Diyabet Tedavisinde Yeni Teknolojiler
Yazar İlhan Tarkun • Endokrinolog Ve Metabolizma Hastalıkları Dokt • 1 Şubat 2019 • Yorumlar:
21. yüzyılda diyabet, toplumda en hızlı artan kronik hastalıklardan bir tanesi olmuştur. Geçtiğimiz 20-30 yıl içinde dünyada diyabet hastalığından muzdarip hasta sayısı 2 kattan fazla artmıştır. Yeryüzünde halen her 11 yetişkinden bir tanesinde diyabet mevcuttur. Günümüzde dünyada 350 milyon diyabet hastası olduğu hesaplanmaktadır. Ne yazık ki ülkemizde, diyabet hastalığındaki bu hızlı artıştan kaçamamıştır. Türkiye’ de diyabet sıklığı son 10 senede yaklaşık 2 kat artmıştır. Bu artış sonucu ükemiz, dünyada diyabetin en sık görüldüğü ülkelerden bir tanesi haline gelmiştir.
Diyabet hastalarının %90’ı Tip 2 diyabet hastasıdır. Tip 2 diyabet gelişmesinde genetik yatkınlık önemlidir. Ancak silahı dolduran faktör genetik olsa bile tetiği çeken mekanizma diyet ve sağlıksız yaşam tarzıdır. Şişmanlığın ve hareketsiz yaşam tarzının ülkemiz ve dünyada hızlı artışının faturası olarak, diyabet hastalığı bir kartopu misali büyümektedir. Dijital çağa geçiş ile birlikte hareketsiz yaşam ve sağlıksız beslenme artmıştır. Gençler ve çocuklar artık sokak oyunları ve spor yerine, vakitlerini bilgisayar veya cep telefonları ile oyun oynayarak geçirmektedir. Erişkinler arasında da televizyon ve bilgisayar başında, hareketsiz ve sağlıksız atıştırmalar ile geçirilen zaman artmaktadır. Diyabet hastalığının artışı açısından dijital çağın olumsuz yansımalarını gözlemlesek de, diyabetin takip ve tedavi kısmında teknolojik gelişmeler yeni bir çığır açmaktadır.
Diyabetik bireylerde kan şekerinin düzenlenmesi ve tedavi etkinliğinin değerlendirilmesinde, kendi kendine kan şekeri takibi son derece önemlidir. Bu ölçümlerin sıklığı, diyabet tipine ve hastanın özelliğine göre değişmektedir. Bazı hastalarda haftada 1-2 kez ölçüm yeterli olurken bazı hastalar günde 7-8 ölçüme gereksinim duymaktadır. Ancak her defasında parmak delinmesinin neden olduğu acı ve korku, sosyal fobi gibi bazı etkenler, hastalarda kan şekeri ölçüm sıklığını azaltan ve dolayısı ile tedaviyi başarısız kılabilen önemli unsurlardır. Günümüzde sürekli glukoz monitarizasyon (SGM) sistemleri ile kan şekerinin 24 saat boyunca izlemi mümkün olmaktadır. Bu sistem sayesinde kan şekeri ayarı çok daha iyi yapılabilmekte, hasta diyet ve yaşam tarzı ile ilişkili yanlışları kolaylıkla fark edebilmekte, çok daha etkin ve hızlı bir biçimde tedavi değişikleri mümkün olmaktadır. Ülkemizde de mevcut olan bu sistem de, cilt üzerine yerleştirilen bir düğme büyüklüğünde aparat, 14 gün süre ile kalmakta ve her 5 dakikada bir kesintisiz kan şekeri ölçümü yapabilmektedir.Üzerine yaklaştırılan özel bir cihazı ile yada cep telefonuna yüklenen bir program sayesinde anlık kan şekeri düzeyi öğrenilebilmektedir. Cihazın gün boyu 5 dakika arayla yaptığı ölçümler saklanıp daha sonra ölçüm değerleri günlük, haftalık yada gece-gündüz istatistikleri gibi farklı biçimlerde dökümante edilebilmektedir. Bunun dışında cilt altına yerleştirilen ve 6 ay boyunca ölçüm yapabilen sistemler de geliştirilmiştir.
Günümüzde Tip 1 diyabet için tek ve en etkili, tip 2 diyabet için de zaman zaman gerekli olan tedavi şekillerinden bir tanesi insülin tedavisidir. İnsülin genellikle cilt altına enjekte edilmektedir. İnsülin vermenin diğer bir yolu sürekli insülin salınımını sağlayan cilt altı pompalardır. Cilt altına yerleştirilen bir katater ve gelişen teknoloji ile bir kibrit kutusu kadar küçültülen pompa sisteminden oluşur. Hastanın günlük ihtiyaçları ve yediği öğün miktarına göre insülin dozunu ayarlamak imkanı sunarlar. Pompa kullanımının birçok hastada kan şekeri ayarını düzelttiğine dair çok sayıda çalışma mevcuttur. Pompa sistemlerinde önemli bir gelişme yeni nesil kablosuz pompalardır. Günümüzde pompa istemleri glukoz ölçüm sistemleri ile birleştirilmiştir. İki sistem bluetooth aracılığıyla haberleşmektedir. Böylece sensör, kan şekerinde ani düşme hissettiğinde bunu pompaya bildirmekte ve insülin verilmesi kesilmekteve hasta uyarılmaktadır. Ülkemizde de bulunan bu sistemler ile diyabetli hastaların en önemli korkusu olan hipoglisemi (düşük kan şekeri) büyük oranda engellenmektedir. Ayrıca sistem kan şekeri yükselme eğilimine girdiğinde de hastayı veya arzu edilirse hasta yakınını hatta doktoru uyarabilmektedir. Bu teknolojik gelişimin gelebileceği son nokta “yapay pankreas” tır. Büyük gelişme sağlanan ancak henüz uygulamaya girmemiş olan bu sistemde, hastanın hiçbir müdahalesi olmadan, glukoz ölçen sistem ve pompa yapay zeka ve bir algoritma kullanarak hastanın ihtiyacı olan insülin dozları otomatik olarak hesaplayarak verecektir. Bu sayede hasta kendisi hiçbir müdahalede bulunmaksızın kan şekeri düzeyleri normal seviyede tutulacaktır. Bu sistemlerde çok kısa etkili insülin ve yine kan şekeri ayarlanmasında rolü olan glukagon hormonunun da kullanılması konusunda çalışmalar devam etmektedir. Diyabet tedavisinde çığır açabilecek bu teknolojik gelişmenin yakın gelecekte kullanıma girmesi beklenmektedir.
Bunların dışında günümüzde cep telefonu ve tabletlere indirilen çeşitli mobil uygulamalar sayesinde diyabet eğitimi verilmekte, egzersiz teşvik edilmekte (fiziksel aktivite programları), yenilen öğündeki karbonhidrat miktarı hesaplanıp buna uygun insülin dozu önerilebilmekte, ilaç veya insülin uygulama zamanları hatırlatılmakta, kan şekeri düzeyleri ve grafikleri tutulmakta ve sağlık çalışanları ile paylaşılabilmektedir. Bunun dışında kök hücre çalışmaları, adacık nakillerinde insülin üreten hücrelerin bağışıklık sisteminden korunması, çeşitli hücrelerin insülin üreten hücrelere dönüştürülmesi ve bunların korunması gibi birçok umut vaat eden çalışmalarda da teknoloji yoğun biçimde kullanılmakta ve çok uzak olmayan bir gelecekte diyabet tedavisinde gelişen teknoloji sayesinde ciddi ilerlemeler sağlanacak gibi görünmektedirler.