Çocukluklarda Yeme Sorunları ve Bozuklukları
Yazar Emine Bengü Kayatürk • Çocuk Psikiyatristi • 2 Haziran 2020 • Yorumlar:
Beslenme çocukta anneyi emmekle başlayan bir durumdur. Bu beslenmek dışında anne ile kurulan bağın da göstergesidir.
Emme döneminde çocukla kurulan sıcak temas ,tensel etkileşim çocuğun beslenmesi ile oluşan fiziksel gelişimi kadar psikolojik gelişimi için de önem taşımaktadır. Annenin bebekten aldığı sinyalleri iyi okuması önemlidir. Beslenme esnasında aceleci olmama, doyduğu halde ısrarcı olmama gibi.
Genelde aile çocuğun memeden kesilme döneminde yaşanan sorunlar ya da sonrasında yemek yemede ki sorunları için başvurmaktadır. Memeden kesme olayında annelerin dikkat etmesi gerek bazı durumlar vardır. Çocuk memeyi bırakmak istemeyebilir. Şöyle ki artık anne sütü yetersiz ve çocuk doymuyorsa, annenin emzirmesine engel bir durum varsa, işe başlaması gerekiyorsa, en önemlisi çocuğun artık memeden kesilme dönemi geldiyse bu konuda annelere iş düşmektedir.
Anne sütü ile beslenme bazı otörler tarafından 24 ay diye belirtilmektedir. Şartlar uygun ise 12 aydan sonra ek gıdalarla bu devam edebilir. Fakat şartlar uygun değilse memeden kesme söz konusudur.
Memeden kesmede birden memeyi bıraktırmak çok mümkün olmayabilir. Bu nedenle meme uf oldu gibi söylemler, ya da memeye acı, tadı kötü şeyler sürerek memeden kesmeye çalışmak doğru değildir. Memeden aşamalı olarak kesmek en uygun yoldur. Emme sıklığını ve süresini kısaltarak başlamak uygun olacaktır. Özellikle gece emzirmelerini en son aşamada kesmek , her istediğinde memeyi vermemek, dikkatini dağıtmak, beslenmede babaya da görevler vermek, emme yerini sabitlemek, her yerde her şekilde emzirme eyleminden vazgeçmek uygun yollardır.
Ek gıdalara geçildikten sonra aile çocuğum yemiyor diye gelebilir. Yeme ile ilgili fizyolojik bir sorun varsa yutma bölgesinde sorunlar, mide bağırsak sorunları bunlar emzirme döneminde ortaya çıkmış durumlardır ve gerekli müdahaleler yapılmalıdır. Böyle bir tıbbi sorun yokken çocuk gıdalara tepki göteriyorsa tutumsal olarak sorunlar olabilir.
Çocuk beslenmeye tepki gösterebilir. Bu onun bireyselleşme çabası olabilir. Ya da beslenmeyi size bir takım isteklerini yaptırmak için kullanmayı öğrenmiş olabilir.Bu durumları inatlaşma olarak algılayıp direnç göstermek çözüm olmayacaktır.
Unutmayalım ki gelişim sürecinde çocuklarda bir çok alanda davranış değişiklikleri olabilir. Bazı tatları sevme, bazı tatları sevmeme ayrıntıları oluşabilir. Ve gelişim sürecinde büyüme oranına göre aldıkları gıda miktarlarında artma azalma olabilir.
Öncelikli olarak çocuğumuzun bireyselleşmesine izin vermeyi kendimize öğretmeliyiz. Yemek yeme ile ilgili net tutumları belirleyip ev içinde var olan tüm büyükler olarak duruma aynı mesafede durmakta fayda vardır.
DİKKAT EDİLECEK NOKTALAR:
Yemek saatlerini belirlemek,
Çocuğun tabağına yiyeceği kadar yemek koymak, hatta kendi alabilecek yaşta ise kendisinin almasına izin vermek,
Yemek yerken bazı kurallar koymak, masada herkesle oturarak yeme, ağızda lokma varken konuşmama, televizyon açmama gibi. Çünkü elimizde kaşık peşinden koşarak beslemek doğru bir yöntem değildir.
Ara öğünlerde tıkayıcı iştah kesici abur cuburlardan kaçınmak, özellikle süt vermek doğru bir yöntem değildir,
Beslenmede örnek teşkil etmek, uygun davranışları görerek öğrenmelerinin daha kolay olduğunu vurgulamak isterim,
Bunu yersen şunu alırım gibi rüşvet anlaşmalarından uzak durmak,
Yemek alışverişinde çocuğunuza da söz hakkı verin, nasıl sağlıklı gıda alışverişi yapılır öğretin,
Yemek hazırlama sürecinde çocuğunuza sorumluluklar vermek sofraya oturmayı keyifli hale getirebilir,
Çocuğunuz kendi çatal, kaşığını kendisi kullanmalı, dökerekte olsa o bireyselliği desteklemekte olumlu bir tutum olacaktır.
Bunlara rağmen çocukta yeme sorunu devam ediyor ve fiziksel gelişimini engelleyecek düzeyde sorun oluyorsa, gerekli tıbbi incelemeler yapılabilir. Eğer tıbbi bir sorun yok ise çocuğun yemeğe karşı direnci psikolojik açıdan bir uzman tarafından değerlendirilmelidir.
En belirgin yeme bozuklukları olan BULİMİA ve ANOREKSİYA NERVOZA genelde 16-20 yaş aralığında ve kız çocuklarında daha sık görülse de bazı yayınlarda daha küçük yaşlarda da tanı konulduğu bilinmelidir. Bu bozuklukların gelişiminde de sosyokültürel, sosyoekonomik durumlar, aile tutumları, genetik yatkınlıklar, altta yatan başka psikiyatrik sebepler rol oynayabilir.
ANOREKSİYA NERVOZA:
Kişi ne kadar zayıf olsa da kendini obez hisseder,
Kilo almaktan çok korkar,
Gerekli vücut ağırlığını koruyamaz, ağırlık beklenen ağırlıktan %15 eksik düzeydedir,
Hastanın kilo kaybını açıklayacak herhangi bir malabsorbsiyon, diabet, guatr, ilaç kullanımı, malignite vs yoktur.
BULİMİA:
Kişinin bir obezite öyküsü olabilir ve kilo almaktan aşırı bir korku,
Gün içinde yemek yeme eylemi ile ilgili çok uğraşılar olur,
Tıkanırcasına yeme,
Yedikten sonra suçluluk, pişmanlık sonrasında kendini kusturma, laksatif kullanımı gibi durumlar izlenebilir.
Her iki durumda da tıbbi değerlendirmeler yapılmalıdır. Bu iki yeme bozukluğunda belirtiler zaman zaman iç içe geçebilir.
Laboratuar sonuçlarında kansızlık, kan hücrelerinde azalma, elektrolit denge bozuklukları gibi sonuçlar görülür.
YEME BOZUKLUKLARINDA SOMATİK BELİRTİLER:
Menstrüasyon kesilmesi,
Cilt altı yağlanmada azalma,
Metabolizma sorunları, kabızlık, kanama vs,
El ve ayaklarda solukluk ve soğukluk,
Cilt renginde değişimler,
Bulimiklerde kusmaya bağlı yemek borusunda tahrişler, dişlerde bozulmalar gibi belirtiler izlenmektedir.
Bu yeme bozukluklarında genelde genç kendisi yardım aramaz, çünkü yaptığı şeyin doğru olduğu inancı baskındır. Yeme bozukluğu sinsi başlayabilir ani kilo kaybı, günlük yaşantıda değişim, işlevsellikte bozukluklar ve fiziksel enerjide değişimler olmadığı için ailelerde fark edemeyebilir.
Yeme bozukluklarında iyi bir tıbbi değerlendirme, yaşamsal durumları öncelikle düzenleme ve aile ergen işbirliğini sağlayarak çeşitli terapi yöntemleri uygulanmaktadır.Gerekli durumlarda ilaç tedavisi de kullanılmaktadır.