Çocukluktan Yetişkinliğe OKB
Yazar Müberra Sabuncu • Psikolog • 21 Mayıs 2020 • Yorumlar:
Ah Şu Takıntılar
‘’Sekiz yaşında kız çocuğu, aklına kötü şeyler geldiğini söylüyor ve devamlı yaptığı ödevleri ile ya da performansı ile alakalı annesinden onay istiyor. Başlarda annenin ‘’olmuş’’ ‘’aferim’’ diye ifade ettiği durum zaman geçtikçe onu tatmin etmemeye başlıyor ve kaygısını yatıştıramıyor. Annesinden yeterli onayı hissedemeyen çocuk, annesinden sürekli özür dileme ihtiyacı geliştiriyor. Eğer annesine o sözleri tekrarlatmazsa, annesine kötü bir şey olacağı düşüncesinin geldiği ve bu düşünceyi bir türlü aklından çıkaramadığını görüyor. Bununla başa çıkabilmek için başlarda annesinden sık sık özür dileme ve sonraları öğretmenlerinden hatta arkadaşlarından bile durup dururken özür dileme isteğinin geldiğini ifade ediyor.’’
‘’On iki yaşında bir çocuk hastalık kaptığına inanıyor. Her türlü çalışmaya karşın hasta olmadığına kendini ikna edememiş. İnternetten araştırıyor, hasta olması için neden olmadığını okuyor, söylüyor ama yine de bu fikri aklından atamamakta’’
‘’ Kitaplığım hep belli bir sırada belli bir düzende kalmalı’’ , ‘’Her gün duş almalıyım yoksa kirli oluyorum’’, “Ellerimi 3 kere sabunlamazsam hastalık veya mikrop kaparım’’ gibi düşünceleri de son zamanlarda çocukların ağzından ne kadar duyar olduk…
Halk arasında “evham, takıntı, vesvese, saplantı” diye geçen sağlıksız, rahatsız edici, tekrarlayıcı ve mantık dışı olduğu kabul edilen hastalıklı düşünce haline obsesyon denir. Kompulsiyonlar ise obsesyonlara doğan anksiyeteyi azaltmak için ortaya çıkan ya da katı kurallara göre uygulanmak zorunda hissedilen davranışlardır.
Peki obsesyon ile gerçekçi bir kaygı nasıl ayırt edilmelidir?
Çocuğunuz oyuncaklarını, yatağını topluyor, odası dağıldığında her şeyi yerli yerine koyuyorsa bu obsesyon değildir, olması gereken bir şeydir. Ancak çocuğunuz bütün gününü odasını düzenlemekle geçiriyor, bir eşyanın yeri dahi değiştiğinde kaygı ve stres yaşıyor ise OKB’ dir diyebiliriz. Az önce verdiğim örnekteki gibi gerçek sorumluluklarımızla, ya da olması gereken sağlıklı endişe duygusu ile OKB’ yi , yani takıntılı olmayı ayırt etmek gerekir.
Aslında bir anksiyete bozukluğu olan OKB hastalığı çok küçük yaşlarda da sıklıkla görülebilmektedir. Son yıllarda oldukça yaygınlaşan bir bozukluk olan ‘’obsesif kompulsif bozukluk’’ beyin kimyasında ve işlevindeki bazı bozulmalarla ilgilidir.
Genetik geçişlerin de yüksek olduğunu göz önünde bulundurursak OKB hastalığı aslında bulaşıcı bir bozukluktur. Genellikle anne ya da babanın öyküsüne baktığımızda da bu rahatsızlığın olduğunu sıkça görebilmekteyiz.
Artan stres faktörleri, yaşanan travmatik ve olumsuz olaylar ve hayatın getirdiği onca olumsuzluk, çocuk ve gençlerde ‘’mükemmel olmalıyım’’ algısını yaratmaya devam etmektedir. Küçük yaştaki çocukların bu hızla ilerlemelerini aileler de takdir ederek aslında mükemmel olmayı da bir nevi desteklemiş olmaktadır. ‘’Benim harika ötesi oğlum’’, ‘’ Benim sınıfın birincisi kızım’’, Büyüyünce devletin başına geçecek benim oğlum’’… gibi söylemlerle çocuklarımızda ‘’ Başarılı olursam ancak sevilmeye layık olurum’’ algısını yerleştirmektedir. Böyle yetişen çocuklar da ilerleyen yaşlarda sürekli onay bekleyen, onaylanmadığında olumsuz bir düşünce, tutum ya da duygu içerisine girmektedirler. Oysa başarısızlıklarımızın da takdir edilmesi, sadece sonuç odaklı olmak yerine süreç odaklı-çaba odaklı bir takdir yaklaşımımız olduğunda çocuk kendini daha güvende hissedecektir.
Anne ve babalar; çocuklarınız temizlik ve düzenle alakalı herhangi bir şeyi yapmadığında bir diğer görevine odaklanamıyorsa bu davranışı pekiştirmeyin. ‘’ Benim kızım çok titiz, aşırı düzenli ‘’ gibi övgü dolu sözlerle çocuklarımızın var olan kaygısını aslında daha da artırmış olmaktayız. Yapmamız gereken önce kendi ebeveyn rollerimize bakıp, titiz olup olmadığımızla alakalı kendimizi sorgulamalıyız. Sonra da çocuklarımızın bu aşırı düzen veya temizlik ile alakalı olan tutumlarını desteklemek yerine bunun bir sorun olduğunu kendimize itiraf etmeliyiz.
Çocuklarda Obsesif Kompulsif Bozukluk Tedavisi
Çocuklarda obsesif kompulsif bozukluğun tedavisini birkaç yönden ele almak gerekir. Öncelikle aileye ve çocuğa bu hastalığın uzun süreli olacağı anlatılmalı, iyi takip ve uyum konusunda onlarla anlaşılmalıdır. Zaman zaman obsesyonların ve bunlara bağlı kompulsyonların değişebileceği belirtilmelidir. Tedavi olmadığı takdirde, erişkin dönemde devam edeceği ve gittikçe bulguların yaşamı daha etkiler duruma gelebileceğini söylemekte yarar vardır. Çocukla beraber ailenin tedaviye katılımı önemlidir. Özellikle çocuk kompulsiyonlarına aileyi katmışsa ya da aile içindeki davranışlar hastalığı arttırıyorsa ailenin de tedavide etkin yer alması şarttır. Bunun dışında, çocuğun bireysel tedavisinde obsesyonları için ilaç tedavisi gerekebilir. Bu hastalığın oluş nedenlerinde, biyolojik faktörler önemli yer tuttuğundan ilaçlar önemlidir. İlaçlar oluşabilecek ek sorunların giderilmesini de sağlar. Çocuğu destekleyici terapiler ve algılayabileceği yaşta ise davranışçı tedaviler de sorunun giderilmesinin önemli bölümleridir. Çocuklarımızda da takıntılar olabileceği, tedavi edilmesi gerektiği, tedavi edilmediği zaman sorunun büyüyebileceği unutulmamalıdır.