Derya Deniz Yalnızlık
Yazar Murat Sabancı • 23 Ağustos 2024 • Yorumlar:
Popüler kültürün illeti kaygı. İlgilendiğimiz boyutta en ciddi belki tek denecek nedeni ise bireyselleşme ve ekonomik güç adına çırpınmalarla bireylerin yalnızlaşması.
Kişisel gelişimin yanlış anlatıldığı, özdeğerin Öteki’nden kopma olarak pompalandığı süreçte kişi, kişi olamadan yalnızlar denizinde kaybolur. Sonra da sözümona ‘kendini geliştirme’ adına derneklere, klüplere, yemeğe, kıyafete koşar. Eşiyle, arkadaşıyla, çocuklarıyla kuramadığı, sabote ettiği bağları dışarıda arar.
Burada etkinliklerin olumsuzluğundan ya da gereksizliğinden söz etmiyoruz. Bilakis sosyal ağ oluşturma açısından kurtarıcı ve nefes aldıran yanları var.
Kişisel özgürlük ile ilgili de bir sorunumuz yok. Hatta bu kısım desteklenir bir kısımdır.
Asıl vurgu varoluşsal değer algısının kapital sistemde kaybolmasıdır.
Denebilir ki kişi kendi değer algısını nerede, neyde veya kimde isterse onda bulma hakkına sahiptir.
Elbette. Bu durumda, sonuçları itibariyle kişinin görece iyilik halinin daha iyi olması beklenir.
Lakin, sosyal medya ağlarında, yakın ilişkilerde ruh sağlığı alanına başvuru nedenlerinde gözleniyor ki; insanlar değersizlikten, anlaşılamamaktan feryad etmekteler. Tüm çaba birinin veya bir şeyin nezdinde anlam bulma telaşındadır.
Yalnızdır, kaygılıdır, depresif belirtiler içindedir.
Popüler Kültür Üfürükçüleri( tabir bana aittir.) de suni gözyaşı gibi ‘biricik’ olma hezeyanı ile oyalama be sistemi meşrulaştırma talaşındadır. Salon ne kadar çoksa o kadar çok yalnız vardır. Sosyal medya takipçi sayısı; boşlukta ve arayışta insan çokluğu demektir.
Pazar payı büyümelidir, her şey satılmalıdır. (Kapitalle ilgili meşhur söze vurgu yapalım: “Kapital, gölgesini satamadığı ağacı keser.”
Yalnızlar Klübü büyümelidir. Ancak izole ve uzak. Güvende hissettiren bağların olmadığı, bir ayağın içeride diğerinin eşikte olduğu ya da bir gözün O’nda ötekinin dışarıda olduğu kaygan ilişki zemini. Çünkü kimse sorumluluk almaz. İçi de rahattır, çünkü temel bağ yoktur. Tok, açlıktan geldiği üzere Aç’ı anlayabilir. Burada Aç, yani Yalnız, Yalnız’ın halinden de anlamaz. Varsa yoksa kendi arzularıdır. Arzu deyip de içsel olan, varoluşsal olan değil; öğretilen daha net ifadeyle ezberletilen rutin, taklit içerikli arzulardır. Hemen ulaşılmalıdır, yoksa birey olunamaz diktesi esastır. En güçlüsü olunmalıdır. En iyi olunmalıdır. Ne kadar yalnızsan o kadar güçlüsün pompasından alınan hava ile bağ kurmanın zayıflık, değer vermenin muhtaçlık olduğu yanılgısı içinde duygular içe yönelir. İçeride sıkışan bu duygular ise farklı arayışlara ve yeni-yeni derken iyi ve istençli yeniden söz etmiyoruz- yalnızlıklara yelken açmaya götürecektir. Her gün yeni bir yalnızlık.
Çözüm ve formül ne peki?
Bireyin içinde bulunduğu sosyal yapı içinde, o sosyal yapıyı da gözeterek kendi değer algısını ve sosyal konumunu belirlemesi esastır, gereklidir de.
Kişisel gelişim ve özyeterlik, Öteki’ nden kopma ile değil,güvenli ve derin bağlar kurarak, O’nunla birlikte belli bir dengede etkileşimde olmaktır. Yalnız olmak yerine kendine ait alanın olması gerekir.
İlgi göstermek, beklemek kendinden emin, güçlü karakter özelliğidir. Toplumsal olarak da kişinin kendi değer ölçüsünde de başarı sergileyenler güçlü sosyal bağları olanlardır.
Son olarak, yalnızlık hem sosyal bir kavramdır, beri yanda bir histir. Kalabalığın içinde kaybolan, yalnızlaşmış bireyler değil, yanıbaşındakini farkederek onunla yol alabilen kalabalık gönüllü canlı olmak temennidir.