Coronavirüs ve Yaşanan Zorluklar
Yazar Serhat Ergün • Psikiyatrist • 3 Nisan 2020 • Yorumlar:
*Kaygı
Zor bir dönemden geçiyoruz. Bu dönemi zor yapan nedenlerin başında da daha önceden aşina olmadığımız, tanıdık olmayan bir düşmanla karşı karşıya kalışımız ve bu karşılaşmanın getireceği sonuçların belirsizliği gelmektedir. Bu belirsizlik ve bilinmez süreç beraberinde kaygıyı getirmekte.. Kaygının bu süreçte doğal bir sonuç olduğunu söylemek gerek. Kaygılanmakta haklısınız.. Kaygılanmalısınız da.. Kaygı insan hayatının devam etmesi için olması gereken bir duygudur da ondan.. Kaygı olmazsa tedbir olmaz, kaygı olmazsa olması gerektiği gibi davranmayız hatta olması gibi gereken davranışı öğrenmeyiz de.. İşlevsel kaygı bu sebeple şuan tüm dünyada olması gereken bir duygu bana kalırsa. İşlevsel olmayan kaygı ise zor olan süreci daha da zorlaştırabilir. Nedir bu işlevsel olmayan kaygı.. ? İşlevsel olmayan kaygı, zihnimize “nasıl olacak?” “ne yapacağız?” “ya öyle olursa, ya şöyle olursa ?” şeklinde peşi sıra felaket senaryolarını dizer ve en kötü senaryoya ulaşmadan rahat bırakmaz ve ulaştığında da çözüm bulamadan sıkıntının ve kaygının artmasına neden olur. Bu kısır döngü bize gerekli olan davranışı sergilememize engel olabileceği gibi beraberinde kaygının artmasına da neden olur.. Gelecekteki felaket senaryolarına bugün cevap bulma çabasının ne bugüne ne de gelir mi gelmez mi bilmediğimiz “o” güne faydası yoktur. Gün bugündür, “an”a odaklanıp evde kaldığımız bugünleri anlamlı kılmaya çalışmalıyız..
*Hangisi daha kötü ?
Sürekli iyi hissetmeye çalışmak & kötü hissetmek ?
Bugünlerde iyi hissetmediğimiz aşikar. Hasta sayısı, ölüm oranları, virüsün bize ve sevdiklerimize bulaşacağı düşüncesi ile oluşan kaygılar hepimizi kötü hissettiriyor. Peki kötü hissetmek ne anlama gelir? Hep iyi mi hissetmeli miyiz? Cevabı duyar gibi oluyorum.. “niye iyi hissetmeyeyim ki?”. Elbette insan iyi hissetmek ister doğası gereği.. kaygılardan, üzüntülerden ve acılardan kaçmak ya da bunları bastırmak ister. Halbuki acılar, bizi üzen durumlar, kaybetmekten korktuklarımız birer ipuçları hayatta nelerin bizim için önemli olduğu konusunda.. Bu manayla bugünlerdeki acılarımızdan, kaygılarımızdan çok şey öğrenebiliriz.. Değerlerimiz gibi.. “İyi hissetme” peşinde koştuğumuz zamanları bu gözle gözden geçirecek olursak, “iyi hissetmek” uğruna hangi değerlerinizle çatışıyorsunuz? Değerler doğrultusunda anlamlı bir yaşam mümkün zaman zaman kötü hissetmek pahasına. Bu salgının bize bireysel ve toplumsal değerlerimizi hatırlatması dileğiyle..
*Emosyonel yeme..
Emosyonel yeme olumsuz duygulara cevap olarak fazlaca yeme eğilimini anlatan bir kavramdır. Altta yatan nedenleri araştırmaya yönelik çalışmalar kesin bir neden ortaya koyamasa da emosyonel yeme davranışının gelişimsel çeşitli olaylar sonucu ortaya çıkabileceği ve davranışsal olarak öğrenilebildiği bilinmektedir.
Duygusal yeme açlık hissinden bağımsız bir şekilde öfke, kaygı, üzüntü, utanç gibi birçok olumsuz duyguyla yemek yiyerek baş etmeye çalışma olarak tanımlanabilir.
Emosyonel yeme davranışının obezite ile ilişkilendirildiğini biliyoruz ve kilo verme girişimlerindeki önemi giderek artmaktadır.
Peki varsa, ne yapılabilir ?
Duygusal açıdan baş edilmesi zor olan bu dönemde #evdekal ırken emosyonel yeme davranışlarınızın olup olmadığını kontrol edebilirsiniz. Bilişsel Davranışçı Terapi ve Farkındalık (mindfulness) temelli yaklaşımlardan fayda görebilirsiniz. Yediğiniz yiyecekleri ilk defa tadıyormuşcasına merakla ve yavaş bir hızla her bir çiğnemenin farkına vardıran, bir yandan da ne kadar açlık hissettiğinizi ve o an eşlik eden duygularınızı ayırt etmeye yönelik çeşitli egzersizler faydalı olacaktır. Bilişsel Davranışçı Terapiler düşünceler, duygular ve davranışlar arasındaki ilişkiyi anlamanıza yardımcı olur. Duygularınızın farkına vardığınızda duyguları erteleyip yemek yeme davranışı yerine duygunuza yer açıp, onu bir misafir gibi kabul ederek yeme davranışı yerine bu duygunuzla birlikte sizin için işlevsel olan bir davranışta bulunabilirsiniz..
*Ev içi ilişkisel problemler.. Evde Kalınca!
Tüm dünyada insanların tadı kaçtı. Büyük bir kesim gün içinde zaman zaman keyifleniyor, zaman zaman üzülüyor, zaman zaman kaygılanıyor. Bu dalgalanmalarla birlikte, olağan dışı geçirdiğimiz bu dönemde ev içi ilişkiler de olağan dışılaşabilir. Alışık olunandan daha uzun saatleri birlikte geçirirken, ev içi sistemin de doğal olarak değiştiği bu süreç, ilişkilerin olumlu yönde gelişmesine zemin hazırlayabileceği gibi yakın temasla birlikte sürtüşmeleri, tartışmaları artırabilir. Olağandışı bu durumun zaman içinde geçeceği ve alışık olduğumuz hayat düzeninin ve sistemimizin yeniden oluşacağı bilgisini akılda tutmak gerekiyor. Çiftlerin yaşayacağı tartışmalara tartışma içinde bu gözle bakmayı denemesi ve bu bilgiyi birbirlerine hatırlatması işe yarayacaktır.
Bu bir bilgilendirme yazısıdır, tedavi niteliği yoktur. Tedavi ve yardım almak için lütfen doktorunuza & terapistinize başvurunuz..