrol becerilerinin belli bir düzeyde gelişmiş olması beklenir.

Elbette 3 yaşında ilk kreş deneyimini yaşayacak bir çocuktan beklenen dürtü kontrolü ile 6 yaşında ilkokula başlayan bir çocuktan beklenen dürtü kontrol durumları aynı değildir. Örneğin bezi tamamen bırakmış ve tuvalet alışkanlığını kazanarak kreşe başlayan bir çocuğun çişi geldiğinde tuvalete gitme isteği bir dürtüdür. Ancak öğretmeninden izin aldıktan sonra tuvalete gitme davranışı çocuğun dürtü kontrolü sağlayabildiğini gösteren bir davranıştır. Bu nedenle kreş döneminde olan bir çocuktan istisna sayılabilecek ara sıra altına kaçırmalar, çok sıkıştığı için tuvalete yetişememe gibi durumlar dışında çişini altına yapmaması ve öğretmenine haber vermeden sınıftan dışarı çıkmaması beklenir.

Aynı şekilde yemek yemek isteği de açlığı gidermeye dair duyulan bir dürtüdür. Ancak dürtüleri gidermek için yapılacak eylemin sosyal anlamda da uygun olup olmadığını fark etmek gerekir. Örneğin ilkokula giden bir öğrenci, sınıfta ders esnasında acıkarak yemek yeme dürtüsü duyabilir. Ancak bu öğrenciden sınıf kurallarını hatırlayıp bu dürtüsünü erteleyerek teneffüs zamanında yemek yemesi beklenir.

Bu durumda dürtü kontrol sorunu yaşayan çocuklar, anlık olarak gelen isteklerini ertelemek veya onları engellemekte oldukça zorlanırlar. Baskın şekilde hissettikleri istek veya ihtiyaçlarını erteleyemediklerinden dürtülerini o anda giderme davranışı gösterirler. Bu çocuklar dürtülerini o anda gideremediklerinde ise öfke, üzüntü, hayal kırıklığı gibi duyguları baskın biçimde yaşayabilirler. Örneğin ders esnasında karnı acıkan ve yemek yeme dürtüsünü ertelemekte zorlanan çocuk derste sırasında oturmakta zorlanabilir, sürekli açlığını düşündüğü için öğretmenini dinleyemeyebilir, sınıf içinde aşırı hareketlenebilir, çantasında bulduğu bir krakeri ders sırasında yemeye çalışabilir veya sınıftan dışarı çıkmak isteyebilir.

Aynı şekilde çişi geldiği için tuvalete gitmek isteyen bir kreş öğrencisi de dürtü kontrol sorunu yaşadığında hiç kimseye haber vermeden sınıftan çıkmak isteyebilir, okul koridorunda gezmek isteyebilir, sınıf içinde ağlayabilir veya öfkeli davranışlar gösterebilir. Tüm bu durumlar sonucunda dürtü kontrol problemi olan çocuklar okulda uyum güçlüğü yaşayabilmektedirler.

  • Kardeş Kıskançlığı

Çocukların kendinden küçük olan kardeşlerinin henüz okula gitmiyor olması bu çocukların okula uyum sürecinde zorlanmalarına neden olabilir. Ebeveynlerini kardeşlerinden kıskanabilen çocuklar, okula gitmek istemeyebilirler ve evde kalmak için ağlama, inatlaşma, içe kapanma, hasta gibi hissetmeye dair çeşitli davranışlar gösterebilirler. Bu çocuklar ev ortamlarını okuldan daha eğlenceli ve konforlu bulduklarında, evde kalan kardeşin keyif sürerken kendisinin ise okula giderek bu keyiften mahrum kaldığını düşünebilirler.

Aynı zamanda kendi kişisel eşyalarının kardeş tarafından kullanılmasını istemeyen bir çocuk, okuldayken kardeşinin onun özel sınırlarını ihlal edeceğine dair ebeveynlerine ve kardeşine karşı güvensizlik de yaşıyor olabilir. Bu durumda kendisi okuldayken evde kardeşi için daha eğlenceli bir ortamın olduğuna, kardeşinin izinsiz olarak onun odasına girebildiğine ve kalemlerinin, oyuncaklarının, kişisel eşyalarının kardeşi tarafından karıştırıldığına dair şüpheler yaşayan bir çocuk okulda da kendisini huzursuz, mutsuz ve kaygılı hissedebilir.

Tüm bunların sonucunda çocuk, evde kalan kardeşine kendisinden daha fazla ilgi ve özen gösterildiğini düşünerek kardeşle rekabet içine girebilir. Bu durumda evde kalan kardeşe rağmen okula giden çocuk, kendisini evden gönderilen kişi gibi hissedebilir. Kardeş kıskançlığı ile beraber ortaya çıkan tüm olumsuz düşünceler de çocuğun okula uyum sürecini olumsuz etkileyebilmektedir.

Okula Uyum Sürecinde Nelere Dikkat Edilmelidir?

Okula uyum sürecinde çocuğu olumsuz etkileyecek faktörlerin neler olduğunu bilen ebeveynler, bu süreci sağlıklı hale getirebilmek adına pek çok önlem alabilirler. Ebeveynlerin, çocuklarının okula uyum süreçlerindeki olası risk faktörlerini bilmeleri ve bu risk faktörlerini gidermek adına erken önlem almaları önemlidir. Bu yüzden bizlerde siz ebeveynlerin okula uyum sürecinde neler yapabileceğini derleyerek burada sizlere sunmak istedik.

  • Öncelikle okula başlayacak çocuğun gelişimsel düzeyini doğru belirlemek çok önemlidir. Okul çağına gelmiş bir çocuğun öncelikle yaşının gerektirdiği dil becerilerine, bilişsel gelişim özelliklerine, sosyal becerilere, öz bakım becerilerine, duygusal gelişim özelliklerine ve motor becerilere sahip olup olmadığı değerlendirilmelidir.

Bu değerlendirmeyi yapmak adına 3-6 yaş aralığında çocuğa Denver Gelişim Tarama Envanteri ve AGTE (Ankara Gelişim Tarama Envanteri) gibi çeşitli gelişim testleri yapılabilir. İlkokula başlamak için gereken akademik becerileri ölçmek için ise anaokulundan mezun olan çocuğa Metropolitan Okul Olgunluğu Testi veya ilkokula başlama olgunluğunu değerlendirecek başka testler de yapılabilir.

Çocuğun kreşe, anaokuluna ya da ilkokul 1.sınıfa başlama yaşı geldiğinde eğer eğitim akışı içerisinde tolere edilemeyecek düzeyde herhangi bir gelişimsel geriliği olduğu fark edilirse çocuğun okula başlama zamanı için mutlaka çocuk ve ergen psikiyatrisinin görüşlerinin de alınması gerekir.

  • Çocukta özel öğrenme güçlüğü belirtilerinin veya dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu belirtilerinin olduğundan şüphelenildiği taktirde çocuğun belirtilerine göre özel öğrenme güçlüğü testinin ya da dikkat testlerinin yaptırılması tavsiye edilir. Böylece test sonuçları ve gözlem bulguları beraber değerlendirilerek çocuğun eğitim hayatının nasıl desteklenmesi gerektiğine dair okul, aile ve uzman desteğini içeren daha somut bir yol haritası çizilebilir. Eğer çocuk özel öğrenme güçlüğü tanısı alırsa bu durumda çocuğun okula uyum sürecinde zorlanmaması için özel eğitim desteği de alınması gerekebilir.

Ancak çocukta dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu belirtileri tespit edilirse ve bu belirtilerin şiddeti çocuğun akademik hayatını etkileyecek boyuttaysa o zaman çocuğa ilaç tedavisi başlamak gerekebilir.

Çocuğun ilaç tedavisine başlayıp başlamayacağına sadece çocuk ve ergen psikiyatristi karar verebilir. Ayrıca dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu belirtileri nedeniyle ilaç tedavisi gören çocukların dikkatini güçlendirmesinde ve davranış kontrolünü sağlamasında yardımcı olabilecek dikkat ve davranış odaklı terapi çalışmaları da çocuğun okula uyum sürecini sağlamada destekleyici olabilmektedir.

  • Çocuğun okula başlamaya yönelik kendi duyguları öğrenilerek, çocukla bu duygular hakkında konuşulmalıdır. Eğer çocuk okula başlamayla ilgili kaygı, korku gibi duygular yaşıyor ise ilk başlarda bu duyguları hissetmenin normal olduğu ebeveynler tarafından çocuğa aktarılmalı ve çocuğun endişelendiği konularla ilgili onun anlayabileceği düzeyde doğru açıklamalar yapılmalıdır. Okula uyum sorunu yaşayan çocuğa kızmamak, baskıcı davranmamak, çocuğu tehdit etmemek ve kısıtlamamak gerekir.

  • Okula uyum süreci içerisinde ebeveynlerin de çocuklarının okula başlaması hakkında kendi kaygılarını gözden geçirmeleri gerekebilir. Bu süreçte çocuklarının okula başlamasıyla ilgili kaygıları olan ebeveynlerin, çocuğun olası tüm sorunlarını kendilerinin çözmeye çalıştıkları da sıklıkla gözlemlenmektedir. Bu durum ise ebeveynin okula yönelik sürekli takipte, tetikte kalmasına neden olarak kendi kaygısını beslemekte ve bu kaygı hali de ebeveynden çocuğa bulaşabilen bir duygu olarak karşımıza gelmektedir.

Bu gibi durumların önüne geçebilmek için ebeveynlerin kendi çocuklarının da zaman zaman okulda bazı sorunlar yaşayabileceğini kabul ederek, çocuğun kendi başına sorun çözme yöntemlerini ortaya koyabilmesi için ona rehberlik etmeleri gerekir.

  • Ebeveynler, okula gitme süreci hakkında çocuğa karşı ortak bir dil ve tutum geliştirerek çocukla tutarlı konuşmalar yapmaya dikkat etmelidirler.

  • Çocuğun okula devam etmesi gerektiği açık bir şekilde çocuğa anlatılmalı ve ayrıca çevresinde çocuğa destek veren herkesin de bu konuda kararlı olması gerekir.

  • Eğitim hayatına yeni atılacak veya okul değişikliği nedeniyle yeni bir okula başlayacak çocuklar için bilinmezliğin verdiği kaygıları azaltmak önemlidir.

Böyle bir durumda çocuklara okula kaçta gideceği, okuldan kaçta çıkacağı, eve nasıl geleceği, okulda kimlerden yardım isteyebileceği, tuvalete nasıl gideceği gibi konular hakkında önceden bilgilendirme yapılabilir veya bu bilgiler çocukla beraber araştırılabilinir. Ayrıca okula başlamadan önce yeni okuluna ve sınıfına çocukla beraber gidilip görülmesi de çocuğun okula uyum sağlamasında yardımcı olabilir.

  • Okul başladığında çocuğun güvenebileceği ve yardım alabileceği kimler olduğu hakkında gereken bilgilendirme mutlaka çocuğa yapılmalıdır.

  • Küçük yaş dönemi çocuklarına okula başlama konusunda hissettikleri endişelerle ilgili hikaye kitapları okunarak, bu hikayedeki kahramanların yaşadıkları olaylar üzerinden çocukla konuşulabilinir. Özellikle ebeveynler için hikayeleştirme tekniği ile küçük çocuklarının duygu dünyalarına erişmek ve okulla ilgili düşünceleri hakkında konuşmak daha kolay olabilir.

  • Ailesinden ilk kez ayrılacak küçük yaş dönemi çocuklarına bu kısa süreli ayrılığın sonunda ebeveynlerine tekrar kavuşacağı bilgisi verilmelidir. Ebeveynler, çocuklarına birbirlerini gün içinde özleyeceklerini ancak okul saatinin bitmesiyle yeniden birbirleriyle görüşecekleri mesajını iletmelidirler.

  • Okula yeni başlayacak çocuklara okulla ilgili gerçekler abartılmadan anlatılmalıdır. Yani okul çocuklara ne çok zevkli bir oyun alanı olarak ne de sadece kuralların, derslerin olduğu zor bir yer olarak tanıtılmamalıdır.

Çocuklara okul tanıtılırken okulun olumlu ve keyifli yönlerinin vurgulanmasının yanı sıra okulda kendisinin tek başına üstesinden gelebileceği düzeyde uyması gereken kuralların ve sorumlulukların da olduğu çocuğa iletilmelidir. Böylece çocuk okula karşı cesaretlendirilerek, çocuğun okulda çekingen ve kaygılı bir tutum sergilemesinin önüne geçilmesi hedeflenir.

  • Okula devam etmede ve ebeveynlerinden ayrılmada sıkıntı yaşayan çocuklar için okula alışma süreci, sınıf öğretmeni ve rehber öğretmenle yapılacak işbirliği sayesinde kademeli hale getirilebilinir. Örneğin öğretmen izin verdiği takdirde okulun ilk günü sınıfın kapısına kadar çocuğa eşlik eden ebeveyn, ertesi gün koridorda beklemeye başlayabilir ve bir hafta sonra da çocuğunu koridorda bırakarak uzaklaşabilir.

  • Okula başlamadan en az birkaç gün önce çocuğun uyku saati, uyanma saati, sorumluluk takibi gibi konularda günlük rutinin oluşturulması okul düzenine alışmayı kolaylaştırabilir.

  • Ders başarısından ziyade çalışma ve sorumluluk takibinin öneminin daha çok vurgulanması çocuklarda performans kaygını azaltırken okula uyumu arttırabilir.

  • Çocuğun öğretmeniyle sağlıklı iletişim kurabilmesi kadar ebeveynin de öğretmenle sağlıklı iletişim kurabilmesi çok önemlidir. Çocuğun eğitim ve öğretim hayatındaki durumuyla ilgili öğretmen, öğrenci ve velinin birlikte sağlıklı bir iletişim kurarak çocuğun akademik gelişimiyle ilgili daha doğru değerlendirmeler yapılabileceği unutulmamalıdır.

  • Çocuğun okula başlamadan önce arkadaşlarıyla tanışması, uyum etkinliklerine katılması, öğretmenleriyle ön görüşmeler yapması da okula uyum sürecini kolaylaştırabilir.

Okula Uyum Süreciyle İlgili Ne Zaman Psikolojik Danışmanlık Hizmeti Almalısınız?

Okula uyum problemi yaşayan çocuklar için yukarıda derlediğimiz önerilerin ebeveynler tarafından dikkate alınarak uygulanması, çocukların okula uyum sürecindeki zorlanmalarının üstesinden gelmesinde yardımcı olabilir. Ancak okula uyum süreci her çocuk için farklı zaman dilimleri içerir. Bu zaman dilimleri bazı çocuklar için daha kısa süreyi kapsar iken, bazı çocuklar için ise daha uzun bir süreci kapsamaktadır. Ama okula başlamanın üzerinden bir ay geçmiş ve hala okula uyum konusunda beklenen gelişmeyi kat edememiş çocukların mutlaka bir uzman desteği alması önerilir.

Ayrıca okula uyum süreciyle ilgili verilen tavsiyelerin bazen ebeveynler tarafından uygulanmasında zorlanmalar yaşanabilmektedir. Çocuk ebeveynin tüm çabalarına rağmen kendini kapatabilir veya büyük öfke atakları yaşayabilir. Böyle zamanlarda belli bir süre geçmesini beklemeden de çocuğun okula uyum problemleriyle ilgili psikolojik danışmanlık hizmeti almaya başlaması tavsiye edilmektedir.

Okula Uyum Sağlamada Zorlanan Çocuğunuz İçin Neden Mutlu Yaşam Psikolojik Danışmanlık Merkezinden Destek Almalısınız?

Bizler için okula uyum sorunu yaşayan çocuk danışanlarımız söz konusu olduğunda sadece çocukla ilgili çalışmalar yapmak yerine ebeveynler olarak sizin duygularınız ve zorlandığınız noktalar hakkında da çok yönlü çalışmalar düzenlemekteyiz. Böylece ebeveyn-çocuk ilişkisindeki uyumu güçlendirerek çocuğun okula uyum sürecini daha kolay atlatmasına yardımcı olmayı amaçlıyor.

Okula uyum problemi yaşayan çocukların sınıf öğretmenleri, rehber öğretmenleri ya da branş öğretmenleri de bu konuda çocuğa destek vermek istediklerinde; kurumumuzdaki uzmanlar ebeveynlerin izni ve bilgisi doğrultusunda öğretmenlerle de bu süreçte ne yapılması gerektiğine dair bilgi alışverişinde bulunarak çocuğa doğru destek verme konusunda işbirlikçi yaklaşımlar gösterebilirler.

Merkezimizde yer alan uzmanlarımız okula uyum problemi yaşayan çocukların yaşadığı duygusal zorlanmaların kaynağına inebilmek için deneyimsel oyun terapisi, Theraplay oyun terapisi, çocuk merkezli oyun terapisi, sanat terapisi, kum havuzu terapisi, mindfulness çalışmaları, ebeveyn danışmanlığı, sanat terapileri ve masal terapisi gibi yöntemleri kullanabilmektedir.

Okula uyum problemi yaşayan ergen danışanlar için ise bu problemin kaynağını anlamak üzere bilişsel davranışçı terapi, kısa süreli çözüm odaklı terapi ve şema terapi gibi psikoterapi yöntemleri uygulanabilir.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Beste Ergün Özel Psikoloji, Psikolojik Danışma ve Rehberlik Uzm. Kl. Psk.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)