Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğuna Dikkat
Yazar Emine Bengü Kayatürk • Çocuk Psikiyatristi • 2 Haziran 2020 • Yorumlar:
Dikkat eksikliği hiperaktive bozukluğuna dikkat
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) uzun yıllardır bilinen ve üzerine çok fazla araştırma yapılmış olan nöropsikiyatrik bir bozukluktur. DEHB' nun yaygınlığı azımsanmayacak kadar çoktur. Ve DEHB ile ilgili toplumumuzda ciddi önyargılar ve yanlış inanışlar mevcuttur.
Özellikle bu bozukluğun yaramaz, kural tanımaz, ders başarısı düşük çocuklar için uydurma bir tanı olduğu yönünde, bu çocukların geleceklerine zarar veren ve tedaviye ulaşmalarına engel olan bir bilgi kirliliği mevcuttur.
DEHB kişinin dikkat eksikliği, dürtüsellik ve hareketlilik gibi sorunlarla yüzyüze kalmasına neden olan bir durumdur. DEHB' nun nedenleri ile ilgili ciddi fizyolojik, genetik, biyokimyasal, beyin görüntüleme ve işlevselliğinin değerlendirildiği çalışmalar mevcuttur.
Özellikle yürütücü işlevlerin yönetildiği ön beyin ve bağlantılı beyin bölgelerinin görüntüleme ve fonksiyonlarıyla ilgili çalışmalar yoğunluktadır. Ve bu çalışmalarda bu alanlarda boyutsal değişiklikler, kanlanma ve fonksiyonlar ile ilgili sorunlar olduğu izlenmektedir.
Ailede DEHB veya başka psikiyatrik sorunlar olmasıda nedenler arasında değerlendirilmektedir. Evet halen tek bir nedene bağlanamasa da, birçok etkenden dolayı çocuklarda DEHB görülebilmektedir ve müdahale edilmediği takdirde sosyal,psikolojik ve akademik alanlarda ciddi sorunlar oluşturmaktadır.
DEHB'da dikkatin belirgin dağınık olduğu tipinde, çocuk sakin, ağır kanlı izlenebilir. Ve bu durum aile ve okul çevresinde DEHB olarak değerlendirilmeyebilir.
Oysa DEHB tanının genel adıdır. Sadece dikkat eksikliği olan tipinde, çocukta unutkanlık, yavaşlık,sorumluluk almak istememe, dağınıklık, akademik süreçte okuma-yazma gelişiminde gerilik gibi durumlar izlenebilir.
Oysa dürtüsellik ve hiperaktivite belirgin tipinde, aşırı hareketlilik, sık sık kazalar, sakarlıklar, kurallara uymada zorlanmalar, öfkelilik ve hırçın davranışlar, sırasını bekleme zorlanma, çok konuşma gibi sosyal ve aile içi uyumda sıkıntı yaratan durumlar daha belirgindir. Bu nedenle DEHB'nda hareketlilik ve dürtüsellik belirgin tip daha hızlı farkedilmekte ve tedavi arayışı daha hızlı gelişmektedir.
DEHB'nun tanılamasında, öyküyü iyi almak önemlidir. Annenin gebelik dönemi iyi sorgulanmalıdır. Doğum süreci ve kaç kilo doğduğu, zamanında doğup doğmadığı önemlidir.
Doğum sonrasında çocuğun, anne sütü alması, motor gelişim süreçleri, konuşmaya başlaması, uyku ve beslenme alışkanlıkları da önemlidir. Düşük doğum ağırlığı, ikiz gebelikler ve erken doğumlar DEHB için risk faktörü olarak değerlendirilmektedir.
Gelişim sürecinde çocuğun hastalık öyküsü iyi değerlendirilmelidir. Sık enfeksiyon geçirme, kardiyak problemler, tiroid hormon fonksiyonları vs. gibi. Bunun yanında, aile tıbbi öyküsü hakkında da bilgi edinilmelidir.
Anne-baba da psikiyatrik yada tıbbi problemler olup olmaması, kardeş varsa onun gelişim ve tıbbi öyküsü, yakın akrabalarda özellik arzeden durumlar da sorgulanmalıdır. Gelişim süreçlerinde sorunlar var ise mutlaka tıbbi değerlendirmeler yapılmalıdır.
Çocuğun ince ve kaba motor gelişimi, yaşına göre kavramsal ve akademik gelişimi iyi değerlendirilmeli ve nörolojik bir sorun gibi algılanılan durumlarda nörolojik değerlendirme istenmelidir.
Genel değerlendirme süreçlerinden sonra, çeşitli DEHB tarama ölçekleri aile ve eğitimciler tarafından bilgi vermek adına değerlendirilmektedir. Çünkü ev içi ve sınırlı ortamlarda belli süre kaldığı okul,faaliyet alanlarında ki gözlemlerde tanılamada çok önemlidir.
Evet elimizde halen şu test ile tanı koyuyoruz diyeceğimiz bir araç olmamakla birlikte, çeşitli dikkat performans testleri, aile ve öğretmen değerlendirme ölçekleri çok bilgilendirici olmaktadır.
Özellikle son zamanlarda uluslararası standartlarda kullanılan MOXO d-CPT testi DEHB açısında bizlere oldukça somut bilgiler vermektedir.
Bu teste sadece dikkat değil, çocuğun öğrenme süreci,dikkat dağıtıcılardan ne kadar etkilendiği, dikkat ve öğrenmeyi etkileyen kaygı durumlarının olup olmadığı gibi oldukça yardımcı veriler elde edilmektedir. Ve detaylı değerlendirmeden sonra çocuğun DEHB belirtileri olduğu ve şiddetinin düzeyi,akademik ve sosyal gelişimi nasıl etkilediği değerlendirilir.
DEHB tanısı konulurken mutlaka aile ve eğer çocuk eğitim sistemi içindeyse eğitimciler bu konu hakkında bilgilendirilmelidir. Çünkü DEHB'nun tedavisinde aile, okuldaki eğitimciler ve hekimler işbirliği içinde olmalıdır. Çocuk DEHB belirtilerinden, akademik, psikolojik ve sosyal olarak hafif düzeyde etkileniyorsa bu durumda, öncelikli olarak davranışsal destekler verilmesi uygundur.
Çocuğun çalışma şekli,sınıf içinde yapılacaklar, evde aile tutumları, çocuğun yapacakları belirlenmeli ve takibe alınmalıdır.Fakat, DEHB belirtileri çocuğun birçok alanda ciddi sorunlar yaşamasına neden oluyorsa o zaman davranış ve tutum destekleri yanında ilaç tedavileri de konuşulmalıdır.
DEHB'da ilaç tedavisi konusunda aileler, eğitimciler, eczacılar ve genel halk olarak bilinen yanlış inanışlar maalesef ki yine bu çocuklara zarar vermektedir. Genel olarak tedaviye başlama ve 1 yıl içinde bırakma bu etkilerden dolayı sıktır. Ve tedavi gecikmesine bağlı sorunlar artarak daha çözülmez hale gelme oranıda bu ölçüde yüksektir.
Bu nedenle tedavini her aşamasında aile ve çocuk iyi bilgilendirilmelidir. Aile tedavi veren hekimine özellikle ilaç kullanımı konusunda oluşan sıkıntılar ya da endişelerde kolay ulaşabilmelidir. Unutmayalım ki,DEHB tedavisi olan bir durumdur, erken tanı ve tedavi yaklaşımları ilerde gelişebilecek sorunları ortadan kaldıracaktır.