Duygu Mu, Düşünce Mi?
Yazar Asude Beyza Bilgi • Psikolog • 17 Eylül 2022 • Yorumlar:
Duygu Nedir?
Psikolojik anlamda pek çok yorum ve tanımı bulunan ‘duygu’ kavramı yıllardan beri insanların gündemi haline gelmiştir. Kendimce duygu, bireyde hem psikolojik hem de fizyolojik olarak devinim sağlayan bir olgudur. Beyin kimyasındaki bu değişimler fizyolojik olarak kişiyi etkiler. Duyguları kalıplara sığdırsak da hepimiz biricik olduğumuz için bu devinimler farklı etkiler yaratacaktır. Okuduğum bir kitapta: ‘Duyguyu adlandırış biçiminiz yaşayışınızı da etkiler.’ diyordu. Aslında doğumdan itibaren iyi birer gözlemciyizdir. Eğer bir çocuk, öfkeli olan annesinin şiddetle vazoyu yere attığını ve kaşlarını çattığını görüyorsa beyninde öfkenin böyle etkiler doğurabileceğine inanmaya başlar ve kendi öfkesini bu davranışlarla göstermeye meyilli olacaktır.
İnsanların duyguyu anlama çabası, onları duyguyu ölçme çalışmalarına itmiştir. Crooks ve Stein (1991) duyguyu öncelikle ‘uyarıcı – uyarıcıya verilen tepki – tepkinin yorumlanması‘ şeklinde sistematize etmiştir. Ardından pek çok kuram ortaya çıkmıştır. Fakat tüm bu anlamlandırma çabası neden kişinin doğrudan duyguları üzerinde kontrol sahibi olmasına olanak tanımamıştır?
Davranışlarımız üzerindeki hakimiyetiyle ünlü duygularımız yüzlerimize yansır. O halde duygular evrenseldir diyebilir miyiz? Aslında bu fikir Darwin (1872-1998) ile başlamıştır. Paul Ekman (1971) bunu kanıtlamıştır. Yüz ifadelerini anlayabilmek için ‘makro’ ve ‘mikro’ ifadeleri anlayabilmek önemlidir. Mikro ifadeler bilinçli ortaya çıkmaz, otomatiktir. Bu yüzden kültürden bağımsızdır. Makro ifadeler ise aslında bizlerin erken yaşam deneyimlerinden öğrendiklerimizin yüzlerimize ve davranışlarımıza yansımasıdır.
Her birey, biricik ve kendine hastır. Duygular da bu nedenle çeşitlendirilebilir. Hissettiklerimiz bazen bizlere karmaşık gelebilir. Örneğin; kaygı ve korku fizyolojik olarak benzer mekanizmaları tetikler. Kalbiniz hızla çarpmaya başlar, terlersiniz.. Bazense aynı anda pek çok duyguyu birden hissedebilirsiniz.
Öyleyse insanın ne hissettiğini anlaması kadar neyi nasıl hissettiğini de anlaması önemlidir. Adlandırdığımız duygular, duyguyu yaşayış biçimimizi etkiliyorsa dolaylı olarak davranışlarımızı da etkiliyor olmalı. O halde duygularımızı mı davranışlarımızı mı kontrol ediyoruz?
Yapılan araştırmalara göre, birey üzgün bir duygu durumundayken daha çok olumsuz anılarını hatırlamakta ve hatırlanan olumsuz anılar bireyin daha kötü hissetmesine aracılık edebilmektedir (Taesdale, 1983). Beyin bunu neden yapar? Atalarımızdan bizlere kalan mirasın bir temsili olabilir. Biz de acıdan kaçınmak için adaptasyonlar yaratırız. Belki de olumsuz duygudan uzaklaşma mekanizmamız beyinlerimizde miras kalan kodlanmış bir bilgidir..
Duyguları açığa vurmak, yani davranışa dökmek, onları bastırmaktan daha iyidir diyebiliriz. Çünkü bu durum duygularımızın farkında olduğumuzu ve ifade edebildiğimizi, hem beynimize hem de fizyolojimize yansıtmamıza neden olur. Fakat bazı duygular çok kuvvetli olabilir. Örneğin; öfke, kıskançlık bunlardandır. Bu gibi yoğun duyguları açığa vurmak bazı durumlarda iç ve dış karmaşalara neden olabilir. Burada davranış kontrolü önemlidir. Birey duyguları üzerinde doğrudan hakimiyet kuramasa da davranışlarına hükmetme konusunda oldukça başarılıdır.