Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu
Yazar İpek Erdoğan Şerefoğlu • Psikolog • 4 Temmuz 2019 • Yorumlar:
Toplumumuzda son yıllarda çocuklar için kullanılan sıfatlardan biri de hiperaktif. “Benim çocuğum hiperaktif” ya da “bu çocuk hiperaktif” gibi yorumların çoğu yanlış yorumlardır. Çünkü her hareketli ya da yaramaz çocuk hiperaktif değildir. Aslında hiperaktivitesi olan çocuklara hiperaktif denir ve hiperaktivite bir psikopatolojidir; tam adı “dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu”dur. Dikkat eksikliği ve hiperkativite bozukluğu, çocukluk çağının en sık görülen psikiyatrik rahatsızlıklarındandır. Görülme oranı %4-8 arasındadır. Gün geçtikçe görülme sıklığı maalesef artmaktadır. Erkek çocuklarda daha fazla görülmektedir (3-4 kat). Sebepleri tam olarak henüz anlaşılamamıştır.
Belirtileri şu şekildedir: Dikkat eksikliği için; detaylara dikkat etmez, sürekli hata yapar, dikkatini korumada sıkıntı yaşar, Doğrudan kendisine konuşulduğunda çoğu zaman dinlemiyormuş gibi görünür, verilen yönergeleri izlemede güçlük çeker, Çoğu zaman üzerine aldığı görevleri ve etkinlikleri düzenlemekte zorluk çeker /organizasyon sorunu yaşar, yoğun düşünme gerektiren işlerden kaçınır ya da bu işleri yapmaktan hoşlanmaz, eşyalarını kaybeder, dikkati kolayca dağılır, günlük işlerini unutur.
Hiperaktivite ve dürtüsellik için; durduğu yerde duramaz; elleri, ayakları kıpır kıpırdır, uzun süre oturmada sıkıntı yaşar, koşar ya da tırmanır, yerinde duramaz, sessizce bir şeyle meşgul olmada sıkıntı yaşar/ sakin bir biçimde, boş zamanları geçirme etkinliklerine katılma ya da oyun oynama zorluğu vardır,, motor takılmış gibi veya düz duvara tırmanırcasına hareketlidir, çok konuşur, karşıdaki kişi sorusunu bitirmeden cevabı verir, bekleme gerektiren ya da sırayla yapılan işlerde sıkıntı yaşar, başkalarının sözünü keser.
Bu belirtilerden altı ve daha fazla varsa mutlaka uzmana başvurmak gerekir. Bu belirtilerin sadece birden fazla ortamda görülüyor olması, en az altı ay boyunca sürmesi ve yedi yaşından önce başlamış olması gerekmektedir. Çocuktaki bozukluğun fark edilmesi ve uzman tarafından tanılanması genellikle okula başladıktan sonra öğretmenlerin aileyi yönlendirmesi ile olmaktadır. Bu konudaki bilgi düzeyi ve bilinçlilik son yıllarda artmıştır. Ancak hala çok geç fark edilme ve tedaviye başlama söz konusudur. Ne kadar erken tanılanıp, tedaviye başlanırsa o kadar iyi sonuçlar alınmakta ve çocuğun yaşadığı problemler aza indirilebilmektedir. Bu bozukluk kısa sürede geçen bir hastalık değildir. Ömür boyu sürme ihtimali yüksektir.
Bu bozukluğa sahip çocuklar eğlenceli faaliyetlerde bulunurken, televizyon izlerken ve telefon/bilgisayar oyunları oynarken dikkatlidirler ve uzun süre oturabilirler. Bu durum aileleri yanıltabilmektedir.
Bazı çocuklarda dikkat eksikliği baskındır, hiperaktivite görülmez. Bazen de hem dikkat eksikliği hem de hiperaktivite birlikte görülmektedir. Erkek çocuklarda ikisinin birden görülme olasılığı fazlayken, kız çocuklarda dikkat eksikliği baskın olan tip daha fazla görülmektedir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu derslerdeki başarıyı düşürür ve sosyal hayatta uyum sorunları yaratır. Belirtiler yaşla birlikte azalma gösterir. Ancak yetişkinlerde görülmez diye bir şey yoktur. Bu bozukluğun yanında öfke-saldırganlık, karşı gelme gibi davranış bozuklukları da görülebilmektedir. Tedavi edilmediğinde: Okul başarısında düşüklük, ileriki dönemde iş hayatında başarısızlık, sosyal ilişkilerde bozulma, madde bağımlılığı, şiddete eğilim, suça yönelme ve diğer psikolojik bozukluklar (depresyon, anksiyete, bağımlılık vb.) görülmektedir. Yapılan araştırmalar, bu kişilerde okulu bırakma, düzenli bir iş sahibi olamama, evliliklerinde problem yaşama, kaza geçirme ya da yapma olasılıklarının daha yüksek olduğunu göstermiştir. Bu nedenle bu bozukluğu ciddiye almak ve uzmanlara başvuruda bulunup doğru tedavinin görülmesi şarttır.
Bu bozukluğa sahip çocuğu olan aileler, çocuğa anlayışla yaklaşmalıdır. Çocukların bu davranışları isteyerek yapmadıkları, ellerinden gelen bir şey olmadığını kabul etmek gerekmektedir. Ailenin olumsuz davranışları (bağırma, kötü sözler söyleme gibi), arkadaşlarının dışlaması, derslerde başarısız olması nedeniyle bu çocuklarda yetersizlik duygusu, özgüvende düşme ve depresyon gelişebilir.
Çocuk için günlük bir program yapılmalı, çocuğunuzun uyandığı, yemek yediği, okula gitmek için evden çıktığı ve yattığı saatlerin her gün belirli ve aynı olması sağlanmalı, çocuğu kalabalık alışveriş merkezleri gibi çok fazla uyarının bulunduğu ortamlardan mümkün olduğunca uzak tutmaya çalışılmalıdır. Çocuğa yönergeler açık, kısa ve kesin şekilde verilmelidir.
Bu çocukların zekalarında bir problem olmamasına rağmen dikkatlerini toplayamadıkları için derslerden geri kalmaları, sınavlardan düşük notlar almaları çok muhtemeldir. İmkanlar dahilinde birebir eğitimle daha iyi öğrenirler. Ödev yaparken ya da ders çalışırken aralar verilmelidir., çalışma süreleri normalden daha kısa tutulmalıdır, küçük parçalara bölünmelidir. Okulda pencere kenarında oturmamaları, öğretmene yakın ön sırada oturmaları iyi olacaktır.
Çikolata, şeker gibi gıdalardan, enerji veren abur cuburlardan uzak tutulmaları ve spor etkinliklerinde bulunmaları da faydalıdır.
Bu bozukluğun tedavisinde davranış değiştirme teknikleri, dikkat attırma çalışmaları, aile eğitimleri ve ilaç tedavisi etkili olmaktadır. Bu süreçte aile, uzman ve öğretmen işbirliği büyük önem taşımaktadır.
Yapılan birçok araştırma göstermektedir ki 3-6 yaş arasında fazla televizyon izleyen, bilgisayar veya cep telefonuyla oyun oynayan çocukların dikkat ve öğrenmede sorun yaşama oranları daha fazladır. Bu nedenle küçük çocuklarımızın aktivitelerle, eğitici oyunlarla oyuncaklarla zamanlarını geçirmelerini sağlamalı, küçük kapalı mekanlarda/evlerde hareketsiz durmaları yönünde baskı yaparak enerjilerini atmalarını engellememeliyiz.