Diyabet
Yazar Arzu Şen • Diyetisyen • 27 Kasım 2019 • Yorumlar:
-
Asıl adı ‘’diabetes mellitus’’ dur. Halk arasında çok iyi bildiğimiz adıyla ‘’şeker hastalığı’’ denilir. Diyabet yani şeker hastalığı; en basit tanımıyla kan şekeri düzensizliğidir. Kan şekerini ayarlayan insülin hormonunun az salgılanması veya görevini yeterli yapamaması sonucunda kandaki şeker düzeninin bozulması hali… Kronik, metabolik ve bir endokrin hastalığıdır. Oluşum sebebine göre birkaç çeşidi vardır ancak en bilinen çeşitleri tip 1 ve tip 2 diyabettir. Tip1 diyabet; genelde çocukluk dönemi ortaya çıkan, genetik öyküsü keskin ve insüline bağımlı diyabettir. Tip2 ise; genetik alt yapı olsa da çevresel faktörlerin tetiklediği, orta yaş ve üzerinde daha çok görülen , genelde ilaç ve diyet tedavisiyle baş edilebilen nadiren insüline bağımlı şeklidir. 2015 verilerine göre dünya nüfusunun %8,8 i diyabetli, 2040 da bu yüzdenin %10,4 olması bekleniyor ki bunlar oldukça yüksek yüzdeler. Bu nedenle diyabet hastalığı oldukça önemli. En belirgin belirti üçlüsü çok yemek yeme, çok su içme ve çok idrara çıkmaktır. Diyabet tanısı konulduktan sonra bir ömür devam eden bir hastalıktır ve uzun vadede göz , böbrek, kalp ve damar ve sinir tahribatlarına sebep olmaktadır. Bu nedenle tanı konulmadan yani kişi hasta olmadan önlemler almak diyabetin önünü kesmek önemlidir ve kesinlikle elimizde.
-
Diyabette ırsilik durumu çok belirgindir ancak bu her zaman geçerli değildir tabi. Günümüzde obezitenin sık varlığı, hareketsiz yaşam, ev dışı beslenme, karbonhidrat ve yağ ağırlıklı beslenme, öğün atlamalar, şekere düşkünlük , paketli yiyeceklere yatkınlık, stres ve başka hastalık tetikleri diyabet gidişatını hızla desteklemekte.
-
Diyabetin en bilinen ve genel tedavi şekli diyet tedavisidir. Bu bazen tek başına yeterli olurken hastalığın şekline, ağırlığına ve seyrine göre diyet +ilaç tedavisi veya diyet+insülin tedavisi olarak şekillenebilir. Peki diyabette bu kadar önemli olan diyet tedavisi nasıldır…? Her şeyden önce kesinlikle kişiye özel ve devamlılığı olmalıdır. Hasta beslenme konusunda mutlaka eğitilmelidir. Bir nevi bir eğitim süreci olmalıdır. Ama genel olarak ortalama altı öğünden oluşmalı ve üç ana üç ara öğün düzeni kurulmalıdır. Saatleri belirlenmeli uzun açlık durumları asla oluşmamalıdır. Ana öğünlerde çeşitlilik sağlanmalı , bütün gruplardan belirlenen miktarlarda tüketilmelidir. Ara öğünler en klasik haliyle meyve ama asla tek başına değil ,yanına protein içeriği yoğun besinler eklenerek verilmelidir örn; süt veya yoğurt… Fiziksel aktivite günlük düzeyde artırılmalı. Özellikle düz yol yürüyüşleri eklenmelidir. Asla aç karına spor benzeri aktiviteler yapılmamalıdır.
-
Karbonhidratlar bir diyabet diyetinin yaklaşık %50-55 ini oluşturur. Fakat bu karbonhidrat kaliteli kaynaklardan alınmalıdır. Esmer grup her zaman tercihtir. Basit şeker tüketimi kesinlikle istenilen bir durum değildir. Tatlandırıcı tüketimi ise çok küçük düzeylerde zaman zaman olabilir. Günümüzde şeker hastaları için özel diyabetik besinler üretilmektedir , bu yiyeceklerin içerikleri çok iyi incelenip ara sıra değişiklik olsun mantığıyla abartı olmamak kaydıyla kontrollü tüketilebilir.
-
Vücut yağı fazlalığı diyabetin oluşumunda da ilerleyişinde de oldukça önemlidir. Obezite diyabetin en belirgin sebeplerinden biridir. Kilolu bir bireyde genelde ilk gördüğümüz durum insülin direncidir. İnsülin hormonunun yağlanma çokluğu nedeniyle görevini yapamayarak salınımının bozulma durumudur ve diyabetin ön aşamasıdır. İnsülin direnci yağlanmayı artırır yağlanma insülin direncini artırır aslında bir kısır döngü oluşur. Günümüzde insülin direncini yakaladığımız noktada diyabetin önünü kesmeye başladık. Tabi bu tip2 diyabet için söylenebilir. Bütün bu sebeplerden vücut ağırlığımızı idael aralıklarda tutmalıyız. İdeal ağırlık hesabımızı beden kitle hesabıyla rahatlıkla yapabiliriz.