Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu
Yazar Görkem Deniz • Psikolog • 20 Ağustos 2020 • Yorumlar:
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ; gündelikyaşamı,akademikbaşarıyı, iş yaşamını ve sosyal hayatı doğrudan etkileyen ciddi bir nörogelişimsel rahatsızlıktır. Günümüzde yapılan araştırmalarınneticesindeveDSM-5tanıkitabıylaartık “Nörogelişimsel Bozukluk” ile sınıflandırılmıştır . Yapılan araştırmalar ile çocukların %8-10’unda, gençlerin %6-8’inde, yetişkinlerin %4-5’inde DEHB olduğu saptanmıştır. 2 Dikkatsizliğin yoğun olduğu, hiperaktivite dürtüselliğin yoğun olduğu ve bileşik tipte çocuklar da olabilmektedir.
Ne değildir ?
-DEHB tanısı,çocukların/bireylerin yüksek IQ(Intelligence Quotient) skorunu ve düşük IQ skorunun olduğunu belirtmez.
-Okul çağı bitince hiperaktivitenin azaldığı görülür lakin dürtüsellik-dikkat eksikliği devam edebilir. Kısacası sadece çocuk dönemi rahatsızlığı değildir tedavi süreci gereklidir.
-Birey veya çocuk yaptığı yanlış davranışları kasti yaptığı ya da gerekli disipliner aile tutumu olmadığı kanısı tamamıyla yanlıştır çünkü bu bir rahatsızlık olduğundan dolayı beyin yapısında nörokimyasal yapısının diğer insanlardan farklı olduğu araştırmalarla kanıtlanmış ve çocuğun/bireyin şikayet edilen davranışları elinde olmadığı bilinmelidir.
Nasıl anlaşılır?
Öncelikle alanında uzman kişilerin, daha öncesinde benzer tanı alan çocuklarla ya da bireylerle çalışmış kişilerin eşliğinde gerekli görüşmeler, testler ve öğretmen görüşlerini de değerlendirerek karar verilmektedir.
12 yaşından önce belirtilerin bazı belirtilerin görülmesi ve gerekmektedir. Kısacası her hareketli davranan çocuk/birey hiperaktif değildir. Bu belirtileri gündelik yaşamdan esinlenerek örnek vermek gerekirse;
● Ayrıntılara özen göstermeme
● Basit hatalar örneğin yazı yazarken noktalama işaretlerini unutması, sınav kağıdına ismini yazmayı unutması, test sırasında işaret kitapçığında kaydırma yapması
● Komut ve yönergeleri unutmak veya eksik yapmak örneğin; çanta ve montunu getirmesini istendiğinde sadece çantasını getirmesi , okul materyallerini(kalem, silgi, defter) sürekli kaybetmesi.
● Zaman yönetiminde güçlük çekmesi.
● Giysilerini giyerken uzunca zaman kaybetmesi özellikle ince motor beceriler gerektiren düğme ilikleme, ayakkabı bağlama, fermuarı çekme konularında zorlanması veya uygun zamanda yetişememesi.
● Yemek sırasını beklerken sıkılması, sorular bitmeden cevap vermesi.
● Kendisine doğrudan hitap edilirken, “dinlemiyormuş” gibi gözükmesi ve göz temasının az olması.
● Konuşurken sırasını beklemekte güçlük, çok fazla konuşmak veya soru sorması
● Bir anda bir sürü görevle uğraması örneğin ders çalışırken arkadaşıyla mesajlaşması bunları yaparken sürekli dikkat yoğunluğunu kaybederek istenilen sonuca gidememesi.
● Defter ve odası oldukça dağınık, yazısı ise çirkin ve düzensiz olabilmektedir.
Bu belirtileri izlem yaparken kişinin veya çocuğun yaşını, eğitim düzeyini, sosyo-ekonomik durumu ve en önemlisi ise başka bir rahatsızlığının da olmadığı kesinlikle araştırılmalı ve detaylı bir şekilde değerlendirilmelidir ek olarak, DSM 5’e göre tanılama şartlarını karşılamalıdır.
Diğer taraftan, kalıtımsal özelliklerin de etkili olduğu araştırmalarla doğrulanmış, akraba veya yakınlarında benzer problem yaşayan kişiler olduğunu görmekteyiz. Hastaların %60’ından fazlasında DEHB erişkinlik çağında da devam eder. DEHB’nin kalıtımsal özellikleri üzerinde çalışmalar ilerlemektedir. Kalıtımın bozukluk gelişimindeki rolü nedeniyle, aynı ailede tanı konulmamış yeni hastaların ayırt edilerek tedavileri mümkün olabilmektedir.
Tedavisi nasıl olur?
Çoğu rahatsızlıkta olduğu gibi erken tanı ve uzun süreli tedavi önem arz etmektedir, bu süreçte ailenin, çevresinin (öğretmenleri , sosyal çevresi) en önemlisi ise rahatsızlığı olan çocuğun veya bireyin gerekli bilgilendirilmesi ve rahatsızlığın farkında olmasının sağlanmasıdır.
Hekimler gerekli gördüğünde psikofarmakolojik desteğin gerekli olduğu unutulmamalı ve kulaktan duyma bilgiler ile tedavi süreci aksatılmaması elzemdir. Diğer taraftan, geliştirilen farkındalık ile süreç içerisinde zaman yönetimi, kişisel sosyal iletişimler için gerekli psikoterapi süreci de gerekmekte ve çocuğun/bireyin bu süreçlerde rahatsızlığın belirtileri ile baş etmesini öğrenmesi gerekmektedir. Bunun için; küçük adımlar ilkesi uygulanmalı kısa ve net dönütler verilmeli , davranışlarının etkisi konusunda empati ve sempati çalışmaları yapılmalıdır.
Eş tanı dediğimiz, eşlik eden diğer rahatsızlıklar devamlı araştırmalı ve bu konuda gerekli önlemler alınmalıdır çünkü eşlik eden diğer rahatsızlıkların oranı azımsanmayacak kadar yüksektir % 50-70 gibi ciddi bir oranı olduğu unutulmamalıdır. DEHB tanısı almış çocuklar/bireylerin yaklaşık olarak %90 ‘nın tedavi edildiği belirlenmiştir.
Doğru tedavi gerçekleşmediğinde ise neler olabilir?
Okul çağı ile birlikte akademik başarının, çocuğun yaş normuna göre oldukça ve hızlıca gerilediği, sosyal iletişimlerde problem yaşadığı ve zaman zaman çevreden “Problem çocuk” tanımlamalarıyla, etiketlenmeler (stigmatization) yaşadığı görülmektedir. Ek olarak, süreçiçindegerekliuzmandesteğialınmadığındayetişkinliktededevamedenhayatkalitesini ,akademik başarıyı , iş başarısını hatta kişisel ilişkiler etkileyen ciddi bir problemdir. ergenlik ve yetişkinlikte ;
-
Düzensiz ve dürtüsel harcamalarda bulunma ya da kumar(gambling) gibi oyunlar
-
Hızlı ve riskli araç kullanımı
-
Öfke kontrol problemleri
-
Maddeyi kötüye kullanımı (alkol , yatıştırıcı ve uyarıcı maddelere bağlılık)
-
Fazla iş değiştirme ,düşük kariyer başarısı
-
Düşük benlik algısı , duygu-durum bozuklukları
Anlaşıldığı üzere sadece çocukluk dönemi rahatsızlığı olmadığı tedavi edilmediğinde ise ciddi sonuçlar ortaya çıkarabilen , hayat boyu devam eden fakat tedavisi olan bir rahatsızlıktır.