Deprem ve Sonrası
Yazar Ceren Yağcıköseoğlu • 1 Haziran 2023 • Yorumlar:
Kahramanmaraş ve diğer illerde gerçekleşen deprem ile kayıplar verdik. Böylesi bir doğa olayını felaket olarak tanımlamak yerinde olur.. Yaşanan felaketin ardından acıyı, korkuyu, öfkeyi derinden hissediyor ve yas tutuyoruz..
Afet sonrası ekrandan, sosyal medyadan gördüklerimiz aynı şeyi yaşar mıyım sorusunu birçok kişinin zihninde belirmesine, korku ve kaygılarının artmasına neden oldu. Böylesine travmatik bir duruma maruz kalmak da tüm ülkeyi travmatize edebilecek ölçüde..
Afet sonrasını, bölgeye maddi ve manevi pek çok yardımın yapıldığına tanıklık ediyoruz. Depremde zarar görmüş kişilere destek olmak, bu dönemde birlik ve beraberlik çok kıymetli.
Ancak tam olarak bu noktada eklemek istediğim bir şey var; öncelikli olan depremde zarar görmüş kişilerin fiziksel güvenliğini sağlamak, ev veya çadır gibi alanlar oluşturmak, fiziksel olarak güvende olduklarını hissettirmek ayrıca yiyecek-kıyafet gibi ihtiyaçlarının karşılanması oldukça önemli ve gerekli. Elbette bu ihtiyaçları karşılarken depremde zarar görmüş bireylere karşı tutum ve davranışlarımız oldukça önemli. Zarar gören kişilere acıyan gözlerle bakmak, zavallı gibi hissettirmek en son yapacağımız şey olmalı. Evine, yuvasına, sevdiklerine sahip olan kişilerin bir anda onları kaybettiklerini unutmamalıyız. Bu yüzden acıyarak değil, onlara yardımcı ve destek olmak için yanında olduğumuzu gerek sözlerimizle gerek davranışlarımızla hissettirmeliyiz.
Depremde birçok şeyini kaybetmiş bir kişinin önce güven’e, hayatta kalabilmek için ise umut’a ihtiyacı vardır. Kendisini daha iyi hissetsin diye başkalarıyla kıyaslamak, ‘bak sen aileni kaybetmedin, daha kötüleri var..’ gibi söylemlerin hiçbir katkısı olmadığı gibi kişiye zararı olmaktadır. Bu sebeple kişiyi sadece dinlemeye ve yanında olduğumuzu hissettirmeye ihtiyacımız var. İhtiyacımız var diye tanımlıyorum çünkü bu kişilerle bir arada olduğumuzda acı çekiyoruz, üzülüyoruz, elimizden geleni yapmak istiyoruz ancak isteklerimizi sağlıklı kanalize etmemiz gerekiyor, hem kendi ihtiyacımızı karşılamak hem de yeni bir yara açmadan destek olabilmek için. Hiçbir şey olmamış gibi davranmamız mümkün değil, herkes acısını farklı yaşar, kişilerin acısını ve diğer duygularını yaşamasına izin vermeliyiz.
Hayata eskisi gibi olmasa da devam edebileceklerine dair umutlarının olması gerekiyor, şartların sağlanması gerekmektedir. Bu yüzden bir sisteme ve zaman ihtiyaç var. Elbette geçen zamanın da işlevsel kullanılmasına..
Ülkece depremle ilgili bilinçlenmeye ihtiyacımız olduğu da gerçek.. Binaların yönetmeliğe uygun olması, uygun olmayanların güçlendirilmesi ve bununla ilgili denetimin, yaptırımların olması gerekli. Güvenliğimiz ve güven ihtiyacımızı ancak böyle sağlayabiliriz. Bir daha böyle şiddetli bir deprem olsa bile binamıza, yaşadığımız alanın zarar görmeyeceğine, görmeyeceğimizi bilmeye ve hissetmeye ihtiyacımız var.
Çocuklar için de aynı durum geçerli; öncelikle güvende hissetmelerini sağlamak ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak.. Çocuklarla oyun oynamak, kendilerini ifade edecekleri(resim çizmek, masal anlatmak gibi..) ve duygularını regüle edebilecekleri aktiviteler yapmak bu süreçte çok işlevsel olmaktadır.
Hem çocuk için hem yetişkin için en önemli şey ilişkidir. Bizler ilişkide iyileşir, güçleniriz. Ancak burada ilişkiyi doğru tanımlamak gerekir.
Bizi anlayan, dinleyen, eleştirmeyen, kendimizi ifade edebildiğimiz, kabul gördüğümüz ve uzlaşabildiğimiz ilişiklerden bahsediyorum. Adı tam olarak besleyici olan ilişki.
Çok yara var ve belli ki bu yaraları sarmak için çok zamana ihtiyacımız var.
Birlik ,beraberlikle, yeni yaralar açmadan, besleyici ilişiklerle ..