COVID-19 Günlüklerim; Neler Öğreniyorum?
Yazar Sabahat Karakaşlılar • Çocuk Sağlığı Ve Hastalıkları Doktoru • 30 Haziran 2020 • Yorumlar:
‘Dünya yaşanılacak bir yer, hoşuma gitti…’
İnsanlık ile oyunun adı değişiyor; bildiğimiz adı saklambaç, yeni adı karantina.
Yaşadığımız gezegende insan varlığından çok daha kalabalık bir topluluk oluşturan küçük canlılar bulunmaktadır. Coronaviridae (CoV) ailesi, yüz yıllardan beri var olan, toplumda yaygın görülen, çoğunlukla kendi kendini sınırlayan hafif enfeksiyon hastalıklarına neden olan, 2003 yılında SARS-CoV ve 2012 yılında MERS-CoV olarak 2 kez pandemi yaparak ağır hastalık tablosu oluşturan bir virüs ailesidir. 2019 yılının son günlerinde ise bu ailenin yeni üyesi SARS-CoV-2 ortaya çıkarak yaşadığımız COVID-19 pandemisine neden olmuştur.
Koronavirüsler, tek zincirli, zarflı RNA virüsleridir ve genomlarında RNA polimeraz enzimi kodlanmaktadır. Yüzeylerindeki çubuksu çıkıntılara latince taç anlamına gelen ‘corona’ adı verilmektedir.
Genel olarak insanda hastalık yapan virüslerin yaklaşık %60'ı hayvanlardan geçmektedir. Koronavirüsler de hayvanlarda yerleşen RNA virüslerdir ve her RNA virüste olduğu gibi konakçıda çoğalarak mutasyon biriktirirler. Yoğun insan ilişkilerinin olduğu, kapalı ortamların fazla olduğu ve doğayı bozan her yerde virüsler insana geçiş yaparak mutasyon yetenekleri ile salgınlar yaparlar.
Koronavirüs solunum yolu aracılığı ile, damlacık yani hasta olan kişinin öksürme, hapşırma ve hatta konuşma esnasında etrafa saçtığı sekresyonlarının içindeki canlı olan virüsün alınması ile bulaşmaktadır. Koronavirüsün damlacıklar ile 60-80 cm yani 3-6 adımdan daha yakın mesafeden bulaştığı bilindiğinden, virüs ancak yakın temas ile, salgıların solunum yolu ve ellerimiz aracılığı ile vücudumuza alınması ile bulaşır. Bir diğer deyişle virüsü taşıyan damlacıkların bir şekilde ağız, burun veya gözümüzün içindeki mukozaya ulaşması gerekmektedir. Bu sebeple insan-insan arasındaki güvenli mesafe 1m olarak belirlenmiştir. İçinde virüs barındıran damlacıklar havadan daha ağır olduğundan, yerçekimi etkisi ile bulunduğu yere düşerek yüzeylere yapışır, dolayısı ile virüsün yerden yukarı havalanması veya havada rüzgar ile dolaşması mümkün değildir. Sadece insandan insana bulaştığı için ve solunum salgılarının temas ettiği yüzeylere dokunan insan olması gerekir. Koronavirüsün dış ortama çok dayanıklı olmadığı da bilinmektedir. Virüs yüzeylerde en fazla 6-8 saat canlı kalabilir. 30 derecede ve nem varlığında dış ortamda canlı kalma süresi kısalır. Ancak bu yazın hastalık olmayacağı anlamına gelmemektedir. Virüs 56 derecede inaktive olur, havalandırmaya dayanıksızdır. Mide asidine dayanıklı olmadığından, yiyeceklerle bulaşmaz. Sivrisinek ile taşınma gösterilmemiştir. Yani koronavirüs, insan vücudu dışında aktif olamaz. Bu yüzden ellerin yıkanması çok önemlidir. Temas edilen yüzeylerin temizliği için ise çamaşır suyu (1/100 normal sulandırma olmalı) en ideal temizleyicidir.
Çamaşır suyu hazırlama oranları (%10’luk):
1/100’lük çamaşır suyu hazırlanışı: 1 ölçü çamaşır suyu + 99 ölçü su (500-600 ppm klor açığa çıkarır)
1/100’lük çamaşır suyu elde etmek için pratik olarak 10 litre su içine 1 küçük çay bardağı çamaşır suyu konulur.
Salgınlar aslında virüslerin topluma yerleşme çabasıdır ve bu yıkıcı bir durum olmasına rağmen, bilim gözüyle bakıldığında insanların, doğanın denekleri gibi davranmaları sebebiyle, virüslerin davranışları öğrenilir. Koronavirüs hakkında bu zamana kadar 2 şey çok iyi öğrenilmiş durumdadır.
1- Koronavirüs çok hızlı bulaşmaktadır
2- Koronavirüs hastalığından ölüm oranı yüksek olmasa da farklı yaş gruplarında farklı etkiler oluşturmaktadır.
COVID-19 hastalığının ana belirtileri solunum yolu enfeksiyonları belirtileridir.
1- Ateş
2- Öksürük
3- Nefes darlığı
Koronavirüs, akciğer dokusunda yerleşir ve yerleştiğinde de gizli bir oksijen eksikliği oluşturur. Bu sebepledir ki, COVID-19 hastalığında nefes darlığı, solunum sıkıntısı çok belirgindir. Sigara içmek ise hastalık riskini 2,5 kat artırmaktadır.
Hastaların muayenesinde vital bulguların yanında mutlaka oksijen saturasyonu ölçülür. Ayrıntılı kan testleri istenir. Akciğer görüntülemesi (PA grafi ve BT) yapılır.
Çocuklarda COVID-19 belirtileri de hemen aynı olmakla birlikte:
1- Ateş (38 derece ve üzerinde)
2- Öksürük
3- Burun akıntısı ve/veya tıkanıklığı
4- İshal olabilir.
Çocuklardan da erişkinde olduğu gibi aynı değerlendirme testleri istenir. Kesin tanılı çocuklarda ilaç tedavisi, olası yan etkiler nedeniyle çok dikkatle seçilmeli ve tedavi yakından takip edilmelidir.
Çocuklarda hastalık hafif seyreder ancak çocukların bulaştırıcılıkları fazladır. Korunmak için ise çocukların mümkün olduğunca az insanla temas etmeleri gerekmektedir.
Gebelikte COVID-19 saptandığında, plasentadan bebeğe geçiş gösterilmemiştir. Anne sütü ile de bebeğe geçiş saptanmamıştır, sadece annenin temizlik kurallarına dikkatle uyması gerekir.
Koronavirüs neden herkeste farklı klinik tabloda hastalık seyri oluşturmaktadır?
Tıpkı diğer tüm virüslerde olduğu gibi, koronavirüs de immün sistemimizin yanıtı demektir. Virüsler, damlacık yolu ile vücudumuza girdikten sonra hücrelerimize girerler ve hücrelerimizin yaratmış olduğu tüm işlemleri taklit ederler. Enfekte olmuş olan hücrelerden çok güçlü sinyaller gönderilmektedir. Dolayısı ile herkesin enfeksiyon yanıtı ve bağışıklığı birbirinden farklıdır. Bu durumda asıl olan kişinin kendi enfeksiyon yapısını ve yanıtını tanıması şartıdır.
Koronavirüsün diğer virüslerden farkı ise, hücreye girdikten sonra o kadar güçlü bir bağışıklık sinyali gönderir ki, bu kez vücut kendi hücrelerini düşman olarak algılayarak, kendi kendine saldırır.
Sağlıklı beslenme ve sağlıklı bir beden yapısı sağlıklı bir bağışıklık sistemi demektir. Savunma sistemimiz kendine özgü çalışır ve herkesi farklı şekillerde savunur. Dolayısı ile bu dönemde yeni bir şey denemeden, abartılı olmadan eksiklerimizi tamamlayarak yolumuza devam etmeliyiz.
Yine aynı sebeple herkeste eşit bağışıklık oluşmayabilir. Toplumun genelinde bağışıklık oluşabilmesi için nüfusun en az %60’ının enfekte olması gerekir. Ancak aşı tedavisi uygulanmaya başlanınca hastalık yükü azalacaktır.
Tedavisi olmayan bir virüsle nasıl mücadele edebiliriz?
Karantina.
Elimizde hazır bir aşı veya koronavirüse spesifik bir ilaç olmadıkça eski salgınların tarihinden esinlenerek alacağımız tek önlem karantinadır. Karantina; İtalyanca kırk gün anlamına gelmektedir (quarantina). Bir hastalığın en uzun kuluçka süresi boyunca, enfekte olma olasılığı bulunan sağlıklı kişileri diğer sağlıklı kişilerden ayırmak demektir.
Bu yöntem uygulama zorluğu ve psiko-sosyo-ekonomik zorlukları nedeniyle pek tercih edilmese de yine de virüsün toplumda yer edinmesine kadar geçen sürede asıl olan görev bilim ve bilgiye dayalı otoriteye uymaktır. Kurallara uyulursa herkes en az düzeyde etkilenecektir.
Bu dönemde elimizden geldiğince hastalanmamaya ve her zaman yaptıklarımızı yaparak hayatımıza devam etmeye çalışmalıyız.
Bu denli belirsiz bir durum ve bunun yarattığı kaygı karşısında ise en iyi bildiğimiz ve yapabildiğimiz eski alışkanlıklarımıza sığınmak olmaktadır. Bu virüs ile, bize kendini yeterince tanıtana, toplumda yer edinene ve biz onu tanıyana kadar, iyi geçinmek durumundayız. Sonuçta, çok bilinmeyenli bir denklemi çözme korkusu ile karşı karşıya kalmaktayız.
Yazımın psikoloji ile ilgili kısmı devamında…
Sağlıklı günler dilerim.