Disleksi Nedir?
Yazar Damla Kankaya • 16 Eylül 2024 • Yorumlar:
Disleksi, bireyler arasında sık rastlanan bir öğrenme güçlüğüdür ve dünyada önemli bir araştırma konusudur. Türkiye’de ise son yıllarda, bu güçlüğe olan ilgi artmaktadır. Bu ilgiyle beraber, dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de, disleksi hakkında bilgi karmaşasının yaşandığı görülmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü’ne (2013) göre; yeterli zekâ, sosyokültürel fırsatlar ve bireye uygulanan eğitime rağmen verimli okuma becerisi kazanmada meydana gelen beklenmedik ve kalıcı başarısızlık disleksi olarak tanımlanmaktadır. Disleksi bireylere göre farklılık göstermekte; bireyin yapısı, çevresel faktörler, aile desteği, aldığı eğitimin süresi ve etkililiği, bireydeki disleksinin yapısını değiştirmektedir.
Disleksinin belirtilerini;
Konuşmayı öğrenmede gecikme, Harfleri ve onlara ait olan sesleri yeterince öğrenememe, Sözlü ve yazılı dili organize edememe, Numaraları ezberlemede sıkıntı yaşama, Akıcı okumada sıkıntı yaşama, Uzun okuma parçalarını takip etme ve anlamada sıkıntı yaşama, Yazmada güçlüklerle karşılaşma, Yabancı bir dil öğrenmede problem yaşama ve Matematiksel işlemleri yapmada sıkıntı yaşamadır.
Disleksili öğrenciler bu güçlükleri nedeniyle eğitim hayatına uyum sağlayamamakta, düşük benlik algısı geliştirerek kendilerini arkadaşlarından, okuldan ve en nihayetinde toplumdan soyutlamaktadırlar. Bununla birlikte eğitim öğretim hayatında hiçbir zihinsel problemi olmadığı işitsel ve görsel problem yaşamadığı hâlde okuyamayan bu öğrencilerin sayısı oldukça fazladır.
Disleksi hakkında bilimsellikten uzak sadece bireysel kanılara dayanan bazı söylentiler ortaya atılmıştır. Bu söylentiler kulaktan kulağa yayılmış ve zamanla doğru kabul edilen birer efsaneye dönüşmüştür. Bunların bazıları aşağıda yazılmıştır.
Disleksi beynin yazılı dili işleme sürecinde yaşadığı zorluktur. Bu, dillerin yapısına göre değişmekle birlikte bazen ortografik süreçlerde yaşanan bazen fonolojik süreçlerde yaşanan sıkıntılar olabilmektedir. Disleksili bireylerin kelimeleri tersten gördükleri ya da yazdıklarını söylemek yanlıştır.
Disleksili bireylerin hepsinin özel yetenekleri olan, yaratıcı ve üstün zekâlı bireyler olduğu yanlış bilinen genellemelerden biridir. Disleksi ile zekâ arasında ir ilişki yoktur; her tür zeka seviyesinde bu problemle karşılaşılabilir.
Eğer kişi okulda başarılı bir öğrenciyse disleksili olma ihtimali yoktur düşüncesi de aşka bir efsanedir. Çünkü disleksinin okulda başarısı bireylerde oluşacağına olan inancın aksine bazı disleksili bireyler, yüksek oranda görevlerine yoğunlaşarak ve çok çalışarak okulda oldukça başarılı olabilirler ve başarılı bir eğitim hayatı geçirebilirler, hatta istedikleri mesleklere ulaşabilen bireyler olabilirler.
SONUÇ
Disleksi hakkında yapılan araştırmalarla; disleksinin ne olduğunu bilmenin yanı sıra ne olmadığını bilmek de önemlidir. Disleksi denilince akla gelen en popüler yanılgılardan ilki; disleksili bireylerin kelimeleri ve cümleleri tersten gördüğü ve okuduğu yanılgısıdır. Bu bireyler, bütün heceleri ve kelimeleri tersten algılayıp okumazlar. Sadece bazı harfler ve heceler arasındaki farkı algılamakta sorun yaşamaktadırlar. Bu sorunun kaynağı, görsel algı problemleri değil, beynin dil işleme süreciyle alakalı problemlerdir. Bu yanılgı beraberinde, disleksinin kökeni ile ilgili yanlış yorumları getirmekte ve bu güçlüğün tıbbi bir tedaviyle iyileşme göstereceği anlayışı da yaygınlık göstermektedir. Oysaki, disleksinin çözümü eğitsel yöntemlerde aranmalıdır.
Bu bireylere verilen eğitimle disleksili bir çocuk tüm okuma problemlerinin üstesinden gelerek disleksiden kurtulamaz. Disleksi yetişkin çağlarda da kendini bazı problemlerle kendini gösterir. Bu nedenle disleksinin geçici ir d r m olduğu aşka bir yanılgıdır. Fakat iyi bir eğitimle tedavi edilen birey, problemlerini en az seviyeye indirebilir. Burada kişiye verilecek olan eğitimin kalitesi çok önemlidir.
Okuma becerilerine yeni başlamış bireylerde de erken ipuçlarıyla disleksi riski olan çocukları belirlemek mümkündür. Erken çocuklukta, okul deneyiminden önce ve ilk yıllarda disleksi riski taşıyan bireyler tespit edilebilir ve önlemler alınabilir. Erken teşhisle belirlenen güçlükler, ileride daha ciddi boyutlara ulaşmadan iyi bir eğitimle, bireydeki disleksinin kişinin hayatına olan etkisini azaltmaya yardımcı olacaktır.
Uzm. Psk. Damla Kankaya Sünteroğlu