Duygu Düzenleme

Yazar Mücahit Emin Türk • 12 Eylül 2024 • Yorumlar:

Dünyada karşılaşılan birçok problemin altında, insanların duygularını anlama ve ifade etme becerilerinde yaşadıkları zorluklar yatmaktadır. Duygusal farkındalık ve doğru ifade becerileri, sosyal ilişkilerden mesleki hayata kadar pek çok alanda kritik öneme sahiptir. Bu durum yetişkinler için bile zaman zaman karmaşık ve zorlayıcı olabilirken, çocukların bu konuda zorlanmaları kadar doğal bir şey yoktur.

Duygu düzenleme becerisi, çocukların henüz yürümeye başladıkları dönemde gelişmeye başlar ve bu sürecin ilk aşaması yaklaşık 7 yıl sürer. Bu süreç, 8 yaşına kadar yoğun bir şekilde devam eder ve çocuklar duygularını tanımaya, anlamlandırmaya ve ifade etmeye yönelik temelleri bu dönemde atarlar. Ancak bu, tek aşamada tamamlanan bir süreç değildir; duygu düzenleme becerimiz yaşam boyu bizimle beraber gelen bir hikaye olacaktır. İlk çocukluk dönemi ise, bu becerinin en kritik evresidir. Bu dönemde atılan sağlıklı temeller, çocuğun ileride daha güçlü bir duygusal zekaya sahip olmasına ve zorluklarla başa çıkma becerisinin gelişmesine katkıda bulunur.

Harter (1977, 1983), çocukların uzun bir süre boyunca iki zıt duyguyu aynı anda taşıyamadıklarını ve genellikle düşüncelerinin “ya hep ya hiç” şeklinde şekillendiğini belirtmiştir. Çocukların zihinsel süreçleri bu dönemde siyah-beyaz düşünce tarzına eğilim gösterir; yani bir durumu tamamen olumlu ya da tamamen olumsuz olarak değerlendirme eğilimindedirler. Örneğin, bir çocuk “Babam bana hep kızıyor” diyebilir ya da “Ben her zaman aptalım” gibi genellemeler yapabilir. Bu tür düşünceler, onların olayları tek bir bakış açısıyla kavradıklarını ve duygularını henüz nüanslı bir şekilde ifade edemediklerini gösterir. Çocuklar için "Annem aynı anda bana hem kızıp hem de beni sevebilir mi?" gibi karmaşık duyguları anlamlandırmak oldukça zorlayıcı olabilir.

Duygu düzenleme becerisi, hem çocuğun doğuştan gelen mizacı hem de çevresel faktörlerle yakından ilişkilidir. Bazı çocuklar bu beceriyi daha doğal ve rahat bir şekilde geliştirirken, büyük bir çoğunluk bu konuda belirli zorluklarla karşılaşabilir. Bu zorluklar, genellikle çevresel etmenlerden kaynaklanır ve çocukların duygularını nasıl anlamlandırıp yönettiklerine dair önemli bir rol oynar. Ancak burada kritik olan nokta, ebeveynlerin bu süreci kendilerine mal etmeye başlamalarıdır. Çocuklarının duygusal düzenleme zorluklarını kişisel bir başarısızlık olarak algılayan ebeveynler, dışardan sürekli telkin vererek çocuklarının duygu düzenleyicileri haline gelirler.

“Emrecim bacaklarımızı karşıya vurmuyor, sakin sakin oturuyoruz.”

Burada çocuğumuz sıkıldığını ifade edemiyordur.

Bu örnekleri çoğaltabiliriz.

Bu tür durumlar, çocukların duygusal düzenleme becerilerini dışsal bir motivasyona bağlı olarak geliştirmelerine neden olabilir. Çocuk, bu beceriyi doğal olarak değil, ebeveynlerinin ya da bir yetişkinin rehberliğiyle ve beklentisi doğrultusunda öğrenir. Ancak bu tür bir dış motivasyona dayalı öğrenme biçimi, bir noktadan sonra yeterli desteğin olmadığı durumlarda krize neden olabilir. Çocuk, içsel bir duygu düzenleme mekanizması geliştirmediği için, duygusal zorlanmalarla başa çıkmakta güçlük çeker ve bu da daha büyük krizlere yol açabilir.

Örneğin, ebeveynlerin sürekli müdahale ettiği bir çocuk, bir olayla karşılaştığında nasıl hissetmesi gerektiğini kendi başına çözümleyemez ve bağımsız bir şekilde duygularını düzenleyemez. Bu da ileride, yetişkin desteği olmadığında kaygı ya da öfke gibi aşırı duygusal tepkilere neden olabilir.

Ebeveynler, çocuklarının duygusal gelişiminde aktif bir rol oynayarak, onlara duygularını düzenlemeyi öğretme konusunda önemli adımlar atabilirler. Bu süreçte, duygusal düzenleme becerisine yaklaşırken, tıpkı akademik ya da sosyal bir öğrenme süreci gibi değerlendirmek faydalı olacaktır. Duygu düzenlemesi, bir çocuğun doğuştan sahip olduğu “iyi” ya da “kötü” bir özellikten ziyade, öğretilebilecek ve geliştirilebilecek bir beceridir. Bu bakış açısıyla, ebeveynler konuya dair kullandıkları dili de doğal olarak değiştirebilirler. Örneğin, "Neden bu kadar üzgünsün?" yerine, "Bu duyguyu hissetmek normal, bunu nasıl yönetebiliriz?" gibi sorular sorarak çocuklarını yönlendirebilirler.

Çocuğun bir kendini düzenleme alanına ihtiyaç duyduğu durumlarda, doğru tutum bu durumdan kaçınmaya çalışmak yerine ona alan açmaktır. Yani, çocuğun duygularını bastırmasına yardımcı olmaktansa, bu duyguları yaşamasına ve yönetmesine fırsat vermek gerekir. Örneğin, çocuk öfkelendiğinde onu sakinleştirmek yerine, öfkesinin kaynağını anlaması ve bu duyguyla başa çıkması için destekleyici bir ortam yaratmak daha etkili olacaktır. Bu süreçte, ebeveynlerin rehberliği ve çocuğa sundukları eşlik, çocuğun duygusal gelişimi için temel teşkil eder. Başarana kadar sabırlı bir şekilde yanında olmak ve gerektiğinde basit, yönlendirici bir konuşma yapmak, duygusal farkındalığı güçlendirebilir. Örneğin, "Bugün öfkelendin, sence bu durumda başka nasıl hissedebilirdik?" gibi sorularla, çocuğun olayları ve duygularını farklı açılardan değerlendirmesine yardımcı olabilirler.

Aksi takdirde, yani ebeveynler çocuğun duygusal yükünü omuzladığında, çocukta suçluluk duygusu oluşmaya başlar. Çocuk, "Anneme ya da babama bu duygularla başa çıkma sorumluluğunu vererek başarısızlığımı kabul ediyorum" gibi bir hisse kapılabilir. Bu da, uzun vadede çocuğun kendi duygularıyla yüzleşme ve yönetme becerilerini olumsuz etkiler. Ebeveynlerin çocuk adına her sorunu çözmesi, onların içsel bir düzenleme sistemi geliştirmelerini engeller ve bağımsız hareket edemediklerinde duygusal krizler yaşamalarına neden olabilir.

Bu sebeple, ebeveynlerin çocuklarına duygu düzenleme konusunda rehberlik ederken, onları cesaretlendiren, sabırlı ve destekleyici bir tutum sergilemeleri, çocuğun bu önemli beceriyi geliştirmesi açısından kritik öneme sahiptir.

Çocuklar, öğrenme sürecinde çeşitli nedenlerle duygusal olarak zorlandıklarında, bu durum krizlere yol açabilir. Duygusal krizler sırasında çocuklar öfke, hayal kırıklığı, üzüntü gibi yoğun duygularla başa çıkmakta zorlanır ve bu, hem çocuk hem de ebeveynler için oldukça stresli bir durum yaratabilir. Krizlerin sıklığı ve derinliği arttıkça, ebeveynler de kendilerini yetersiz ya da çaresiz hissedebilirler. Bu noktada, hem çocuğun hem de ebeveynlerin faydalanabileceği yeni bir bakış açısı ve rehberlik çerçevesi çizilmesi önem kazanır. Böyle bir durumda bir uzmandan destek almak, herkes için en iyi adım olabilir.

Çocukta yaşanan duygusal krizler kronik hale geldikçe, bu krizlerin çözümü de zaman alıcı ve daha zor hale gelebilir. Ancak erken müdahale, bu sürecin daha sağlıklı bir şekilde atlatılmasına yardımcı olabilir. Uzman desteği almak, çocuğun duygusal düzenleme becerilerini geliştirmesi ve bu becerileri sağlam bir temele oturtması açısından etkili bir yöntemdir. Bununla birlikte, bu süreçte ebeveynlerin de desteklenmesi önemlidir. Uzmanlar, ebeveynlere çocuklarının duygusal süreçlerini nasıl daha iyi anlayabileceklerini ve onlara nasıl daha sağlıklı bir şekilde rehberlik edebileceklerini öğretirler. Böylece aile içinde daha güçlü bir iletişim kurulabilir ve duygusal krizler daha etkili bir şekilde yönetilebilir.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Mücahit Emin Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Psk. Dan.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)