DİYET YAPARKEN DIŞARI ÇIKTIĞIMDA NE YAPABİLİRİM ?

Yazar Gülen AkboyarDiyetisyen • 17 Ocak 2018 • Yorumlar:

Diyet kelimesi bana da artık çok itici gelmeye başladığı için yaptığımız bu eyleme diyet demek istemiyorum. Peki ne diyelim? Ne dersen de beni kısıtlayacaksın ne de olsa diyenleri duyar gibiyim. Ama aslında işin aslı öyle değil. Bu konuyla ilgili saatlerce konuşabilirim. Hatta bu konuda sayısız kitap yazılabilir. Hepsinde söylenen şeyler üç aşağı beş yukarı aynı. Peki nedir bu beslenme konusunda kafana oturmayan? Neyi kabullenemiyorsun? Ya da niye kabullenemiyorsun?

Bu işin doğru adı sağlıklı beslenme. Sağlıklı beslenmeyi bir yaşam tarzı haline getirmezsen hep kilo problemi veya sağlık problemi yaşarsın. Yazım bu çerçevede olacak. Bu gerçekleri duymak istemeyen bu noktadan itibaren bırakabilir okumayı. Çünkü ilerleyen cümlelerde size bir formül veya tarif vermiycem. Gel vatandaş diyetisyenden çıkma parmak şaklatmalı kilo kaybı garantili bilmemne özü burda demeyeceğim. Neyse gerçek onu anlatacağım size.

Kilo verme sürecine giren insan hemen radarlarını açar. Artık algıda seçicilik olduğunu bildiğimiz bu durumda yolda, ev oturmasında, cafede, alışverişte, televizyonda, internette vs nerde olduğu önemli değil, tüm mecralardan bir bilgi akışı başlar. Hep bir tanıdık vardır bilmem kimin bilmem kimi ?! o kişi 3 ayda 30 kilo vermiştir hem de sadece bilmem ne suyu içerek mesela. Hemen o su alınır, yararlı mı yararsız mı, dokunur mu dokunmaz mı araştırmadan içmeye başlanır. Sonuç : yine hüsraaaann her daim …

Sıkılmadın mı gerçekten onu bunu denemekten? Bunun doğrusunu anlamamak için neden bu kadar inatlaşıyorsun? Nedir senin kafanı kurcalayan? Ne biliyor musun? Al sana cevap : insanın bitmek bilmeyen mucizelere olan inancı. İşte bu mucize beklentisinden kimler yararlanıyor biliyor musun ? eğitimsiz, uzmanım diye geçinen, sağlıkla alakası olmayanlar, ilaç firmaları, doğal ?! ürüncüler, otçular…

Artık yapma bunu kendine. Kullandırma kendini, oynatma sağlığınla. Hadi gel bu vücudun kurallarına bakalım beraber. Hiç öyle formüller rakamlar vermeyeceğim korkma.

Tarihsel gelişimimize bakarsak insanoğlu bin yıllardır avladığı hayvan etleriyle, doğada kendinden yetişen sebze ve meyvelerle ve köklerle beslendi. İşin kötü tarafı şu ki insanın evrimi ve gelişmesi çok hızlı gerçekleşti. Bin yıllar boyunca bu kadar doğal beslenen insan gelişe gelişe son 2 bin yılın içinde doğayı çok değiştirdi. Son 50 yılın içinde hatta aşırı hızlı bir gelişimle gıda teknolojisinde fazla çeşitlilik sağladı. Metabolizmanın evrimleşmesi bu kadar kısa sürede olmaz o yüzdendir ki biz şu an sıkıntı yaşıyoruz.

Atalarımız çok hareket edip kısıtlı yiyeceğe ulaşırken biz az hareket edip fazla yiyecekle beslenerek fazla kaloriyi vücudumuzda yağ olarak depo ediyoruz. Sonuçta da kaçınılmaz son obezite ve yanlış beslenmeye bağlı bir sürü hastalığa yakalanıyoruz. Bunların tedavisi yine beslenmeden geçiyor. Yani yanlış beslenerek bozduğun metabolizmanı sağlıklı ve doğru beslenerek düzelt. Sokakta gördüğün 10 kişiden 9’ u kilo vermeye çalışıyor ya da kolesterolünü, şekerini kontrol altına almaya çalışıyor ya da reflüsünü, bağırsak sorunlarını düzeltmeye çalışıyor. Oysaki çözüm o kadar basit ki çoğu insan o yüzden çözümden saymıyor.

Çözüm etrafın dediği gibi az ye hareket et değil. Az ye peki ne kadar az? Kime göre az? Bilirsin az ve çok göreceli kavramlardır herkesin miktarları farklıdır. Hareket et peki ne kadar et? Ne yaparsan olur da ne yaparsan olmaz ? kafalar karıştı mı? Tamam sakin. Herşeyi açıklayacağım.

Öncelikle sağlıklı beslenmek sadece kilo vermek isteyenlerin ya da hasta olanların yapması gereken, kilolu olmayanların ya da hasta olmayanların yapmasına gerek olmayan bir şey değil. Bu konuda bir anlaşalım önce. Sağlıklı beslenme her insanın yapması gereken beslenme şekli.

İnsanoğlu gıda sanayideki gelişme süresince çok fazla yeni kimyasallar üretti. Doğada olmayan, yapay olarak insan tarafından oluşturulan ve işlevi yiyeceklerin başta raf ömrünü uzatmak olmak üzere, homojenlik sağlama, tat verme, renk verme, koruyuculuk, kıvam sağlama, sterilizasyon gibi yiyeceğin kalitesini arttırmanın hedeflendiği yaklaşık 3000 farklı kimyasal ortaya çıktı. Bu kimyasallara her an maruz kalıyoruz ve vücut bunlarla nasıl baş edeceğini bilmiyor. Çünkü daha metabolizma bu konuda evrimleşmedi. Bizden belki de bin yıl sonraki insan bu kimyasallarla baş etmeği öğrenmiş olacak. Ama biz edemiyoruz. Dolayısıyla da pek çok hastalıkla boğuşuyoruz.

Geriye dönüp bir bakın bakalım. Gıdalarda çeşitliliğin, sanayileşmenin artışı ile ilaç piyasasının da yükselişi aynı zamanlara denk geliyor mu? Ya da diyabet, kalp ve damar hastalıklarının, obezitenin, karaciğer yağlanmasının, reflünün, bağırsak hastalıklarının artışı aynı zamana denk geliyor mu ?

Biri yazmıştı tam hatırlamıyorum. Diyordu ki 30 yıldır diyet yapıyoruz, 30 yıldır şişmanlıyoruz. Peki neden acaba? Bir şeylerin yanlış yapıldığı kesin de nelerin ? kadının ekonomik hayata katılması ile beraber evde yemek pişirilen ev sayısında azalma oldu. Hazır yemekler üretilmeye başlandı. Hazır yemekler sadece ısıtma ile kısa sürede servis edilmeye başlandı. Tabii ki bu yemeklerin bozulmaması ve tatlarının ve görüntülerinin tüketiciyi tatmin etmesi için içine envai çeşit katkı maddesi de eklendi. Çoğu zaman yediğin yemekten daha fazla yediğin şey kimyasal karışım çorbası.

Uzun çalışma saatlerinin artmasından dolayı da artık hazır yemeği ısıtmak bile zaman aldığından dışarıdan yemek söylemeye başlandı. Hiç zaman ve enerji kaybettirmiyordu. Hatta dışarıdan yemek söylemek o kadar popüler bir davranış oldu ki ev hanımları bile yemeğini dışarıdan söylemeye başladı. Hadi canım demeyin danışan görüşmelerimden biliyorum bunu. Dışarıdan alınan yemekler de tabiki sizin mutfağınızda yaptığınız malzemelerle yapılmıyor. Kızartma yağlarının kullanılmaktan renginin kahverengine döndüğünü, kıymalara kar etmek için soya kıyması katıldığını, hamur işlerinin margarin ile yapıldığını, yiyeceklere tat versin diye msg ( bir çeşit sinirlere etki eden kimyasal ) katıldığını, görüntülerinin güzel olması için renklendirici katıldığını, çalışanların sürekli değişiklik yapıldığı için hizmet içi eğitim alamadığını ve hijyen bilgilerinin olmadığını söylemeden geçemeyeceğim. Peki nasıl oluyor da bu kadar lezzetli oluyor. Çünkü içine çok fazla kıvam arttırıcı ve tatlandırıcı kimyasal ekleniyor. O tatlandırıcıları çıkarsalar hiç biriniz yemezsiniz inanın.

O yüzden en güzeli ve sağlıklısının kendi evinde en doğal malzemeleri seçerek kendi yaptığın yemekler olduğunu unutma. Mümkün olduğunca gün içinde yemen gerekenleri yanında taşı. Eskiden sefer tasları vardı metal renkli. Herkes öğle yemeğini alırdı yanına temiz temiz yerdi. Sonra öğle yemekleri çalışılan yerden verilmeye başlandı. Gıda sanayide hazırlanan, küçük maliyetli yemeğimsiler çalışanlara lütufmuş gibi verilmeye başlandı. Sonra öğle yemeği verilmeyen yerlerde insanlar dışarıda yemek yemeye başladılar. Sefer tasları unutuldu. Şimdi biz öğle yemeğini yanında götür deyince olur mu öyle şey nasıl yapayım garip olur diyorsun. Ama eski neslin ne kadar sağlıklı olduğunu anlatmaya gelince herkes köpüre köpüre anlatıyor.

Eski nesil tarlasında, bahçesinde o mevsim ne yetişiyorsa kimyasal ilaç katmadan yetiştirip onu yiyordu. Mevsim dışı sebze meyve yiyeceğim gibi hırsları yoktu. Eski nesil ilaçla şişirilmemiş, kendi otlayarak doymuş hayvanların etini, sütünü, yumurtasını yiyordu. Nüfus az olduğu için yetiyordu. Şimdi nüfus arttı, ihtiyaçlar arttı üretici bu ihtiyaçlara yetişmek için, verimi arttırmak için, karını arttırmak için kimyasalları devreye soktu. O kimyasallar yediğin et, süt, yumurta ile bil bakalım nereye gidiyor ? tabiki vücuduna.

Eski nesil işine, tarlasına, gezmeye vs hep yürüyerek gidiyordu, biz arabadan inmez olduk. Eski nesil merdiven inip çıkardı, biz asansörsüz hareket etmiyoruz. Eski nesil ev işlerini kendi yapardı, biz şimdi çoğu işi makinalara yaptırıyoruz. Hal böyle olunca tabiki sağlıksız beslenme ve az hareket sonucunda herkes kilolu, diyabetli, kalp hastası, eklem hastası vs… eski nesilin daha fazla yediğini ve kilolu olmadığını düşünüyorsan bir de bu taraftan bakmaya başla bence.

Bize dayatılan besinler sağlıklı değil kabul etmek lazım. Gıda sanayi sadece kendi ürettiği ürünün kaliteli ve tüketilebilir olmasına özen gösteriyor. İnsan vücuduna ne gibi yararlar sağlar ya da nasıl zararlar verir düşünmüyorlar. Çünkü kullanılan kimyasallar zehir değil bir kullanımda sizi öldürmüyor. Bu kimyasallar vücutta birikim yapa yapa seni hasta ederek öldürüyor. Sonuçta suçlu tek bir kimyasal ya da tek bir ürün, tek bir firma olmuyor. Suçlu çoklu kimyasala maruz kalma. Bu durumda kendini korumayı öğrenmen gerekiyor.

Akla bir soru geliyor: madem bu kimyasallar insanı hasta ediyor devlet neden kullanılmasına izin veriyor ? çok yerinde bir soru. Cevabı da bir o kadar basit aslında. Devletin izin verdiği dozlarda kullanılıyor. Yani tek kullanımda sana zarar vermiyor. Ama bu tarz ürünleri herkes farklı sıklıkta kullandığı ve her metabolizma birbirinden farklı detoks kabiliyetine sahip olduğu için bazıları hazır gıdaları yediğinde sıkıntı yaşamazken bazıları sağlık sorunları yaşayabilmekte. Tabiki doz aşımı faktörünü de göz ardı etmemekte fayda var.

Bu bilgiler ışığında dışarıda yemek zorunda kaldığın zaman nasıl yemelisin ?

  • Öncelikle yerel işletmeleri, küçük restaurantları ya da temizliğine ve kalitesine güvendiğin yerleri tercih et. Mutfağını görebilme imkanın varsa mutlaka mutfağının temiz olup olmadığını gözlemle. Bu senin doğal hakkın. Sen bu tarz denetleme davranışlarını ne kadar ciddi bir şekilde yaparsan işletmeler de hijyene ve mutfak temizliğine o kadar özen göstereceklerdir. Temizliğini beğenmediğin yerlerde kesinlikle yemek yeme.

  • Ucuz diye bir yerde asla yemek yemeyi tercih etme. Sağlığının değeri o kadar ucuz değil. Bunu asla unutma.

  • Fast food restaurantlarda yeme. Kalitesiz ve ucuz malzeme, kanserojen pişirme şekilleri ve deneyimsiz personel, aşırı katkı maddesi yüzünden tamamen sağlıksız bir öğün tüketmiş olursun.

  • Dışarıda et yiyeceksen kıyma şeklinde değil kuşbaşı şeklinde şiş ya da ızgara parça et ( kırmızı et ya da tavuk ) tercih et ve yağsız olmasına dikkat et. Yanında mutlaka bol miktarda yağsız salata ye ama salatalık malzemelerin iyi yıkanması konusunda eminsen tabii.

  • Sürekli dışarıda yemek yemek zorunda kalıyorsan belli yerlerin olsun güvendiğin yerlerde ye.

  • Zeytinyağlı yiyeceksen mutlaka mevsim sebzelerini tercih et ve yine küçük ve temiz yerleri tercih et. Emin ol çok kişinin çalıştığı dükkanlardan daha özenli yapıyorlar yemeklerini.

  • Salata tehlikeli olan besinlerden çünkü çoğu yerde sebzeler pek iyi yıkanmıyor. Diyetteyim güzel bir salata yiyeyim derken hastalık kapma riskin de oluşabilir. Mevsim sebzelerini tercih et ve temizliğine güvendiğin yerlerde salata ye. Salatanı sossuz iste sen kendin yağını ekle çünkü salata sosları çok kalori içerir. Çoğu kişi kalorisiz bir salata yiyorum derken sırf soslardan dolayı çok yüksek kalorileri alır.

  • Birkaç çeşit yemek yiyeceksen mutlaka mide hacmini dolduracak olan çorba ile başlangıç yap. Yanında ya ızgara et ya da sebze yemeği tercih edebilirsin. Eğer yemeğin çok yağlıysa üzerindeki yağı kaşıkla atabilirsin. Ben genelde öyle yapıyorum. Sebze yemeğinin yanında yoğurt ya da cacık tercih edebilirsin. Ekmek ya kullanma ya da bir iki dilimle sınırla. Et yiyorsan da, iyi yıkanmış yağsız ya da çok az yağlı salata ile doyumu sağlayabilirsin.

  • Yolda giderken bişeyler yemek istiyorum diyorsan temiz pastanelerden simit ve ya poğaça ya da temiz büfelerden tost alıp yanında bir ayranla öğün geçiştirmesi yapabilirsin. Ama yediğin besinin mutlaka margarin ile yapıldığını ve çok kullanırsan damar tıkanıklığına sebep olacağını unutma.

  • Soğuk sandviçler biraz tehlikeli olabilir. İçine konulan malzemeler saklama koşulları uygun değilse bozulabilir bu da sende besin zehirlenmesi yapabilir. O yüzden soğuk sandviç alırken mutlaka soğuk dolapta saklanmasına ve kalorisi düşük olması için de sossuz olmasına dikkat et. Temiz olması konusunda ise yine güvendiğin yerlerden almaya dikkat et.

  • Abur cubur dediğimiz paketli gıdalardan kesinlikle uzak dur. Etiketlerini okuyup içeriğine bakarsan neresinden tutacağını şaşırabilirsin. Hele hele çocuğuna asla yedirme. Hadi canım abur cubur yemeyen çocuk var mı diye düşünebilirsin. Emin ol var. Eğer çocuğuna daha küçükken abur cubur yedirmez ve sağlıksız olduklarını anlatırsan ileride senin kontrolün altından çıktığında bile kullanmak istemeyecektir. Çok sık kullanılan sağlıksız besinleri yemek zorunda olduğunu düşünme. Ve çok sık kullanıldığı için sağlıksız olmayacakları yanılgısına kapılma. Unutma sigaranın sağlık üzerine zararları henüz bilinmezken sigara reklamları da yapılıyordu.

  • Hazır meyve sularını kullanma. Şeker ilavesiz olanlarını bile. Sağlıklı olan taze sıkılmış meyve suyu içmen. Daha sağlıklısı meyve olarak yemek ama o ayrı. Dışarıda bişeyler içmek istersen diye taze sıkılmış meyve suyu içebilirsin diyorum. Tatlandırıcılı ya da şekerli, asitli, karbondioksitli içecekleri içme. İçecekte tercihin yeni demlenmiş çay, bitki çayı, sade kahveler, taze sıkma mevsim meyve suları, sade maden suları, ayran ve su olmalı.

  • Marketten ya da büfeden atıştırmalık almak istersen şeker ilavesiz ve mümkün olduğunca katkısız ya da az katkılı kraker, bisküvi, çerez tarzı besinleri tercih edebilirsin.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)