Doğum Öncesi Ruhsal Bozukluklar ve Etkisi

Yazar Merve İzbul • 5 Ağustos 2024 • Yorumlar:

Bu yazımızda üretken çağdaki kadınların doğal yaşam döngüsünün bir parçası olan gebelik ve doğum öncesindeki psikolojik durum ve etkilerinden bahsedeceğiz. Pek çok kadının hayalidir anne olabilmek. Bu hayal mutluluk dolu olabildiği gibi yanında pek çok kaygı endişe ve karamsarlığı da getirir. Çünkü gebelik döneminde ve ilerleyen süreçte kadın, fizyolojik, sosyal ve psikolojik değişimler yaşamaktadır. Biyolojik ve çevresel faktörlerin etkisiyle gebelik ve doğum sonrası dönem bazı kadınlar için zor bir süreç haline gelebilmektedir (Yar, Yılmaz, 2020). Kadınlarda ruhsal bozuklukların görülme sıklığı, yaşam dönemlerine oranla gebelik döneminde artış gösterebilmektedir.

Gebelik çok güzel bir süreç olabildiği gibi çok sıkıntılı bir süreç haline de gelebilir. Eğer anne adayları bu güzel yolculuğa hazırlıksız yakalandıysa, haberi almaları ile birlikte kapıyı çalan sadece bebek olmaz aynı zaman da stres, gerginlik, endişe, kaygı gibi birçok duygu da kapıyı çalar ve içeri girer. Anne adayı sürekli olarak acaba hazır mıyım? Bedenim hazır mı? Eşim bu durumu nasıl karşılayacak? Kilo alacağım acaba beni beğenecek mi? Gibi birçok soruyla baş başa kalır. Eşine bu haberi verdiğinde başta eşler içinde düşündürücü olsa da bu sürece onlar daha kolay adapte olurlar. Tabiki bahsettiğim süreçler sadece beklenmedik bir anda hamilelik haberini alan kişilerde olmaz. İsteyerek hamile kalmış (yani bebek bekleyen kişilerde) bu süreç 2. Trimester dediğimiz dönem de ortaya çıkabilir. Çünkü bu dönem de mide bulantıları, yorgunluk, uykusuzluk ve kilo alımları başlar. Anne adayı bu süreçlerde daha çok depresyon, anksiyete veya panik bozukluğu gibi ruhsal süreçler yaşayabilir.

Gebelik döneminde kadınlarda en çok depresyon görülmektedir. Depresyon her ne  kadar doğum sonrasında daha sık yaşanıyor gibi düşünülse de aslında bu süreç doğum  öncesinde kendini göstermeye başlar. Anne adayı kendini ne kadar yalnız hissederse ne kadar  huzursuz ve mutsuz hissederse bu süreç o kadar uzun sürer ve artık depresyonda daha riskli  ruhsal bozukluklar görülebilir ve hatta madde kullanımı ve intihar gerçekleşebilir. Depresyonun oluşmasında rol oynayan uykusuzluk, mutsuzluk, kaygı, endişe gibi birçok ruh  hali ve depresif duygu durumlar gebelik sürecinde ortaya çıkar fakat bu süreç sadece anne  adayında değil babada da görülebilir. Eşlerin önce kendini daha sonrada eşlerini rahatlatması  ve bu yolculukta onların her an yanında olması gerekir. Çünkü hamilelikte hormonlarda  etkilendiği için sürekli duygudurum değişiklikleri olur ve bu süreçte eşleri hoş görmek gerekir.  Aynı zamanda anne adaylarının bedensel değişimlerinden dolayı kendilerini beğenmeme,  özgüven düşüklüğü, eşinin kendisini aldattığı ya da aldatabileceği düşüncesi çok yoğundur. Bu yüzden de her fırsatta anne adayına hamileliğin ona ne kadar yakıştığını, çok iyi bir anne  olacağını, bu yolculukta her zaman yanında olduğunu hatırlatmak ve söylemek gerekir. 

Gebelikte görülen depresyon anne adayını olumsuz etkilediği gibi fetüsü de olumsuz  etkiler. Çünkü bebekler daha anne karnında birçok şeyi hissetmeye ve anlamaya başlarlar. Anne  ne kadar huzursuz ve mutsuzsa bebekte aynı şekilde huzursuz olacaktır. Dolayısıyla gebelikte  depresyon fetal ölüme, erken doğuma ya da bebeğin anne karnında gelişim geriliğine neden  olabilmektedir. Gebelik dönemindeki depresyon lohusalık döneminde de devam edebilmektedir  (Yar, Yılmaz, 2020). Bundan dolayı gebelik depresyonu için yapılan etkili bir tedavi, ileriki  süreçte ortaya çıkabilecek postpartum depresyonunun engellemek açısından önemli bir adım  olabilir. 

Aynı zamanda gebelik sürecinde bedendeki fizyolojik ve hormonsal değişiklikler, cinsel  ilgideki değişiklikler ve doğumla ilgili oluşabilecek kaygı, duygudurum değişikliğine etken  olabilmektedir. Gebeliğin son dönemlerine yaklaşan, doğum ve bebek hazırlıkları içerisindeki  anne adaylarında, sosyal içe çekilme ve yüksek kaygı gözlenebilmektedir. (Makale 3). Tüm  bunların olması da bize gösteriyor ki anne adayında depresyondan sonra kaygı bozukluğu,  anksiyete ve panik bozukluk olabilir.  

Gebelikte ve doğum sonrasında görülebilecek ruhsal bozukluklar arasında OKB’ de yer  alabilir. Gebelik ve lohusalık dönemlerinde de farklı semptomlarla kendini belli edebilir.  Örneğin, gebelik döneminde başlayan OKB’ de bulaşma obsesyonları ve temizlik  kompulsiyonları; doğum sonrası gelişen OKB’ de ise çocuğuna zarar geleceği düşünceleri ve  fobik kaçınmanın görüldüğü belirtilmektedir (Özdamar, Yılmaz, Beyca, Muhcu, 2014). 

Anne adaylarının ruhsal bozukluklarının tedavi edilememesi ya da ihmal edilmesi, kendi  sağlığını olumsuz etkilediği kadar bebeğin sağlığını ve bebekle olan ilişkisini de olumsuz  etkiler. Bundan dolayı gebelik döneminde ve onu takip eden lohusalık döneminde ruhsal  hastalıkların erken teşhisi ve tedavisi hem anne hem de bebek açısında önem arz etmektedir. 

Alanında uzman kişiler tarafından alınan yardım tek başına yeterli midir? Tabii ki büyük  öneme sahiptir ama tek başına yeterli değildir. Bu süreçte anne adayının bilgilenmesi kadar;  anne adayının ailesinin, yakın çevresinin ve tabii ki aynı çatıyı paylaştığı eşinin de bilgilenmesi  ve destekte bulunması da önemlidir. Bu süreçte kişiye destek olmak yerine köstek olmak tercih  edilmemelidir. Çünkü anne adayı ile birlikte bebeğin de bundan olumsuz etkileneceği aşikardır.  Bu da ilerleyen zamanlarda toplumu da etkileyecek kişilik yapılarına sahip bireylerin  yetişmesine sebep olabilir. Anne ve baba olma süreci korkulacak, endişelenecek, kaygılanacak 

bir süreç değildir. Bu yolculuğu anne ve baba adayları olarak bol şefkatli çok anlayışlı ve her  anın tadını çıkararak geçirmeniz bu yolculuğu keyifle tamamlamanız hem sizlerin hem de  bebeğin mutluluğu açısından büyük önem taşımaktadır.  

PSİKOLOG MERVE İZBUL 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)