Düşünce ve Duygulardan Davranışa Değişim
Yazar Hilal Usta • Psikolog • 2 Mart 2021 • Yorumlar:
Psikoloji biliminde 3D kuralı olarak bilinen, ‘düşünceler duyguları, duygular davranışları doğurur’ önermesi her şeyin düşünceyle başladığı bir modeli işaret eder.
Hemen bir örnekle anlatalım; yapacağı iş görüşmesini bir ölüm kalım meselesi olarak düşünen kişi için kaygı duygusu kaçınılmazdır. Bu kaygı duygusu kişinin görüşmede panik davranmasına ve hatalar yapmasına neden olabilir. Burada;
*Düşünce (işi almam bir ölüm kalım meselesi) < Duygu(kaygı) < Davranış ( panik ve hatalı cevap)
Diğer taraftan, ‘bu iş görüşmesi olumlu sonuçlanırsa iyi olur ancak olmazsa da bir sonraki için deneyim kazanmış olurum ’ düşüncesinin duygusu güven olur. Ona görüşmede getireceği davranış da sakin bir şekilde sorulara uygun cevaplar vermektir. İşe uygun nitelikteyse kabul edilme şansı yüksektir.
*Düşünce(olursa iyi olmazsa deneyim olur) < Duygu(güven) < Davranış(uygun cevaplar)
Bazen altta yatan düşünce çok derinlerde olabilir ve bizim bunu fark etmemiz olanaksızdır. O noktada duygular bizim referansımız olarak bize hizmet ederler. Rahatsız edici bir duygu yaşıyorsak bilmeliyiz ki altta negatif frekanslı bir düşünce vardır. Çözemediğimiz çoğu durumun sebebi bizim duygularımızı anlayamayıp kendimizi o duyguların içerisinde kaybedişimizdir. Duygularda kaybolduğumuzda, kendimizi o duyguymuş gibi algılamaya başlarız ve içinden çıkamayız. Örneğin kendimizi tamamen öfke gibi hisseder onun güdümünde bağırır çağırır bir şeyler kırarız belki; kendimizi kaygı gibi hissedip kaygının bedenine bürünürüz, yüzümüz düşer, dikkatimiz dağılır, aklımızda durmadan olumsuz senaryolar döner durur; vb…
Oysa düşünce ve duygularımızla olan ilişkimiz denizle dalganın ilişkisi gibidir. Nasıl dalga denizin özü değilse, düşünce ve duygular da bizim özümüz değildir. Onlar bize ait aksesuarlardır. Düşünce ve duygudan öte bir ‘öz’ var içimizde ve biz onların gürültüsüyle o özü yakalamakta zorlanmaktayız.
Çözüm; fark edebildiğimiz olumsuz düşünce kalıplarının ne olduğunu ve hangi durumlarda meydana geldiğini, bunların yerine alternatif destekleyici düşüncelerin neler olabileceğine dair kendimizle çalışmalar yapmak; belirgin olmayan düşünce kalıplarımızda, durumların içindeki duygularımızı tanımlayıp kabul etmek ve o duyguların kendisini yaşatmasına izin verip her an izleyici kalmak.
Kısacası tüm bu düşünce ve duygu kalıplarına dışarıdan bakabilmek ve onların varlığını tanımlamak, kendimizi anlamamızda bizi avantajlı kılacak ve bize uygun davranışlar ortaya koymamızı sağlayarak özümüzü korunaklı tutacaktır.
Ne de olsa farkında bir yaşam mutlu bir yaşamdır…
Sizce de öyle değil mi? :)