DEPRESYON-ÇAĞIMIZIN MODASI
Yazar Özlem Mestçioğlu Gökmoğol • Psikiyatrist • 19 Ocak 2018 • Yorumlar:
Son zamanlarda konuştuğum her iki- üç kişiden biri (aslında hepsi ama hadi abartmış olmayalım) mutsuzluktan yakınıyor, kendini kötü hissettiğini, bunalımda olduğunu söylüyor. Ve arkasından ekliyor, ‘Hayat koşulları malum, bu devirde delirmeyelim de ne yapalım’. Yanlış anlaşılmasın, bu kişiler bana hasta olarak başvuranlar değil. Eş, dost, sokakta karşılaştıklarım, bakkal, taksi şöförü v.b.
İçinde bulunduğumuz koşulların az ya da çok hepimizi olumsuz etkilediği, sıkıntıya soktuğu yadsınamayacak bir gerçek Ancak gündelik sıkıntılarla ruhsal bir hastalık olan depresyonu birbirine karıştırmamak gerek.
Depresyon ruhsal rahatsızlıklar arasında en yaygın olanlardan biri. Her dört kişiden biri yaşamının bir evresinde depresyon geçirebiliyor. Kadınlarda daha sık gözükmekle birlikte bu durumun kadınların daha sık ruhsal yardım istemesine bağlı olup olmadığı tartışmalı. Erkekler ruhsal sıkıntılarını daha çok kabullenip profesyonel yardım alma yoluna gittikçe bu oran birbirine daha çok yaklaşacaktır.
Depresyon sıklıkla 18-45 yaşları arasında görülüyorsa da günümüzde çocukluk hatta bebeklik çağı depresyonlarına sık rastlıyoruz.
Peki nedir bu depresyon?
-
Canınız hiçbir şey yapmak istemiyorsa,
-
Yaptığınız hiçbir şeyden zevk alamıyorsanız,
-
Kendinizi hep mutsuz, neşesiz hissediyorsanız,
-
Eskiden zevk aldığınız şeylerden keyif alamıyorsanız,
-
İnsanlardan uzak kalmak istiyorsanız
-
Canınız kimseyle konuşmak, vakit geçirmek istemiyorsa,
-
Geleceğe hep karamsar, umutsuz bakıyorsanız,
-
Sürekli geçmişte yaşanmış olumsuz olaylara kafanız takılıp kalıyorsa,
-
Hep olumsuz düşünüyor ve her şeyin sadece olumsuz yanını görüyorsanız,
-
En basit kararları bile vermekte güçlük çekiyorsanız,
-
Dikkatinizi bir türlü toparlayamıyorsanız,
-
Hiç hareket etmek istemiyorsanız,
-
Kendinizi hep yorgun, bitkin, halsiz hissediyorsanız,
-
İçiniz sürekli huzursuzsa,
-
Çok uyuyor ya da uykuya dalmakta ve/veya sürdürmekte güçlük çekiyorsanız,
-
Çok yiyorsanız veya iştahınız kesilmişse,
-
Sürekli ölümü düşünüyor, kendinizi ölmüş görmeyi umuyor veya ölüm planları yapıyorsanız,
-
Eskisine göre daha sinirli, kırıcı veya aşırı kırılgan-alıngansanız
DEPRESYONDA olduğunuzu düşünebilirsiniz. Depresyonun bir hastalık olarak var olduğunu söyleyebilmek için yukarıda saydıklarımızın en az beşinin en az 15 gündür sürekli veya günün büyük bölümünde olması gerekir. Ayrıca hastalık diyebilmek için; yaşanan sıkıntıların yaşamınızın pek çok alanını ciddi biçimde olumsuz yönde etkilemesi gerekir. Depresyondaki kişinin aile, iş, sosyal ve özel yaşamı ciddi biçimde bozulur. Ne aile üyeleriyle ne de arkadaş ortamıyla sağlıklı ilişki götüremez hale gelirler. Çok sinirli ve tepkisel hatta kırıcı olduklarından ve aynı zamanda çabuk kırıldıklarından ve sıkıldıklarından dolayı ilişkileri hasar görür. Zaten bu dönemde kimseyi de görmek istemezler. Dikkatleri çabuk dağıldığından, hep olumsuz düşündüklerinden ve çalışma enerjileri olmadığından iş performansları düşer, hatta zaman zaman işlerini kayıp bile edebilirler.
Depresyon yaşamı derinden etkileyen ve acı veren bir hastalıktır. Ayrıca nedeni bilinmeyen ve yapılan tetkik ve tedavilere rağmen düzelmeyen ağrılar- özellikle baş, boyun, bel ağrıları-, mide rahatsızlıkları, kaşıntılar; kronik hastalığı olanların tedaviye rağmen düzelmeyişi- şekerin veya tansiyonun inip çıkması depresyona bağlı olabilir.
Depresyon ilerledikçe hastaların umudu giderek azalır, bir daha iyileşemeyeceklerini, hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını hatta daha da kötüye gideceğini düşünürler. Yaşam anlamını yitirmeye ve yaşamak külfet olmaya başlar. Bu dönemde ölüm düşünceleri de yoğunlaşır. ‘Ölsem de kurtulsam’ ‘Sabaha uyanmasam’ gibi düşünceler bazen daha da ilerleyerek kendini öldürme planları yapmaya dönüşür. İntiharın en sık görüldüğü hastalıklardan biridir depresyon.
Depresyon belirtileri hepimizin gündelik yaşamda yaşadığı şeyler. Yazıyı okuduğunuzda ‘Evet bunlar ben de var, o zaman ben de depresyondayım’ diyenlerin sesini duyuyorum. Öncelikle bu kararı vermeyi kesinlikle bir uzmana bırakın. Yazıda okuduklarınız sizi bir uzmana yönlendirici olmaktan öteye geçmemeli. Hele hele de kendinize depresyon tanısı koyup yakınınızdaki kişilerin kullandıkları ilaçları kullanmaya kalkmak oldukça hatalı bir yaklaşım olacaktır. Hasta kadar hastalık vardır sözü ruhsal rahatsızlıklar için fazlasıyla geçerli. Ayrıca, tanı koymak, ilaç kullanılması gerekip gerekmediğine karar vermek aşamalarından bir uzman yardımıyla geçildikten sonra ilaç seçimi de çok özenli yapılmalıdır. Hastalık birbirine benzer görünmekle birlikte ilaç seçiminde kişilerin bünyesel özellikleri, diğer hastalıkları ve/veya sürekli kullandıkları ilaçlar gibi pek çok faktör göz önünde bulundurulmalıdır. Hepsinden önemlisi de hiçbir zaman ilaç tek tedavi yöntemi olamaz. Kişiyle yapılan görüşmeden başlamak üzere her aşamada tedaviye yönelik adımlar görüşmeler de atılmaktadır.
Sonuçları bu kadar ciddi olan depresyon tedavi edilebilen bir hastalıktır. Tedavi edilmezse 6 ayda kendiliğinden düzelebilir. Ancak bu 6 aylık sürede hastanın pek çok kaybı olur. Bu nedenle kişi bu belirtileri fark edip baş edemediğini hissedemediği anda profesyonel yardım için başvurmalıdır.
Neden yardım için başvurulmaz?
Toplumumuzda psikiyatriste başvurmak ne yazık ki çok onay gören bir tutum olmamaktadır. Kişiler bu tür sorunlarla baş edemiyor olmayı bir hastalık değil de zayıflık, güçsüzlük, iradesizlik gibi algıladıklarından kendileri halletmeye çalışırlar. Yapamadıklarında ise utandıkları, ayıp gibi algıladıkları için bir uzmana gitmek istemezler. Böylece sorun hallolmadığıyla kalmayıp kişinin sorunları daha da derinleşir. Hem fiziksel hem ruhsal sağlığı bozulur. Yaşam sevinci kaybolur, ilişkileri belki de tamir olmayacak şekilde bozulur. Kısacası yaşam kalitesi düşer. Uzmana başvurmamanın önemli nedenlerinden bir diğeri de çevreden alacakları tepkiden korkmak, rahatsız olmaktır. Psikiyatriste gitmek herhangi bir doktora gitmekten oldukça farklı algılanmakta halen toplumumuzda. ‘Ancak deliler doktora gider’ ‘Kendin halledebilirsin’ ‘ Bunları sorun edecek ne var?’ ‘ Abartıyorsun, yok senin bir şeyin’ ‘Özel hayat kimseyle paylaşılmaz’ tarzı yorumlar nedeniyle hastalar anlaşılamadıklarına inanarak daha da içlerine kapanabilir ve yardım almaktan kaçınabilirler. Ayrıca umutlarını büyük ölçüde kaybetmiş bu kişilere göre hiç kimse – doktor bile olsa- onları anlayamaz, yardımcı olamaz.
Ayrıca ilaçla ilgili düşünceler de oldukça olumsuzdur. İlaçlar kilo aldırır, uyutur, uyuşturur, bağımlılık yapar şeklindeki düşünceler toplumda oldukça yaygındır. Komşuların, akrabaların düşünceleri doktorun düşüncelerinin önüne geçer çoğu zaman. Bazen bir komşunun kullandığı ilacı sıkıntı hissettikleri anda kullanmaya başlarlar. Bazen de çevredekilerin sözlerini doktorunkinden daha da önemseyerek ilaçları- doktor önermiş bile olsa- almaktan kaçınır, kendi iradeleriyle bu sorunla baş edebileceklerini düşünürler.
Depresyon tedavisinde ilaçların rolü oldukça önemlidir. İlaçlar hastaların uyku, iştah düzeninin normale dönmesinde, enerjilerinin artmasında, canlılık kazanmalarında, zorluklarla baş etme güçlerini arttırmalarında etkili olur. Kimyasal madde olduklarından elbette bazı yan etkileri olabilir. Ancak bu etkiler daha etki başlamadan önce, genellikle ilk hafta içinde ortaya çıkar ve kısa zamanda kaybolurlar. İlaçların etkileri ikinci haftadan itibaren hissedilmeye başlanır. Öncelikle uyku düzene girer, kişiler daha sakin olurlar, yaşadıklarının üzerinde daha az dururlar ve daha az karamsar olurlar. Tahammül güçleri ve enerjileri artar. Motivasyon ve enerji kişinin kendiyle, düşünce ve duygularıyla baş edebilmesi ve sağlıklı çözümler üretebilmesi için vazgeçilmez öğelerdir. İlaçlarla sağlanan bu iyilik hali depresyon tedavisinde ve önlemesinde kalıcı adımlar atabilmenin yolunu açar. Kendini daha sakin ve canlı hisseden kişi depresyona kendisini yatkın kılan düşünce biçimlerini bir uzmanında desteğiyle fark eder ve istediği oranda değiştirme gücünü kendinde bulmuş olur. Düşüncelerin daha sağlıklı olanlarla yer değiştirmesi depresyonun hem iyileşmesini sağlar hem de tekrarları büyük ölçüde önlemiş olur.
İlaçlar başlandıktan bir-iki hafta sonra hastalar kendini giderek daha iyi hissederler. Bu iyilik hali inişli- çıkışlıdır ve bir süre sonra düzene oturur. Anacak depresyon özellikle de ilk bir yıl içinde çok tekrarlayan bir hastalık olduğundan ilaç tedavisine en az bir yıl- düzelmiş olunsa bile- devam etmek ve düzenli olarak ayda bir doktora gitmek gereklidir. Böylece depresyon ataklarını tekrar etmesi de bir ölçüde engellenmiş olur. İlaç mutlaka doktor kontrolünde kullanılmalı ve bırakırken de uzmana uyularak yavaş yavaş bırakılmalıdır. İlacı birden bırakmak oldukça ciddi yan etkiler gelişmesine neden olabilir. Tedavinin her şamasında olası yan etkiler ve ilacın ne ölçüde etkili olduğu uzman tarafından değerlendirilmelidir. Gerekli durumlarda ilacın dozu azaltılabilir veya arttırılabilir. Ya da ilaç eklenebilir veya değiştirilebilir. Böylece tedavi daha doğru biçimde yapılmış olur. Her durumda doktoru haberdar etmek ve tek başına karar vermemek önemlidir.
Depresyon tedavisinde ilaç kadar etkili olabilecek bir yöntem de psikoterapidir. Psikoterapi , hastayla yapılan görüşmeler yoluyla kişinin yaşama bakışındaki kendine zarar veren yaklaşımları bulmasına yardımcı olur ve yaşamdaki sorunlarla baş etme becerilerini ne kadar geliştirebilirsek sorunlar bizi o kadar az etkiler. Stresi azaltmak veya ortadan kaldırmak mümkün değildir. Ancak stresle sağlıklı bir mücadele yöntemiyle baş etmeyi öğrenmek son derece olanaklı ve ruh sağlığı açısından oldukça yararlıdır. Depresyonun nedenleri bulmaya, gerekirse de depresyonu tetikleyen düşünce biçimlerini ve inanç sistemlerini bulup fark etmeye ve değiştirmeye yönelik tedaviler depresyonun hem şu an var olan seyrinin düzelmesine hem de ilerideki yaşama bakış açısına yönelik olarak olumlu etkiler de bulunacaklardır.
Depresyon bir acizlik, zayıflık ya da bir kader değildir bir ruhsal rahatsızlıktır. Doğru tedavi edildiğinde kişiler her alanda eski performansına kavuşabilirler. Hatta depresyon yaşamış ve yenmiş olmanın haklı gururu ve bir şeyi- oldukça da zor bir şeyi- başarmanın vermiş olduğu özgüvenle ve depresyon sırasında yaşamdan nasıl zevke alamadıklarını görerek yaşama daha sıkı ve daha sağlıklı bağlarla tutunurlar.
Bu kadar acı veren ve yaşamı çekilmez kılan bu hastalıktan kurtulmak ve tekrarlamasını önlemek o kadar da zor değildir. Size sunulan kısıtlı yaşamı istediğiniz ve hayal ettiğiniz gibi geçirmeye ne dersiniz?