Covid-19'un Ruh Sağlığımıza Etkisi
Yazar Birgül Özgüvenç • Psikolog • 6 Nisan 2020 • Yorumlar:
Küresel bir problem olan coronavirüsü son birkaç haftadır hayatımızın bir parçası haline geldi. Bir anda günlük rutinlerimiz değişti ve kendimizi kaygı ve endişe ile baş etmeye çalışırken bulduk. Ellerimi yeterince yıkıyor muyum? Yüzüme dokunuyor muyum? Enfekte olup başka birine virüsü bulaştırır mıyım? Sevdiklerimi virüsten dolayı kaybedersem? Şeklinde kaygıyı ifade eden düşünceler zihnimizi meşgul etmeye başladı. Kaygı, normal hayatımız içerisinde tehlikeler karşısında hayatta kalmamızı sağlayan, korkuyu da içinde barındıran, olması gereken bir duygudur. Beynimizin alarm sistemini “kaç ya da savaş” harekete geçirir. Fakat maruz kaldığımız kaygılı süreç arttığında kaygı seviyemiz olağandan daha yüksek seviyelere ulaşabilir ve beynimiz sürekli bir tehlikenin varlığından dolayı alarm halinde kalabilir. Normalde durumu kontrol ettiğimizde kaygımız azalır ve güvende hissederiz. Belirsizlik her yaştan birey için kaygı verici bir durumdur. Korona virüsü ile kontrol edemediğimiz bir süreç yaşadığımız için kaygı halimizde artmaya devam ediyor olabilir. Dolayısıyla bu süreçte kaygılı olmamız çok normal bir duygu durumudur. Eğer kaygı, yaşamınızı devam ettirmekte zorlayıcı oluyorsa anksiyete bozukluğu ihtimali oluşabilir. Birçok anksiyete bozukluğu da dahil olmak üzere obsesif kompulsif bozukluk (OKB) kaygıyı makro düzeyde yaşadığımız bu dönemde karşılaşabileceğimiz psikolojik problemler arasında söylenebilir.
Korona sürecinin en zorlayıcı tarafı ise sosyal izolasyondur. Karantina ve izolasyon bulaşıcı hastalıklardan korunmak için en eski yöntemlerden biri olmasına rağmen bazı bireylerde psikolojik, duygusal ve ekonomik problemlere yol açabilir. Sosyal temas, insanın temel bir ihtiyacıdır. Özellikle kaygılı olduğumuzda, başkalarıyla ilişki kurmaya yönelik doğal bir eğilimimiz oluşur. İlişki ihtiyacımız karşılanmadığı durumlarda hem ruhsal hem fiziksel olarak zorlanırız. İzolasyon, korona virüs pandemisine doğru yaklaşım olmasına rağmen, yalnızlık duygusunu büyüten bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.
Koronavirüsünün yarattığı durumun belirsizliği devam ettiği için kişilerde izolasyonla birlikte gelecek kaygısı artığı görülebilmektedir. Bireyler normal hayatlarını sürdürürken günlük rutinleri ve kendi yaşamları üzerinde planlama ve kontrol becerileri kendilerini güvende hissetmelerine olanak sağlar. Korona virüsü ile birlikte bugün ve gelecekle ilgili temel ihtiyaçlarımızdan biri olan güven duygusunu yaşayamıyor olmak psikolojik açıdan oldukça zorlayıcı olabilir.
Şu anda her birimiz birbirimiz için bir risk faktörüyüz. Dolayısıyla korona virüsü sonrasında da hastalık kaygısından dolayı normal rutinlerimize dönmemiz zaman alacaktır. Hayatlarımız sosyal izolasyon ve kaygıdan kaynaklı hem toplumsal açıdan hem de bireysel açıdan büyük değişimlerin olabileceğini öngörebiliriz. Bu durumumla baş etmeyi başarabilen kişilerde değer sistemlerinde, tutum ve davranışlarında, hayata bakış açılarında olumlu anlamda değişimler olmasını beklerken, baş edemeyen kişilerde depresyon, obsesif kompulsif bozukluk (OKB), hipokondriyazis (hastalık hastalığı), panik atak ve diğer anksiyete bozuklukları gibi kaygı temelli hastalıklarda artış olması olasıdır.