Depresyon ve Belirtileri
Yazar Bengisu Nehir Aydın • 22 Ocak 2024 • Yorumlar:
Yaşamın belirli dönemeçlerinde sıkıntı, stres, çaresizlik, uyum sorunları, keyifsizlik gibi günlük hayatımızı az da olsa etkileyen dönemler yaşayabiliriz. Bunlar varoluşsal olarak ortaya çıkan, insan olmanın getirdiği, bazen hoş anlar olmasa da ihtiyaçlarımızı bize hatırlatan dönemlerdir. Yaşamın önemli dönemeçlerinden bazılarını ergenlik, okul mezuniyeti, iş arama dönemleri, flört ilişkileri, evlilik, çocuk sahibi olma, emeklilik şeklinde sıralayabiliriz. Ancak bu dönemlerde ya da bunlardan bağımsız olarak başka sebeplerle yaşanan, en az kesintisiz 2 hafta süren, ortamla uyumlu olmayan çökkün duygudurum ve/veya ilgi, zevk kaybı olması, klinik olarak depresyon konusunda dikkatli olunması gerektiğini gösterir.
Depresyonun belirtilerini şu şekilde sıralayabiliriz:
-
Günün çoğunda ve neredeyse her gün üzüntü, boşluk, umutsuzluk hisleri ya da bunların kişinin yakınları tarafından gözlemlenmesi
-
Neredeyse tüm aktivitelere karşı ilgisizlik ve zevk almama
-
İştah azalmasına ya da artmasına bağlı olarak bir ay içinde vücut ağırlığında %5’ten fazla bir değişim olması
-
Fiziksel hareketlilikte aşırı artış ya da azalma
-
Uykusuzluk ya da aşırı uyku
-
Yorgunluk ya da enerji kaybı
-
Değersizlik hissi ya da yoğun, yaşantıyla uyumsuz derecede suçluluk hissi
-
Düşünme, dikkat, karar verme becerilerinde azalma
-
Tekrarlayan şekilde ölüm ya da intihar düşünceleri
Bu belirtilerden beşi ya da daha fazlası var ise kişinin kendisi ve çevresiyle tekrar uyum yakalayabilmesi için psikolog ya da psikiyatristten destek alması gerekebilir. Eğer ilaç tedavisi gerektiren bir durum var ise bu tespit edilmeli ve psikiyatrist yönlendirmesi olmadan kesinlikle ilaç kullanılmamalı, kullanılan ilaç bırakılmamalıdır.
Depresyon kişinin çevresiyle ve kendisiyle temasında bozulmalar, ihtiyaçlarının farkına varmaması ya da çevresinden ihtiyaçlarını elde etmek için harekete geçememesi gibi sebeplerle ortaya çıkabileceği gibi tamamlanmamış işler, yani çocukluk, gençlik dönemlerinde yaşanan süreğen psikolojik travmalar, ihmal yaşantıları sebebiyle de görülebilir. Hayattan zevk almayı engelleyen en önemli sebep, kişinin benlik algısındaki bozulmadır. Yani “değersizim, işe yaramıyorum, insanlar beni sevmez, beceriksizim” gibi benliğe yönelik olumsuz inançlar, doğrudan içe alınmış, kişinin kendisiyle bütünleştirmeden yuttuğu cümleler hem kendisini hem de yakınındaki başkalarını doyumlu bir yaşamdan alıkoyar. Bu algılar, inançlar, düşünceler, bunlara bağlı duygular psikoterapi ile öncelikle anlaşılabilir, fark edilebilir ve kişi hala istiyorsa değiştirilebilir.
Bazen de depresyon döneminin öncesinde ya da sonrasında gelen manik dönemler olabilir. Bu durumda kişi iki uçlu (bipolar) duygudurum bozukluğu riski taşımaktadır. Manik dönemlerde normale göre aşırı hareketlilik, fazla konuşma, dikkatin kolayca dağılması, amaçsız davranışlar, aşırı özgüven, riskli kararlar alma (temelsiz iş yatırımları, gelirle uygun olmayan şekilde fazla para harcama gibi), düşüncelerin zihinde uçuşması, uykuya olan ihtiyacın çok azalması gibi kişinin rahatsızlık duymayıp fazla neşeli ve mutlu hissedebileceği ancak çevresinin zorluk yaşadığı dönemler olabilir. Üzüntü ve kederde olduğu gibi neşe ve mutlulukta da kişinin kendisine ve çevresine zarar vermediği, dengede olduğu bir duygudurum ihtiyaçları karşılamaya yöneliktir. Bu yüzden depresyon ve mani dönemlerinin gözlemlendiği bir yakınınız varsa ya da kendinizde fark ediyorsanız, dışardan söyleniyorsa psikolojik destek almak faydalı olabilir.