Dijital Ebeveynlerin Dijital Çocukları-1

Yazar Berk OmayPsikolog • 13 Nisan 2021 • Yorumlar:

Sanal Dünya.. Günümüzde 7 den 70 e herkesi esir almış olan modern bir virüs adeta. Oturduğumuz yerden bir kaç tıkla eve su dahil bilnlerce ihtiyacımızı söyleyebildiğimiz, kıyafetleri mağazaya gitme derdinde olmadan internetten sipariş edebildiğimiz hatta gerçek mekanları 3 boyutlu haliyle bilgisayardan sanki oradaymışçasına gezebildiğimiz ya da video oyunlarında hayali karakterlerin hayali hayatlarını canlandırdığımız bir dünya. Peki neden bunu bir virüs olarak adlandırdım? Yararları hiç mi yok? Zararları neler, çocuklarımızın beyinleri bu virüsten nasıl etkileniyor?
Öncelikle şunu ayırt etmemiz lazım. Bir şeyi kullanmakla suistimal etmek arasında fark var. Çok hastasınızdır, özel bir durumunuz vardır, o gün dışarı çıkamıyorsunuzdur, internetten eve su söyleyebilirsiniz. Bu hayatınızı kolaylaştırır. Ancak hiçbir derdiniz yoktur, eliniz ayağınız tutuyordur, buna rağmen her saniye her ihtiyacınızı internetten halletmek, suistimal etmektir. Ancak teknolojiyi değil, kendinizi suistimal ediyorsunuz.

İnternet ve bu sanal dünya günlük işlerimizi kolay bir şekilde halletmemizi sağlasa da şu "tek tıklar" bizi tembelliğe ve sabırsızlığa itiyor. Çünkü işlerimiz o kadar hızlı halloluyor ki sabır göstermemiz, mücadele etmemiz gereken yerler ve zamanlarda da "tek tık" la her şeyin hallolmasını bekliyor beynimiz. Çünkü buna alışıyor. Hatta bir şeyler okumanız gerektiğinde cümleleri sanki youtube'da videoyu ileri sararmışçasına atlayarak okuduğunuz bile oluyordur belki. Eh ne de olsa hayatta bizi sabırsızlığa alıştırdılar öyle değil mi? Her şeyi bizim yerimize düşünüp ihtiyaçlarımızı karşılayan dijital ebeveynler var adeta. Biz ise dijital ebeveynlerin dijital çocuklarıyız. Şu sıkça sorulan şeyi bir de ben size sorayım. İnternetin, cep telefonlarının ya da tabletlerin bu denli yaygın olmadığı dönemlerde insanlar nelerle ihtiyaçlarını gideriyorlardı? Tabii ki kendi mücadeleleriyle, sabırlarıyla. O zamanlar bu mücadele normal sayılıyordu, şimdi ise "aman kim uğraşacak" deniyor. A Peki dijital ebeveynlerimizin halledemediği problemlerle karşılaşınca o zaman ne olacak?Tabii ki problemlerden kaçış, sorunlara çözüm üretememe, düşünememe, eyleme geçmeme, sonrasında öfke ve belki de depresyon. O zaman bununla nasıl baş edeceğiz? Mağazadan alışveriş ederek, markete giderek, dışarı çıkarak, gerçekten sosyalleşerek video seyretmek yerine daha zahmetli bir yol olan kitap okuyarak, araştırarak, yani kendi bireyselliğimizi kendi elimize alarak.
              Ya çocuklarımız? Biz sonradan dijitalleştik ama onlar dijital doğdular. Yani her şey hazırdı. 1.5-2 yaşından itibaren ellerine tablet verilip bir de üzerine "ne zeki çocuk, tableti kullanıyor okuma yazma bilmediği halde" demiyorlar mı? Zaten amaç bu. Yani herkesin kullanmasını sağlayacak kolaylıkta bir araç üretip, bu aletlere tutsak hale getirip bundan rant elde etmek.
           
            Bazı ebeveynler çocuklarına belki de bilmeden en büyük kötülüğü yapıyorlar. Çocuklarının ekranla meşgul olup "ebeveynlerin hayatını zorlaştırmamaları"için teknolojiyle oyalıyorlar. Yemeği tv karşısında yediriyorlar, ev işlerini halledecekleri zaman tablet izlettiriyorlar, bir restorana gittiklerinde çocuk daha uzun süre yanlarında sessizce dursun diye yine tablet veriyorlar. Yani amaç çocuğu dijital bakıcıyla dizginlemek, biraz kendine zaman ayırmak. Ancak hiç bir teknolojik alet çocuğun anne baba ile kurduğu duygusal ve ruhsal bağı kuramaz. Yapılan araştırmalar duygusal anlamda doyurulmamış çocukların zihin gelişimlerinin geride kaldığını gösteriyor. Hatta erken yaşta ekran süresinin çok yüksek olması otizm benzeri rahatsızlıklara, ifade edici dil becerilerinin gelişmemesine dahi yol açabiliyor. Yani çocuğunuzun konuşması gecikiyor. Çünkü ekran demek çocuğun sürekli pasif halde saatlerce bulunduğu cansız bir alet demek. Biri sürekli anlatıcı, gösterici durumunda diğeri ise sadece dinleyici konumundadır. Yani pasiftir. İnsanoğlu pasif değil aktif konumda olduğunda en iyi öğrenme gerçekleşir. En basit şekliyle bir seminere gittiğinizi, ya da bir iş toplantısında olduğunuzu düşünün. Konuşmacıların sürekli konuşmacı sizin ise sürekli dinleyici (pasif) konumda yer almanız bir yerden sonra beynin dinlenme moduna geçmesine yol açarak verimliliği düşürür. Ancak sizin de o toplantılarda soruları sorabildiğinizi, kendi fikirlerinizi tartışabildiğiniz ortamların olduğunu, aktif konumda yer aldığınızı düşünelim. Hangisi sizin için daha öğretici yani akılda kalıcı olur? Bu şu demek değil. Bu siz pasif olduğunuzda bir şey öğrenemezsiniz anlamına gelmez, öğrendikleriniz ve aklınızda kalanlar daha yüzeyseldir, çünkü siz bir şeyleri düşünme, sorgulama, paylaşma şansına sahip değilsinizdir. Çocuklar da tabletten bir şeyler elbet öğrenirler. Ancak öğrendikleri dış dünyayı gezerken, dokunurken, koklarken,duyarken öğrendiklerinin yanında bir hiçtir. Siz dış dünyayı ne kadar çok deneyimlerseniz beyninizdeki nöron bağlantıları o kadar yoğun ve sağlam olur. Yani dış dünyayla ne kadar çok etkileşim o kadar "nöral bağ" yani zeka anlamına gelir.. Yoğun tablet, televizyon kullanımında gelişim problemleri de bu yüzden ortaya çıkar ve uyaran eksikliğine bağlı olarak gelişimi geriden geliyor denir. Yani televizyon, tablet kullanımına bağlı oluşan gelişim gerilikleri çocuğun beynindeki engelden dolayı değil hayatı yeterince deneyimlememesinden dolayı olur.
                 Bununla beraber insanoğlu olumlu davranışlarında onay görerek olumsuz davranışlarında ise uyarılarak yapılması istenen ve istenmeyen şeyleri öğrenir. Çocuğunuzun ilk defa rastgele baba dediği zamanı hatırlayın. Orada sizin verdiğiniz coşkulu tepki çocuğa iyi bir şey yaptığını hissettirerek daha çok konuşmaya çalışması yönünde motive edecektir. Tablet bunu yapamaz ve çocuğunuz da var olan kazanımlarını arttıramaz ve sergileyemez. Bu bile başlı başına çocuğun konuşma ve dil becerilerini etkileyecek bir faktördür.
                Bu şu demek oluyor. Çocuklarınızla ekransız zaman geçirin. Beraber oyun oynayın, lunaparka gidin, alışveriş yapın, sevin, sarılın, dünyayı beraber deneyimleyin, günün nasıl geçtiğini sorun, kendinizi anlatın, hikaye okuyun, ona hayatı siz öğretin. Yani emek harcayın.
           
             Çocuklarda teknoloji kullanımı o kadar riskli durumdaki, çocuklarımız kendilerini oyalamak nedir bilmiyorlar, oyuncaklarla nasıl oyun oynanır, oyun nasıl kurulur bilmiyorlar, paylaşımı bilmiyorlar, arkadaş nasıl edinilir, iletişim nasıl kurulur, uyum nasıl gösterilir bilmiyorlar. Ara sıra aileler bir araya geldiklerinde ise çoğu çocuğun tek yaptığı yan yana oturup tablet oynamak. İşin kötüsü anne babalar da sosyalleşme adına dışarı çıktıklarında "telefonlarıyla" sosyalleşiyorlar. İletişim sıfır, paylaşım da sıfır. Telefonlarınızı değil; ailenizi yemeğe, eğlenceye götürün. Bir doğa gezisinde, konserde, müzede o anların  güzelliklerini telefonun ekranlarından önce kendi gözünüzle görün.  kendi belleğinize atın, sonra çok ölümsüzleştirmek istiyorsanız çekiminizi yaparsınız.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)