Disleksi
Yazar Emine Demirbaş Çakır • Çocuk Psikiyatristi • 10 Eylül 2019 • Yorumlar:
Disleksi kelimesi Latince ve Eski Yunanca kökenli olup “dis; yetersiz, bozuk, zayıf”, “leksia; okuma, söyleme, kelime, dil” anlamına gelmektedir.
Amerikan Psikiyatri Birliği’nin hazırlamış olduğu güncel tıbbi tanı sınıflama sistemi olan DSM-5’e göre disleksi, “okuma bozukuluğu ile giden Özgül Öğrenme Güçlüğü (ÖÖG)” olarak tanımlanmaktadır. ÖÖG, zekâsı normal ya da normalin üstünde olan çocukların, yaş, zekâ düzeyi ve aldıkları eğitime göre okuma, yazma ve matematik öğrenmede beklenenden geri olması durumudur. ÖÖG içinde en sık görüleni (yaklaşık %80’i) okuma bozukluğu yani disleksidir. Bu nedenle çoğu zaman “ÖÖG” yerine Disleksi kelimesi kullanılmaktadır.
Disleksi en sık görülen nörogelişimsel bozukluklardandır. Yani doğuştan gelen yapısal bir durumdur. Çeşitli genetik ve çevresel etkenlerin birleşimi ile oluşan beynin yapısında, işlevinde farklılık vardır. Yapılan çalışmalar annede ya da babada disleksi bulunmasının çocukta disleksi görülme riskini artırdığını göstermektedir. Stresli gebelik, erken doğum, gebelikte sigara ve alkol kullanımı, gebelikte geçirilen enfeksiyonlar, doğum travması gibi nedenlerin beynin gelişimini olumsuz etkileyerek disleksiye yol açabileceği düşünülmektedir. Erkeklerde kızlara oranla daha sık görülmektedir.
Sıklıkla okula başlandıktan sonra tanı konulur. Bir çocukta görülen disleksi belirtileri başka çocukta görülmeyebilir. Belirtiler her çocukta farklı şiddette olabilir. Disleksi çocukları sadece bilişsel gelişimini değil, motor, sosyal ve duygusal gelişimini de etkilemektedir. Aslında doğuştan gelen bir durum olduğundan yaşamın erken dönemlerinden itibaren belirtileri fark edilebilmektedir. Çocuk bazı alanlarda yaşıtları gibi gelişirken, bazı alanlarda yaşıtlarından farklı olunca ailelerin de kafası karışmaktadır. Örneğin çocuğun her şeyi anlayıp yerine getirirken, bir yandan da yeteri kadar iyi konuşamaması aileyi şaşırtır. Sıklıkla erken çocukluk döneminde konuşma gecikmektedir. Konuşmaya başladıktan sonra ise yaşıtları gibi konuşmadıkları, daha az kelime dağarcığına sahip oldukları, nesne, renk, sayı gibi kavramları öğrenmekte zorlandıkları, bazı sesleri telaffuz edemedikleri, dün-bugün ya da hoş geldin- güle güle gibi kavramları doğru kullanamadıkları, şarkı, şiir ezberlemekte zorlandıkları görülmektedir.
Sağ-sol, ön-arka gibi yön kavramlarını öğrenmekte, ayakkabılarını, kıyafetlerini giymekte güçlük yaşayabilirler. Ters giyebilirler. Kalem tutmakta, makas kullanmakta, taşırmadan boyama yapmakta, basit geometrik şekilleri kopya etmekte, top oynamakta, salıncakta sallanmakta, bisiklete binmekte, zıplamakta, ip atlamakta, koşmakta zorluk yaşayabilirler. Uzun süre parmak ucu yürüme görülebilir. 5 yaşına gelmiş olmalarına rağmen hala her iki eli de kullanabilirler. Baskın el kullanımına geçiş gecikebilir. “Çapraz lateralizasyon” adını verdiğimiz durum sıkça görülür. Örneğin sol elle yemek yerken topa sağ ayağıyla vuruyordur. Arkadaşlarının ismini öğrenmekte zorlanırlar. Anaokulunda o gün neler yaptıkları sorulduğunda hatırlamakta güçlük yaşadıklarından sıklıkla “bilmiyorum” ya da “söylemek istemiyorum” derler. Aileler bu durumu çocuklarının gün içinde yaşadıklarını onlara anlatmak istemediği şeklinde yorumlarlar ve üzülürler. Dikkatlerini toplamakta, sürdürmekte, etkinlikleri tamamlamakta, kurallara uymakta güçlük yaşayabilirler. Çabuk sıkılma ve hareketlilik gözlenebilir.
İlköğretim döneminde görülen disleksi belirtilerine bakacak olursak; çocuğun yeterince desteklenmesine rağman harfleri öğrenmekte zorlandığı, çabuk unuttuğu, harfleri tanıyamadığı, harfleri karıştırdığı, yanlış okuduğu, kelimeyi tersten okuduğu, yavaş ve duraksayarak okuduğu, okuma yapmayı istemediği, okuma yapacağında kaygılandığı, kendi okuduğunda anlamadığı, başkası okuduğunda daha iyi anladığı, noktalama işaretlerine ya da tonlamalara dikkat etmeden okuduğu, kalemi düzgün tutamadığı, eksik ve yanlış yazdığı, ters yazdığı, yazarken uygun boşluk bırakmadığı, bozuk ve okunaksız yazdığı, yavaş yazdığı, noktalamalara dikkat etmediği, tahtadan deftere geçirirken zorlandığı, bildiklerini kağıda yazmakta zorlandığı, yazı yazmayı istemediği, alfabedeki harflerin sırasını karıştırdığı, yeni terimleri öğrenmekte zorlandığı, ödevlerini almakta yapmakta zorlandığı, sözlü yönergeleri takip edemediği, sağını solunu karıştırdığı, dikkatini sürdüremediği, bakarak şekil çizemediği, kesme yapıştırma, boyama yapmakta isteksiz olduğu, ayakkabı bağcığı bağlamakta, düğme iliklemekte zorlandığı, sıklıkla sakar olduğu, top oynamaya koşmaya isteksiz olduğu, bisiklete binmeye zorlandığı, okula gitmek istememe, kaygı, özgüven eksikliği gibi pek çok belirti görülmektedir.
Çocuklarda gelişimsel farklılıkların ve öğrenme sorunlarının ilk fark edildiği zamandan itibaren bu konunun aileler ve okullar tarafından önemsenmesi çocuk açısından önemlidir. Belirtiler fark edildiğinde mutlaka çocuk psikiyatrisine başvurulmalıdır. Çocuk psikiyatrisi değerlendirmesinde çocuğun ebeveynlerinden gebelikten itibaren ayrıntılı öykü alınır. Öğretmenlerinden çocuk hakkında gözlemleri öğrenilir. Gelişimsel testler ve yaşına uygun zekâ testleri uygulanır. Gerek görülürse diğer tıp branşlarından (Çocuk Nörolojisi, Kulak Burun Boğaz) ek değerlendirmeler istenir. Genel tıbbi duruma yönelik bazı kan testleri istenebilir. Tüm bunların sonucunda ayırıcı tanılar, eşlik eden tanılar da gözden geçirilerek disleksi tanısı konulur.
Disleksi tedavisinde en önemli nokta tanının erken konulmasıdır. Çünkü ne kadar erken dönemde tanınır ve müdahale edilirse çocuk açısından normali yakalama oranı artmaktadır. Tedavi temel olarak bireysel eğitim uygulamalarıdır. Her çocuk için hangi alanda ne şiddette güçlük olduğu tespit edildikten sonra bireye özgü eğitim planlanmaktadır.