Daha Genç Kalabilmek
Yazar Sedat Akdeniz • Dermatolog • 30 Kasım 2022 • Yorumlar:
Daha Genç Kalabilmek; Tarihsel Açıdan Bakış ÖZET Güzellik felsefi olarak yaşamın anlamını veren ancak bilimsel olarak ölçülemeyen soyut bir kavramdır. Güzelliğin olduğunu biliyoruz çünkü onu gördüğümüzde anlıyoruz. Güzellik kişiler arasında bireysel farklılıklar gösterir. Binlerce yıl önce bayanlar güzellik için derilerine ekşimiş süt, kahve, yağ ve bitki ekstreleri kullanmışlar.
Güzellik felsefi olarak yaşamın anlamı olan sevgi ve bilgi (philia”= sevgi “sophia”= bilgi), bilimsel olarak var olan ölçüsü olmayan soyut bir kavram. Yaşamın önemli bir parçası olan güzellik her bireyi farklı etkiliyor. Bazı bireyler çok değer verirken bazı bireyler daha az önemseyebiliyor. Güzellik algısını hissetmek kişilerin hoşuna gider. Güzel olan her şey daha fazla ilgi oluşturur. Tarihsel olarak geçmişten günümüze yüzün güzelliği önemli olmuştur. Yüz dünyayı algılamamız ve görmemizi sağlar, dünya da bizi yüzümüzle görür. Çevremizle ilk iletişimi kuran yüzümüz konuşmadan iletişim kurar. Yüz mimikleri ve beden hareketlerimizin dili ilk algının oluşmasında oldukça önemlidir. Yüze atılan bir bakış kişinin yaş, sağlık, güzelliği ile ilgili bir algı oluşturur. Yüz şekli, yüzdeki gölgelenmeler, renkler, deri kıvamı bu algının oluşmasında önemlidir. Kalp şeklinde bir yüz gençlik, kare şeklinde bir yüz yaşlılık, tombul yanaklar gençliği gösterir. Kozmetik kullanımında amaç yüzde canlılık, parkalık, ışıltı, aydınlık yani daha genç bir görünüm oluşturmaktır. İnsanoğlu, tarih boyunca bedenini güzelleştirmek için çareler aramıştır. Bunun en belirgin örneği, ilkel toplulukların yüzlerini bitkisel veya madensel boyalarla boyamalarıdır
Kadınlar ilk çağlarda bile bitkileri güzelleşmek için kullanmışlardır. Hatta Romalılar göz bebeklerini büyük gösteren Belladona bitkisini, bir süre etrafı puslu görmeyi göze alma pahasına kullanmışlardır. Atropa belladonna bitkisinin yapraklarından atropin elde ediliyor. Bella-Donna İtalyanca’dan köken alır ve güzel kadın anlamına gelmektedir. Yapılan çalışmalarda atropa belladona’nın yara iyileşme süresini kısalttığı, kollajen üretimini artırdığı gözlenmiştir. 1 Herodotos’a göre, Seytes kadınları da, servi ve sedir ağaçlarının odunu ile günlüğü, sert bir taşın üzerinde ezerek suyla karıştırıp bir macun hâline getirir ve bu karışımı yüzlerine, bedenlerine sürerlermiş. 2 Göz kozmetiklerinin kullanımı MÖ 4000 yılına uzanıyor. Malakit ve antimondan elde edilen pudra ile yanık badem veya siyah bakır oksit, kahverengi kil bileşimleri ile elde edilen karışım alt ve üst göz kapaklarına sürülürmüş. 3 Göz kapaklarına sürülen bu karışımların gözleri bakteriyel ve paraziter enfeksiyonlardan koruduğuna inanılırmış. 4 Oymacılık, heykeltraşlık ile insanlar taş ve tahtalara şekil vererek, işleyerek parlak ve düzgün bir görünüm oluştuğunu öğrenmişler. Benzer işlemleri deride uygulayarak daha parlak bir görünüm elde etmek çok uzun sürmemiş. Deride soyma ve abrasyon oluşturarak güzelleşme ile ilgili çok sayıda kozmetik uygulama ritüeli var. Yüzlerce yıl Endonezyalı kadınlar yüzlerini kahve çekirdeği sürerek daha parlak ve canlı bir görünüm elde etmeye çalışmışlar. Kahve çekirdeğinde bulunan kafeik asit güçlü antioksidan ve kollagen üretimini artırıyor. Kafein günümüzde deri sıkılaştırıcı olarak kullanılıyor, bazı kozmetik ürünlerin içeriğinde var. 5-7 Günümüzde popüler olan anti ageing Argan yağının önemli bir bileşeni kafeik asit’tir. 8 Hindistanda kadınlar yüz ve vücutlarına süt ile buğday kabuğu veya gram unu ile karıştırarak kullanmışlar. Laktik asit ve protein mekanik eksfoliasyon etkisi oluşturuyor. 9 Kleopatra’nin eksimis sut banyosuyla aslinda günümüzde uygulanan cildi soyma islemini yapiyor. Eksimis sut, doğal hidroksi asitlerden biri olan soyma etkili laktik asit konsantresi içeriyor. 10 Asya’lı kadınlar yüzlerine mısır nişastası ve sonrasında gül suyu sürmüşler. Gül suyu asterajen, deride sıkılaştırma oluşturuyor, pozların kapanmasını sağlıyor, anti-inflamatuvar özelliğe sahiptir. 11,12 Mısırda deride soyma işlemleri için kaymak taşı, ponza taşı, tuz ve yağ karışımı ile yapılmış. M.Ö 1500’de Mısır’da akne skarları zımparalanarak tedavi edilmeye çalışılmış. 13 Hindistan’da idrar ve sünger taşı ile yüz soyma işlemi yapılmış. İdrar ne asidik ne de bazik olan su içeresinde üre içeriyor. Günümüzde üre düşük konsantrasyonlarda hidrofilik yüksek konsantrasyonlarda keratolitik özelliğinden dolayı çok sayıda kozmetik ürün içeriğinde kullanılıyor. 13 Japonyada Geyşalar yüzlerini parlatmak için tuz ve krem karışımları kullanılmış. Prinç kepeği karşımı kremleri maske olarak kullanılmış. Prinç kepeğinde bulunan gama orizanol gamma oryzanol güçlü anti oksidan ve kollajen uyarıcısı olduğunu gösteren çalışmalar vardır. 14,15 Tarihsel olarak incelendiğinde bilgi ve teknolojinin çok sınırlı olmasına rağmen insanlar gözlemlerini birbirlerine aktarabilmişler. Günümüzde kullanılan bazı kozmetik içeriklerde bu ürünlerin kullanıldığını görülmektedir.