Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu
Yazar Zeynep Özerol • 20 Haziran 2023 • Yorumlar:
1845 yılında ilk defa Dr. Heinrich Hoffmann tarafından dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tanımlanmıştır. DEHB çocuk yaş grubu arasında en sık rastlanan nöropsikolojik bir bozukluktur. Rahatsızlığa sahip bireylerin zorunlu-sürekli dikkatlerini odaklamada problem yaşadıkları görülmüştür. Bunun yanı sıra spontane dikkatte, yani kendisinin dikkatini çeken olaylara odaklanmakta problem yaşamadıkları gözlemlenmiştir. Beyin görüntüleme tekniklerinden elde edilen verilere göre bozukluğa sahip bireylerin beyninde veya sinir sisteminde bir anormallik gözlemlenmemiştir. Ancak frontal lobdaki glukoz miktarının düşük olduğu saptanmıştır (Şenol, İşeri ve Koçkar, 2006). DEHB doğuştan gelmekte, anne karnında başlamakta ve yaşam boyu devam edebilmektedir. Son yıllarda yapılan çalışmalar göz önüne alındığında psikiyatrik bozukluklar arasında genetik geçişin en yüksek olduğu bozukluklardan biri olduğu görülmüştür (Akgün vd, 2011).
Çevreleri ve aileleri açısından; durağan bir şekilde yerinde kalamayan, aşırı hareketli, bazen karşısındakine tepki vermeyen, hareketlerini düşünmeden gerçekleştiren kişiler olarak tanımlanmaktadırlar (Şenol, İşeri ve Koçkar, 2006). Bozukluğun görüldüğü bireylerde; dikkati toplama ve sürdürmede zorluk çekme, karşı tarafa dinlenmiyormuş hissiyatı oluşturma, yönlendirme olmadan bir işi sürdürmede problem yaşama ve ayrıntıları odaklanmada problem yaşama, rotasyon problemleri yaşama gibi tanı kriterlerine çoğu zaman rastlanmaktadır. Hiperaktivite tanı kriterleri; sürekli şekilde hareket etme ve sabit bir yerde kalmakta zorluk yaşama, duvarlara ve kapılara tırmanmak, kapalı alanlarda dahil koşma isteği, oturarak kalmada güçlük, uçuşan düşünceler doğrultusunda çok hızlı şekilde konuşmaktır. Dürtüsellik tanı kriterleri; yaşayabileceği riskleri değerlendirememek, sıra beklemekte problem yaşamak, konuşma aralarına girerek söz kesmek, direkt düşünmeden cevap vermektir (Öner ve As, 2007).
DEHB tanısı koymak için gözlemlenmesi gereken DSM-5 tanı ölçütlerinden en az 6 belirtinin en az 6 aydır süre gelmesi gerekmektedir. Tanı koyulurken bozukluğun ne kadar süredir devam ettiği ve semptomların ne zaman ortaya çıktığı bilgileri alınmalıdır. Bozukluk gözlenen bireyler 3 alt grupta ele alınmaktadır: Birinci tip bileşik tip, ikinci tip dikkatsizliğin önde geldiği tip ve üçüncü tip hiperaktivite dürtüselliğin önde geldiği şeklindedir. Tanı koyma sırasında DSM-5 kriterlerinin yanı sıra aile ve çocukla yapılan seanslar, klinik gözlem, nörolojik değerlendirme raporu ve testlerden de yararlanılmaktadır (Kayaalp, 2008).
Bu ilaçlar merkezi sinir sistemine etki ederek dikkat düzeyini ve farkındalığı artırmaya yöneliktir. Psikoterapi ile hedeflenen çocuğun yaşadığı uyum problemlerine yardımcı olabilmek ve akran ilişkilerindeki iletişimine destek sağlamaktır. Psikoterapide çocuğun sıkıntı yaşadığı odak problemleri de çalışılmaktadır (Altın vd, 2012).