Deri Kanseri Gelişmesinde Güneş Işınlarının Rolü

Güneş ışınları, içerdiği UV (ultraviyole) radyasyon ile, ışınlara maruz kalan kişilerde, deri kanseri gelişiminde en etkili dış faktördür. Güneşli bölgelerde yaşayanlarda, açık tenli kişilerde, dış ortamda güneş altında çalışanlarda, özellikle vücudun giysilerle örtülü olmadığı el, yüz gibi vücut alanlarında deri kanseri gelişme olasılığı yüksektir. Güneş ışınlarına duyarlı hastalar; özellikle açık cilt ve saç rengine sahip, mavi gözlü kişilerdir.

UV ışınları, cilt hücrelerindeki genlerde kimyasal hasar meydana getirerek hücre ölümüne ve kanserojen değişikliklere neden olabilirler.

Normal DNA sentezi ve hücre çoğalması UV ışınlara maruz kalan ciltlerde engellenir. UV ışınlarının deri üzerine olan bahsedilen etkileri, cilt tabakasının kalın olması, o bölgede kıllar ve saçların olması ve melanin içeriğinin fazla olması ile bir dereceye kadar azaltılabilir.

Bir kişinin UV ışınlarının neden olduğu cilt kanserine olan duyarlılığı, ciltteki melanosit hücrelerinin içeriği ile ters orantılıdır. Diğer bir deyişle, kişinin cilt rengi açıldıkça melanosit içeriği azalır, güneş ışınlarının kanserojen etkisi artar.

Güneşe ışınlarına bağlı radyasyon UVA (315-400nm), UVB (290-315nm) ve UVC (200-290nm) dalga boylarından oluşur. Atmosferdeki ozon tabakası, UVC dalga bandını absorbe eder. İnsan derisine ulaşan radyasyonun %95’i UVA dalga boyundadır. Buna karşın, cilde ulaşan az miktardaki UVB dalga boyu, güneş yanıklarına ve kronik güneş hasarı ile uzun dönemde kötü huylu deri lezyonlarının çoğuna neden olur. Aşırı UVB radyasyon, uzun dönemde bahsedilen etkilere ilave olarak bağışıklık sisteminin normal fonksiyonlarını da bozarak deri kanserinin görülme sıklığı ve şiddetini arttırır.

Özetle UVB radyasyon, deri kanseri gelişiminde UVA ışınlarına göre daha etkilidir. Bu hem malign melanoma hem de diğer cilt kanserleri gelişimi için geçerlidir.

Ancak yapılan çalışmalar UVA’ya maruz kalmanın da malign melanoma gelişime riskini arttırdığını göstermiştir.

Yaygın olarak kullanılan güneş koruyucular, UVB ışınlarını bloklar, fakat UVA’ya geçirgendir. UVA, güneş ışınlarındaki UV enerjisinin %90-95’ini oluşturur. Dolayısı ile UVA’ya karşı koruyucu olmayan güneş koruyucular, malign melanoma gelişme riskini azaltmamaktadır. Yine güneş yanıkları ile melanoma gelişme riski arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalar, sabit bir ilişki ortaya koymuştur. Özellikle, su toplayacak derecede olan güneş yanıklarının sayısındaki artışın melanoma riskini arttırdığını göstermektedir. Çalışmalar, özellikle çocukluk çağındaki güneş yanıklarının daha ileri yaşlardakilerden daha tehlikeli olduğunu öne sürmektedir. Malign melanoma gelişiminde, yaz tatilleri gibi arada bir güneşe maruz kalma, çiftliklerde ya da inşaatlarda çalışmak gibi kronik-sürekli güneşe maruziyetten daha önemli bir risk faktörüdür.

Bu nedenle, çocukluk çağından itibaren, güneşin olumsuz etkilerinden korunmak önemlidir. Kullanılan güneş koruyucuların iyi kalitede olması, hem UVA hem de UVB dalgalarına karşı koruma içermesi önemlidir.

UV ışınlarına uzun süre maruz kalma sonucunda, bahsedilen zararlı etkilerin birikici özelliği ile, ilerleyen yaşlarda aktinik keratoz veya solar keratoz adı verilen lezyonlar meydana gelir. Lezyonlar genellikle güneşe maruz kalan bölgelerde, birden fazla sayıda olabilir. Bu lezyonlar başlangıçta kötü huylu olmamasına rağmen deri kanseri içinde öncü olabilecek lezyonlardır.

Bu tür deri lezyonlarının gelişiminde herhangi bir medikal tedavi ile 3-4 haftada sonuç alınamıyorsa, şüphelenilmeli, ve bir dermatolog veya plastik cerrahi uzmanına baş vurulmalıdır.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Dilek Bağdatlı Plastik Rekonstrüktif Ve Estetik Cerrahi Dr. Öğr. Üyesi

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)