Düşük
Yazar Mustafa Kır • Kadın Hastalıkları Ve Doğum Uzmanı • 12 Temmuz 2019 • Yorumlar:
Gebeliğin ilk oluştuğu andan itibaren kanda gebelik hormonu takibi yapılırsa, aslında tüm gebeliklerin yaklaşık %40 gibi önemli bir kısmı düşükle sonuçlanır. Kadınların önemli kısmı bu kayıpları hafif adet gecikmesi sonrası oluşan normal kanama gibi düşündükleri için tanı koyamayız. Ultrasonografide gebelik kesesini adet gecikmesinden yaklaşık bir hafta sonra görürüz. Gebelik kesesini gördüğümüz kadınların %20’ si, biraz daha ilerleyip fetal kalp atışlarını gördüğümüz gebeliklerin de %5’i düşükle sonuçlanır. Sonuç olarak bebek kalp atışlarını gördükten sonra, aileye gebeliğin sorunsuz devam edebileceği yönünde daha çok güvence verebiliriz.
İlk 3 ay(12. gebelik haftası) gerçekleşen düşüklerin, üçte ikisinden kromozom bozuklukları sorumludur. Bunların çoğu o gebeliğe ait kötü tesadüfler sonucudur. Nadiren anne veya babada taşıyıcı düzeyde saptanan kromozom bozuklukları da tekrarlayan düşüğe neden olabilir. Ayrıca, hamilelik sırasında geçirilen enfeksiyonlar, gebeliği olumsuz etkileyen ilaç kullanımı, radyasyon ve anneye ait kronik hastalıklar da düşüğe neden olabilir.
Gebeliğin daha sonraki haftalarında (13-26. Haftalar arası) düşük ağrısız gerçekleşiyorsa, rahim ağzında zayıflık(direnç azalması/yetmezlik) akla gelmelidir.
Erken gebelik dönemine kanama var ve rahim ağzı kapalıysa,tabloya Düşük Tehdidi denir. Artmış bir risk olsa da, bu vakaların önemli bir kısmı düşükle sonuçlanmaz. Bilimsel verilere baktığımızda, ne kesin yatak istirahati ne de alınan hormonal ilaçlar doğal sonuçta anlamlı bir değişiklik yapmazlar. Rahimdeki kasılmaları tetiklememek için bu dönemde cinsel beraberlikten kaçınmak iyi olabilir.
Düşükle beslenme arasında bilimsel olarak ortaya konmuş bir sebep sonuç ilişkisi yoktur. Fakat sigara, alkol ve kafeinden zengin bir beslenme tarzının düşük riskini arttırdığı yönünde bilgiler vardır.
35 yaş altı ardışık üç, 35 yaş üstü iki düşük gerçekleşmesine Tekrarlayan Düşük denir. İleri tetkiklere rağmen bu vakaların yaklaşık yarısında herhangi bir sebep bulunamaz. Rahimde yapısal bozukluklar, anne veya babada taşıyıcı düzeyde kromozom bozuklukları, enfeksiyonlar, şeker, tiroit açısından tarama uygundur. Rahimde saptanan, doğumsal ya da sonradan oluşan sorunlara cerrahi müdahale veya rahim ağzı yetmezliğinde destek amaçlı dikiş koyulması iyi sonuçlar verebilir. Bir dönem yaygın olarak taransa da, kanın pıhtılaşmaya olan yatkınlığı (Trombofili) ile tekrarlayan düşük arasındaki ilişki tartışmalıdır. Toplar damar tıkanması (Tromboemboli) ve kuvvetli aile öyküsü olmayanlarda trombofili taraması önerilmemektedir.
Taşıyıcı kromozom bozukluklarında, tüp bebekle elde edilen embryolar arasından sağlıklı olanların rahim içine transfer edilmesi gereklidir.