Çok yönlü Obezite ve Rutin değerlendirmeleri üzerine
Yazar Selma Öztürk • Endokrinolog Ve Metabolizma Hastalıkları Dokt • 1 Ağustos 2017 • Yorumlar:
Obezitenin değerlendirilmesinde birkaç vakada da örneğini gördüğüm iki parametreden bahsetmek
istiyorum. Anti-Tg ve Anti-Tpo antikorları. Bilindiği üzere obezite dünya genelinde yaygınlığı artan,
beraberinde başka hastalıkları da getiren kronik bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Vücutta yağ
dokusundaki artışın sağlığı bozacak derecede olması obezite hastalığını kısaca tanımlayabilir. Bu
durumu , ölçme ve değerlendirme adına basit antropometrik hesaplar ve ölçümler diyetisyenler
tarafından pratikte yapılır. Vücut ağırlığının boyun karesine oranı ,vücut kitle indeksi olarak
kullanılmaktadır. Obezitenin değerlendirilmesinde biyokimyasal parametreler de mutlaka
değerlendirilmelidir. Sağlığı korumada ve hastalık oluşumunu önlemede bulguları, belirtileri çok iyi
değerlendirmek gereklidir. Obezite ile birlikte isimlerini anmak durumunda olduğumuz hastalıklar
tarama esnasında gözden kaçırılmamalıdır. Başta diabet, kalp damar hastalıkları, hipertansiyon ,
abdominal obezite, insülin direnci bilinen ve sıklıkla tanı alınan hastalıklar arasındadır. Obeziteyle
ilgili metabolik faaliyetlerin göstergesi olan tiroid bezinin değerlendirmesinde rutinde eksik kaldığını
düşündüğüm bir taraf var. Tiroidin hastalıkları ve tiroid kanserleri ve obezite ile ilişkisi pratikte
taraması olmayan bir taraf.
Aile hekimlikleri ,dahiliye poliklinikleri ağırlık kontrolü şikayetiyle gittiğimiz polikliniklerdir. Ve hekim
rutininde Tsh ve T4 istemi yapıyor. Rutinde Tsh ve T4 isteminin tiroid fonksiyonları ve obezite ilişkisi
düşünüldüğünde ötiroidi olan kişilerde subklinik vakalar taranmamış oluyor. Bu düşüncemi
destekleyen bir çok çalışmanın var olduğunu da yayınlanan bilimsel makalelerde görmek mümkün.
Bilindiği gibi ağırlık kontrolünü sağlamada doktor ve diyetisyen iş birliği , takım çalışması esası tüm
dünyada ve bizim ülkemizde de mevcut. Doktor hastayı değerlendirir , muayene eder, tahlillerini
ister, diyetisyen de diyetini yazar. İşte film burda başlıyor. Rutin istemlerde tiroid antikorlarının
istenmemiş olması tiroid hastalıklarının belirlenmesinde bence sorun olabiliyor, hatta ve hatta istem
sonrasında otoimmun antikorlar pozitif olup, doktor bulguları bir noktaya ulaştırmak istediğinde
ultrason ve biyopsi serüveninden sonra papilla CA ve /veya malign tümör başlangıçları tespit
edilebiliyor. Bu şekilde yaşadığım 2 örnek var ,sadece sağlıklı beslenmek ve biraz kilo vermek için
diyetisyene başvurup sonrasında cerrahi müdahale yapılan danışanlarım oldu.
Klinikte beraber çalıştığımız doktorlarımızda şöyle genel bir kanı var sanırım. Hastanın Tsh ,T4 ü
normalse antikorları istemeye lüzum yok. Fakat bu durum tesadüfen ve/veya subklinik te olsa ve
bilimsel çalışmaların tamamına genelleyemesek te bazı vakalarda hasta ötiroidi iken bile tiroid
antikor yüksekliği tespit edilen ve sonrasında ultrason ve biyopsi ile sonuçlarını gördüğümüz tiroid ve
papilla CA tanısı alan bireyler var. Hal böyle iken risk grubunda olan obez ve şişman bireylere bu
tahlil neden rutinlerde değil merak ediyorum .Prediabet açısından D vitamini ve İnsülin direnci
değerleri de yine aynı kapsamda rutinler arasında istenmiyor. Bunun için endokrin ve metabolizma
doktorlarımız bu duruma ne söyler bilmiyorum. Sağlık hizmetlerinde , obezite ve kanser ile
mücadelede 1.basamakta bu tetkiklerin yapılması gerekliliğini vurgulamak istiyorum.